2014 yılında Londra’da YouTube merkezini ziyarete gittiğimde mini bir eğitim alma şansım olmuştu. Eğitimde; “Nasıl daha çok izlenme alırsın,” “İzleyiciyi videoda nasıl daha uzun tutarsın,” gibi kritik görünen başlıklardan bahsedilmişti. Aldığım bu bilgiler aslında YouTube’un nasıl bir yolda olduğunu görmeme neden olmuştu. Uzun yıllar televizyonlarda çalışmış biri olarak kafam epey karıştırmış, yeni nesil yayıncılığın gideceği noktayı az buçuk görmeme neden olmuştu. Kanalımı izleyen YouTube yetkilisi enteresan tavsiyelerle benim hiçbir zaman uygulamayacağım taktikler vermişti. Bir örnek vermem gerekirse, Şimdi siz konuşuyorsunuz diyelim, araya merdivenlerden zıplaya zıplaya düşen renkli balonlar girsin. Böylece izleyici bu şokla; “Ne oluyor aman dur biraz daha izleyeyim” dermiş. Der tabii, ama senin anladığın manada değil! Bir başka bakış açısıyla doğru olabilir, ancak ben 3 yaşında çocukların izleyeceği bir video yapıyorsam. O zamanlar bu tip alakasız renkli hareketli görüntüler kullananları YouTube daha fazla sevdiği için önerilenler arasına da alırmış. Aynı eğitimde bana, “Güçlü kanallarla işbirlikleri yapmalısın” demişlerdi ama baktığında o dönem öyle fazla kanal olmadığı için bu bana havada kalan bir öneri olarak gelmişti. Üstelik işbirliği yaptığım kanalın sevilme sebebi olan içeriklerin bir benzerini ben de yapacakmışım ki, onları izleyenler benim kanalımı da beğensin, abone olsun. “Kalsın, ben almayayım” diyerek çıktım. Haklarını yemeyeyim, birkaç faydalı bilgi vermeyi ihmal etmediler. Başlık seçimleri, etiketleme, açıklama bölümlerinin nasıl doldurmam gerektiği gibi kendime uygun bilgileri hafızama yerleştirmiştim. Meğer ‘slime,’ ‘challenge’ videolarının temelleri o dönem atılıyormuş, haberimiz yok. Yani aslında, Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliymiş. MCN (Multi Channel Network) yani para odaklı, içerik ne olursa olsun önemli olan izlensin sistemlerinin devreye girmesiyle de YouTube yozlaşması hızını arttırarak bugünlerine gelmiş oldu.
Bu tip tepki yazılarına YouTube hiç bir zaman açıklama vermez. Ta ki iş paraya gelinceye kadar. Reklamveren, “Sana artık reklam vermeyeceğim, pastanın dışında kalıyorsun” diyene kadar. O zaman küçük bir silkinme ile bir şeyleri düzeltmeye başlarlar. Benim gibi bu konuda yazanlar YouTube’un tepki vermeyeceğini bilir fakat YouTube’un bilmediği benim gibi bu yazıları yazanları okuyan reklamverenler musluğun başında durmakta. Dolaylı olarak, “Oğlum sana söylüyorum gelinim sen anla” tarzı bir iletişim yöntemi ile YouTube ile iletişim kurulabilmekte. Benim açımdan hiç sorun yok, bir şekilde doğrular bulunsun, benim için önemli olan bu. Gelelim bu yazıyı yazma nedenim olan bence son dönemde YouTube cephesindeki en kritik konuya.
Elsagate çocuklarınız için büyük tehdit
Dijital yayıncılık tarihine #Elsagate olarak geçen bir vaka var. Nedir bu #Elsagate olayı ve sonuçları? Gelin, birlikte bakalım. “Frozen” filminin baş kahramanı karlar prensesi Elsa, pek çoğumuzun bildiği Örümcek Adam gibi kahramanların kostümlerini giyerek videolar üreten bir YouTube kanalları son zamanlarda çok popüler. Küçük çocukları olanlar bu Elsa, Örümcek Adam hikâyesine fazlasıyla aşinadır. Bazı evlerde çocukların sabahtan akşama önünde bu Elsa, Örümcek adam videolarının döndüğü kanallar açıktır. Çoğu anne baba kendine biraz vakit ayırmak istediğinde, çocuğun önüne bu videoları açıp bırakıyor. Buraya kadar çok masum görünebilir. Peki, “#Elsaagate mevzusu nedir,” diyeceksiniz. Elsagate kategorisi altında sunulan ve özellikle 3-7 yaş arası çocukları hedef alan çoğunluğunda Elsa ve Örümcek Adam’ın yer aldığı bu videolar aslında izlemeye başladığınızda son derece normal bir içerik gibi görünecek size. Ancak bu videoları bazen birkaç dakika bazen ise 30-40 saniye izledikten sonra bu videoların arasına saklanmış şiddet ve cinsellik öğelerini fark ettiğinizde işin rengi ortaya çıkıyor. Evet, bu videolardaki kahramanlar çocukların fenomeni olan o kahramanlar değiller. Ruh hastası, çoluğun çocuğun asla görmemesi gereken skandal kahramanlara dönüştürülmüş, deforme edilmiş iğrenç karakterler anlayacağınız.
