9 Haziran’da NG Sapanca Otel’in desteğiyle gerçekleşen Sapanca Ultra Maratonu’nda koştum. NG Sapanca Otel’in içinde başlayan ve biten parkur, doğası, yemekleri kısacası ortamı şahaneydi. Çoğu beyaz yakalılardan oluşan 832 yarışmacı; otelin her yerinde yiyor, içiyor, sohbet ediyor, antreman yapıyordu. Her koşucunun deneyimlemekten keyif alacağı bir gün geçirdik. Son yıllarda koşu özellikle beyaz yakalılar arasında oldukça popüler bir spor dalı haline geldi. Peki neden?
Koşmanın her şeyden önce sağlığa, mutluluğa ve verime müthiş etkisi var. İçgüdüsel bir aktivite. Çocukken koşmamış kimse yoktur. Atalarımız 2,6 milyon yıl önce aç kalmamak ve avlanmak için koşmak zorundaydı. Günümüz beyaz yakalısı artık bilgisayar başında avlanıyor, ekmeğini teknolojinin yardımı ile kazanıyor. Bu durum birçok fayda sağlamakla birlikte bizi özümüzden uzaklaştırdı. Sağlığımızı, mutluluğumuzu ve verimimizi düşürmeye başladı. Bütün gün kapalı ofislerde az hareketle günlerini geçiren beyaz yakalılar ya kilo almaya ya da yediklerine aşırı dikkat etmeye başladı. Bu trend, markaların doğal olarak işin içine dahil olduğu ciddi bir ekonomi yaratmaya başladı. Şirketler, koşunun verime ve motivasyona olan olumlu katkısını görüp bu konuyu şirket içi aktiviteler ile desteklemeye başladılar. Bazı markalar bu alanda kişilerin ihtiyaçlarını karşılayacak yeni ürünler piyasaya sürerek ekonomiye can vermeye devam ettiler.
Koşuya başlarken kullandığım 10 dijital araç
Geçen sene koşuya başlamadan önce 20 kilo fazlam vardı. Peter Drucker’ın da söylediği gibi: “Ölçmediğin şeyi yönetemezsin.” Önceliğimi bu kiloları vermek için aktiviteleri kaydetmek ve izlemek olarak belirledim. Önce yürüyerek başladım. İlk olarak telefonumdaki ücretsiz uygulamaları kullanarak başladım. Siz de koşuya yeni başlayacaksanız aşağıdaki araç ve teknolojiler işinizi kolaylaştırabilir.
Sağlık uygulamaları: Ben Samsung marka bir akıllı telefon kullandığım için içerisindeki Health uygulamasını çok etkili bir şekilde kullandım. Yediğim her şeyin makro ve mikrolarını, kaç saat uyuduğumu, kaç adım attığımı vs. hepsini hesaplayıp kalori açığımı söylüyordu. Bu kalori açığını oluşturmak kilo vermenin temel kuralı. iPhone’ların içindeki Sağlık/Health uygulaması da attığınız adım gibi temel verileri gösteriyor. Buradaki verileri günlük takip etmeye ve haftalık/aylık olarak kendime raporlamaya başladım. Böylece hem sağlıklı yiyecekler konusunda hem de hareket konusunda farkındalığım çok arttı.
Akıllı bileklik: Başlangıç olarak oldukça ucuza bir Xiaomi Mi Band aldım. Bu akıllı bileklik de adımlarımı, uykumu, nabzımı daha iyi bir şekilde ölçmeye başladı. İlk 6 ay sadece günde 10bin adım hedefi koydum kendime. Eğer gece 12’ye yaklaşırken 10bin adımı tamamlamamışsam halının üstünde tur atmaya başladım. Zinciri kırmadan uzunca bir süre her gün Mi Band’ın ölçtüğü 10bin adımı tamamladım.
Akıllı dijital tartı: Gene Xiaomi’nin yağ ölçer akıllı bluetooth tartısını aldım. Yağ ölçümleri çok başarılı değil, spor salonundaki Tanita’lar ile karşılaştırınca çok sağlıklı veriler vermiyor. Kiloyu mobil uygulama ile senkronize tutmak başlangıçta fayda sağladı. Sonra bütün sağlık verilerimi tek bir Excel’e aktarıp, oradan düzenli takip etmeye başladım.
Spor aletleri mobil uygulamaları: Yürüyüş evresini geçip, koşmaya kendimi hazır hissettiğim zaman spor salonuna başladım. Kış ayları olduğu için dışarıda koşmak istemiyordum. Üşüyeceğimi düşünüyordum. Konuya çok uzakmışım :) Spor salonumda Life Fitness’ın aletleri vardı. Life Fitness’ın mobil uygulamasını indirdim. Koşu bandında antreman öncesi QR Kod’u kolayca okutup, uygulama ile bütün aletlerde yaptığım sporun zamanı/kalorisi gibi bilgilerin senkronize olmasını sağladım.
