Bulut teknolojileri, şirketlerin, özellikle de start-up’ların çalışma biçiminde devrim yaratıyor. Birçok start-up ilk günden bulut altyapısını kullanmayı seçiyor. Artık küresel tabiriyle bulut tabanlı “cloud native” olmayan bir start-up’a rastlamak nadir görülen bir durum. Start-up’lar buluta ve daha da önemlisi güvenliğe yaklaşımıyla, kurumsal alışkanlıklarının mirası nedeniyle yeni yetkinliklere uyum sağlamaya direnç gösteren büyük şirketlerden farklı.
Akıllı yatırımlar
Yeni kurulan bir şirkette maliyet yönetimi kritik önem taşır. Bu nedenle, yatırımlarında mümkün olan en yüksek değeri ve yatırım getirisini (ROI) elde etmek zorunda oldukları için start-up’lar da sadece kullandıkları kadar ödeme yapmalarına olanak tanıyan bulut hizmet modelini tercih ediyor. Böylece yüksek maliyetlere katlanmadan BT altyapılarını yönetebiliyorlar.
Öte yandan, düşük maliyet, düşük işlevsellik anlamına gelmiyor. Tam aksine, bulut altyapısı üzerinde çalışan bir start-up, büyük işletmeler ya da kamu kurumlarıyla aynı hizmetlere ve olanaklara erişebiliyor. Bu durum start-up’ların eşit bir oyun alanında rekabet etmelerine, hızlı bir şekilde inovasyon geliştirmelerine ve ürünlerini pazara sunmalarına olanak tanırken aynı zamanda en yaygın tehditlere karşı dünya standartlarında güvenliğe sahip olduklarını bilerek hareket etmelerini sağlıyor.
Ölçeklenebilirlik
Kararlı, azimli ve genişlemeye istekli oldukları için, start-up’ların işletmelerini bulut üzerinde inşa etmeyi ve ölçeklendirmeyi seçmeleri oldukça doğal. Bulut onlara talep doğrultusunda hızla kaynaklarını küçültme ya da büyütme yani ölçeklenebilme olanağı sunuyor. Veri merkezlerine, sunuculara ve hizmet seviyesi anlaşmalarına yatırım yapmak zorunda kalmadan daha hızlı ve esnek tepki verebilir duruma geliyorlar. Böylece yeniliklere, inovasyona ve müşterilerine daha iyi hizmet vermeye odaklanabiliyorlar. Örneğin AWS’nin geniş çapta benimsenen ve dünya genelindeki veri merkezleri aracılığıyla sunduğu 165’in üzerindeki hizmeti kapsayan bulut platformu sayesinde start-up’lar, tek bir tıka küreselleşebiliyor ve genişleme planlarını kolayca hayata geçirebiliyor.
Hız ve çeviklik
Bulut platformları start-up’lara, işletme hızını ve büyümeyi artırırken mevcut BT sistemlerini optimize etme ve operasyonel verimliliği artırma fırsatı sunuyor. Bir fiziksel sunucuyu tedarik etmek haftalar veya aylar sürebilirken, bir bulut sunucusu edinmek sadece birkaç dakika sürüyor. Örneğin AWS, sunduğu çok sayıda servisle start-up’ların daha hızlı ürün geliştirmesini ve ürünlerini süratle pazara sunmasını destekliyor.
Güvenlik
Büyüklüklerinden bağımsız olarak tüm start-up’ların güvenliği birinci öncelik yapması gerekiyor. Oluşabilecek herhangi bir güvenlik ihlali, start-up’ların itibarlarını ve müşteri tabanlarını olumsuz etkileyebiliyor ve hatta bu durum birlikte çalıştıkları daha büyük kurumlara yansıyabiliyor. Start-up’lar, bir tedarik zincirindeki en zayıf halka olmamak için güvenliklerini ilk günden yapılandırması ve olgun bir zemine oturtması gerekiyor.
Güvenlik otomasyonu
Start-up’lar için zaman oldukça değerli. AWS’nin bulutta sunduğu güvenlik otomasyonu servisleri, güvenlikteki insan yapılandırma hatalarını azaltıyor ve kritik olan diğer görevlerde çalışmak için ekiplere daha fazla zaman sağlıyor. Otomasyon servisleri, davranış kalıplarını izleme yeteneği sayesinde potansiyel tehditleri tespit etmek için daha akıllıca bir yaklaşım sunuyor. Davranıştaki değişiklikleri tespit edebilmek, olası saldırıların anında fark edilip ele alınması anlamına geliyor. Makine öğrenimi ve matematiksel mantığı güvenlik üzerine uygulamak, bulut platformlarının güvenlik değerlendirmeleri, tehdit tespiti ve politika yönetimi de dahil olmak üzere belli başlı güvenlik işlerini etkin bir şekilde yönetmesini sağlıyor.
Fikirleri hızla hayata geçirmek ve büyümek isteyen start-up’lar, AWS Bulut’un sunduğu birçok avantajdan faydalanabiliyor.
Yinal Özkan – AWS Türkiye Ülke Müdürü
Yorumlar