İster teknolojik ütopist ister distopist olalım, hepimiz şu konuda hemfikiriz; teknoloji ile dünyanın daha öngörülebilir bir sürümünü seçtik. Çünkü teknoloji ile her şeyi daha öngörülebilir bir hale getirmeye çalışıyoruz.
Dünya çoktan öngörülebilirliği seçti
Büyük veriyi anlatırken veya satmaya çalışırken, hep insanları öngörme gücünden bahsediyoruz. Kuantum bilgisayarları anlatırken 200 yıl sürecek öngörülebilirlik hesaplamalarının, dakikalar içinde yapılabileceğini anlatıyoruz. En üst teknolojiler en iyi simülasyonları (öngörüleri) yapabilenler. Dünya çoktan öngörülebilirliği seçti. Tüketiciyi daha öngörülebilir hale getirmek için algoritmalarla de yönlendirmeye başladı. Seçim yapma özgürlüğümüz bile artık bir tartışma konusu.
Kendimizi ifade ederek var olmaya çalıştığımız bu kısacık hayatımızda, gerçekte sadece koca bir öngörülebilirlik sisteminin bileşeni olduğumuz ve bu sistemin bazen tüm seçeneklerimizi emmesi konusu biraz felsefi kalacağı için, bugün bu konuya girmeyeceğim. Gelelim bu öngörü sisteminin gerçeklik algımızı nasıl etkilediğine.
İnsanların gerçeği basitçe ele alma ihtiyacının devam edeceği ama kimsenin neyin gerçek neyin sahte olduğundan emin olamadığı bu öngörülebilirlik oyununda, yakın gelecekte dijital kanallarda mega hareketler daha güvenilmez, mikro hareketler ise daha samimi bulunacak.
Milyonluk influencer hesapları daha güvenilmez, mikro influencer’lar hatta nano influencer’lar daha güvenilir olmaya başlayacak. Tek yönlü reklam mesajları veren mega hesaplar güvenilmez bulunacak, kendi ekosistemi ile sohbet edebilen hesaplar ise etkin hale gelecek.
Şimdi mikrolara bakma zamanı
Bu gerçeğin gölgesinde, kanal güçlendirmenin peşine koşan markalar da 2020’de pazarlamanın mikro alanlarına daha çok bakmak zorunda kalacak. Megaları çok fazla tükettik, şimdi mikrolara bakma zamanı.
Markalar bu mikro kanallarda, bu yeni influencer’ları sohbet destekleyici içeriklerle güçlendirmek, sohbet yatırımları yapmak zorunda olacak. Çünkü bu kanalların etki seviyesi, influencer’ların kendi ekosistemlerinde tek yönlü mesajlar vermek yerine daha çok sohbet etmeleri ile artacak. Mesaj kolay ama sohbet zor. Birilerin içerik yaratması gerekecek.
Az takipçili hesapların daha az mesaj verdiği, takipçileri ile daha çok sohbet edeceği bu yeni dünyada, içeriği yaratmak ve yönetmek, markaların önemli görevlerinden biri olacak.
Özetle, yeni dönem megaların değil, mikroların dünyası olarak anılacak. Bu sistemlerin bazen tüm seçeneklerimizi emmesi konusuna ise başka sefer yeniden değinirim…
Yorumlar