Algoritmalar çağında hızla yükselişe geçen “etki”, içinde barındırdığı güçle birlikte pek çok değişimin odağında yer alıyor. Dönüşüm ise ona verdiğimiz tepkilerden besleniyor. Etkinin etik tartışmalarını da görmezden gelmiyoruz haliyle. Üstelik etkinin ekonomiden politikaya, dönüşen duygulardan dijital teknolojilere kadar birçok meselenin içinde var olduğunu hatırlıyoruz. Massumi’ye göre, etkilemek ve etkilenmek karşılaşmada olmaktır; karşılaşmada olmak ise maceraya çoktan atılmış olmak. Tam da bu yüzden duyularımıza ve duygularımıza yöneltilmiş gücü mercek altına alıyor; bu maceranın bireysel ve toplumsal açıdan yarattığı fırsat ve risklere odaklanıyoruz.
Büyüyen ancak büyüdükçe farklılaşan ve katmanlaşan her şey gibi, influencer ekosisteminin de etki gücü tartışılmaya başladı. Dijital, dinamik ve beklenmedik halleriyle dikkatleri üzerine çeken bu ekosistemde, etik kaygıların normal mi yoksa “yeni normal” mi olduğunu sorguladık. Yalnızca influencer kavramına değil bir de onun yeni halini, dijital çağın yeni zenginlerini mercek altına aldık. Zira sosyal medya starlığının yeni jenerasyonlar için ciddi bir meslek kapısı olarak yükseldiği günümüzde dünyanın en çok para kazanan üç YouTuber’ının ikisi çocuk. Ve “kidfluencer” adını verdiğimiz bu çocukların, onlar üzerine kurulu ekonomiden nasıl etkilendiğini masaya yatırdık.
Etkiden bahsediyorsak herhangi bir uyaran olmadan duyuların varlığından söz edemeyeceğimizi hatırlamakta fayda var. Zira insan kendini sorguladığı andan itibaren hissettiği duyuların bir varlık belirtisi olduğunu biliyor. Duyu, duyum, algı ve duygu… Her biri etkinin ayrı bir penceresiyse beş duyuda etkiyi de mercek altına almak gerek. Ve elbette etkinin yaratılmış bir duygu politikası olduğunu da düşünerek dikkat işlerinin gerekliliğine odaklanmak…
Teknolojik çözümler ve güncel meseleler
Musk ve eşi Grimes çocuklarına X Æ A-12 adını verdiler. İnsandan çok robot adına benzeyen bu sayısal ifadeler ve kısaltmalar öbeği yapay zekâyı, matematiksel bilinmeyen faktörü içermeleri itibarıyla enformasyona veya veriye indirgenmiş bir yaşam tahayyülünü yansıtıyor. Bu tablonun çelişkilerini hep birlikte inceleyelim dedik ve oradan teknolojinin yeni normallerine uzandık, bu ay.
Gelir adaletsizliğinden toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dünyanın pek çok soruna ve bu sorunların çözümüne kafa yorduk. Teknolojinin daha etkin bir araç olabileceğine ikna olanların sayısı artıyor ve çok boyutlu kamusal dertlere ne gibi teknolojik çözümler sunuluyor?
Analog köşesinde bu ay: Perge
Modern şehir plancılarını kıskandıracak kadar kusursuz bir plana sahip Antik Perge Kenti, yaşanmış onlarca gerçek hikâyeyi yeniden yazmamızı bekliyor. Bizler de yönümüzü Hititlerden kalan mirasa, Perge’ye çevirdik.
Ekonomiden sesler
Anaakımdan ilerlemeyen ekonomik düşünüşün son yıllarda ürettiği en heyecan verici modellerinden Simit Ekonomisini, inovasyon temelli büyümeyi ele aldık. “Kurumsal ve toplumsal çıkarlar bir araya gelebilir mi?” sorusundan yola çıktığımız diğer tartışmalarda yeni sayımızda.
Diğer başlıklar:
– Adil gıda ve tarımın geleceği
– Yeni normalde restoranlar
– Çalışmanın dayanılmaz esnekliği
– Cesur yeni dünya bu kez bisikletli
– Çevrim-içi eğitimle zoraki barışma ve eğitimin geleceği
İnsana dair
Bilgi, sınırları ve doğruluk ölçütüyle felsefi ve bilimsel sorgulara konu oluyorsa cehaletin ve cehaleti yaymanın da incelenmesi gerekmez mi? Epistemolojinin klasik ve modern olarak ayrılışından sonra, bilgiyi de modern zaman koşullarında ele almak durumunda kalan insanlar için durum biraz daha fazla karmaşa içeriyor. Descartes ile başlayan modern epistemoloji bile yerini bilginin her an erişilebilir olduğu bir düzene bırakıyor. Sınırsız bilginin yayılması gibi bilgisizliğin ve cehaletin yayılabilir olması Russell’in de sözünü ettiği problemleri doğuruyor. Bizler de bilginin sınırsızlığını ve agnotoloji kavramını yeniden sizlerle buluşturmak istiyoruz.
Bilginin geçmişine uzandıkça tarih öncesi zamanlara gidiyoruz. Güneş sistemi, pusula, navigasyon, GPS ve dahası… Bugün yol ve yön bulmak için herkesin ulaşabileceği, kullanımı kolay bir teknolojiye sahibiz ancak tarih öncesi zamanlarda navigasyonun harekete geçtiği tek yer insan beyniydi. Mekânsal algının hafızaya aktarılması, kodlanması, saklanması, yeri geldiğinde geri çağırılması olarak tanımlanan bilişsel haritalar, hareket sırasında insanların yol göstericisi oldu. Yol bulmada kadınları, erkekleri ve sosyo-kültürel farklılıkları inceliyoruz.
Yorumlar