Ruh hali/mutluluk uygulamaları: Bu arada günlük ruh halimi ölçümlemek için Daylio mobil uygulamasını kullanmaya başladım. Her gün kendimi nasıl hissettiğimi 5 üzerinden notlamaya ve hangi durumlarda daha iyi hissettiğimi görmeye başladım. Kendime haftalık ve aylık raporlar sundum. Spor ile ruh halim arasındaki korelasyona baktım. Bu, bizim gibi analitik insanların spora başlama motivasyonu olmadığında dayandığı önemli bir veri.
Sosyal ağlar: Havalar biraz ısınınca bu sefer dışarıda koşmaya başladım. Bu da koşunun çok sevdiğim diğer tarafını ortaya çıkardı. Sosyallik. Bazı koşucular daha içe dönük; yalnız koşuculardır, bazıları ise sevdiği kişiler ile bir aktivite yapmayı sever. Motivasyon ve ilham arayışındaki sporcular tabii ki kendi performanslarını Instagram stories’de bir selfie ile paylaşıyorlar. Trend raporları “Instagram’da paylaşılabilir sporu” 2018’in en büyük trendlerinden biri olarak gösteriyor. Bakın spor yapmak demiyorum, bu sporun Instagram’a koyulabilir ve beğeni alan bir spor olması trend. Koşucuların dünyada en bilinen sosyal ağı: Strava. Strava’da en iyi performans istatistiklerimize bakabiliyor, antremanlarımızı paylaşabiliyor, yarışlar oluşturuyor ve arkadaşlarımızın antrenmanlarından haberdar oluyoruz. Sonrasında verimizi detaylı analiz edebiliyor, kendimizi iyileştirebiliyoruz.
Relive: Ben Strava’ya ek olarak Relive uygulamasını kullanıyorum. Relive, koştuğumuz yerleri 3 boyutlu harita üzerine koyarak simüle ediyor ve ortaya paylaşılması son derece hoş bir video kaydı çıkartıyor. Ben selfie yerine Relive videosu paylaşmayı tercih ediyorum.
Akıllı Saat: Sapanca’da dikkatimi çeken şey şu oldu: Kısa mesafe koşanlar akıllı saat olarak Samsung ve Apple gibi kitlesel markaları, uzun koşanlar ise genel olarak Garmin, Suunto, Polar gibi daha spor konusunda uzmanlaşmış markaları kullanıyor. Teknolojinin koşunun keyfini kaçırdığını iddia eden gelenekselcilerin aksine ben ne kadar veri o kadar iyi diye düşünüyorum. Koşmak, insanın kendini gerçekleştirmesindeki, en iyi haline gelmesi için mükemmel bir araç. En iyi halimize geldiğimizi gösteren şey ise ölçümlediğimiz verilerimiz.
Ben de ilerledikçe Mi Band’ı bıraktım, Garmin Fenix 5’e geçtim ve son derece memnunum. Bu cihazlar GPS takibinden, rota bulmaya, kalbinizin hangi mesafede hangi tempoda koşarken nasıl attığını göstermeye yarıyor. Her türlü detaylı istatistik vermede analitik insanların en büyük yardımcısı diyebilirim. Arayüzleri de gayet kolay kullanılabilir ve anlaşılır. Telefonla da bağlanarak gelen bildirimleri saatten okumamıza imkan tanıyor.
Koşu aletleri teknolojisi: Tabii bu arada koşu aletlerinin de teknolojisi inanılmaz gelişiyor. Sanal Gerçeklikle desteklenen koşu bantları bizi Dünya’nın her yerine ışınlayabiliyor. Biz de birden gözümüzde sanal gözlükle Dünya’nın bilmediğimiz bir sokağında koşmaya başlayabiliyoruz. Her zaman kullandığım bir şey değil ama birkaç kez deneyimleme fırsatı buldum ve çok beğendim.
Kulaklık: Dışarıda koşarken pek müzik dinlemiyorum ama koşu bandında koşarken kulaktan çıkmayan bir kulaklık çok önemli. Bazen de bir sesli kitap dinlemek çok keyifli olabiliyor. Ben Plantronics Bluetooth kulaklık kullanıyorum, ses kalitesi ve koşuya uygunluğu açısından iyi bir olduğunu düşünüyorum.
Hasan Başusta, Dijital Pazarlama Danışmanı
Yorumlar