YouTube’un anladığı tek dil: Para
Şöyle söyleyeyim, normal bir video gibi başladıktan birkaç dakika sonra birbirini öldüren, kesen ruh hastası manyaklara dönüşen sözde kahramanlara dönüşüyorlar. İntiharlar, cinayetler, tecavüz sahneleri, ağlayan bebekler var bu videolarda. “İsteyen izlemez kardeşim, özgür platform burası” diyenleriniz olabilir. Maalesef, bu içerikleri küçücük çocuklar izliyor. Üstelik defalarca, milyonlarca kez izliyorlar. Bu kahramanların bir filmini bile izlememiş olan bu çocuklar YouTube’da milyonlarca izlenme alan bu videoları izleyerek büyüyorlar. Sihirli YouTube algoritması tabii ki bu videoları aşırı ilgi gördüğü için, önerilen video olarak daha çok gösteriyor. Yeni yeni gelişen bu çocuklar içerik üreticiliğinin böyle bir şey olduğunu zannederek kendi kanallarını açıp daha kötülerini yaparak işin boyutunu daha da riskli bir seviyeye çıkartıyor. İlk başlarda ABD’de bir iki küçük eleştiri yazısı yayınlansa da, YouTube her zamanki gibi kafasını kuma gömerek yokmuş gibi yapmayı tercih etti. Ta ki, ulusal gazete, TV, dergi ve büyük internet siteleri bunu haberi yapana kadar. Reklamverenler böyle reaksiyon verilen bir problemi anında sert bir şekilde protesto etmeye başladılar. Tabii ki tam YouTube’un anlayacağı tek dil olan para dilinden konuşarak! “Sana bundan sonra benden reklam yok” dediler. YouTube kafasında biriken kumları temizleyerek, silkelenerek, “Bu konuda çok ciddi tedbirler alacağız” diyerek bir dizi kanal silme, açıklama yaparak çok daha dikkatli olacağını söyledi.
Özgürlüğün sınırı başlıklarının huzurlarını kaçırıyorsa orada bir anormallik vardır
Sonuç olarak bu işlerin bu seviyelere gelmesinin tek ama tek suçlusu YouTube’un ta kendisidir. Bu işi temizleyebilecekler mi, tartışılır. Hâlâ en büyük dijital video platformu olmaya devam ediyorlar. “Televizyonların sonunu getirecekler” diye yazılarım var. Hâlâ aynı görüşteyim. YouTube olur, başka platform olur ama eski bildiğimiz yayıncılık bitecek. Etik değerleri olan, itibarlı işler hak ettiği yere gelmek zorunda. İyi, kötü, orta kalitede işler elbet olacak. Tek sorun sınırları. “Herkes her içeriği üretmekte özgürdür, isteyen istediğini izler” gibi bir bakış açısı yanlış. Benim 3 yaşında çocuğum neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edemiyor. Ortaokulda okuyan bir çocuk nasıl içki içilir, uyuşturucu hazırlanır videosu bulamamalı bu sistemde. “Bomba nasıl yapılır,” videosu bile yüklendi bu sisteme. Özgürlüğün sınırı başlıklarının özgürlüklerini, huzurlarını kaçırıyorsa orada bir anormallik vardır. Hepimizin yeni olduğu bu yeni dijital dünya standartlarını bir an evvel bulmak zorunda. En azından temelleri doğru atılmalı ki, üzerine inşa edilecek dünya adam gibi olsun. Öyle “konuşmanın arasında zıplayan balonlar merdivenlerden insin, çok izlenirsin” veya “Karını kaktüse oturt, trend olursun” kafasından bir an önce çıkmazsak el birliğiyle manyak bir nesil yaratmış olacağız. Sonra, “Ah ah, vah vah ne yaptık biz,” demeyeceksin.
Timur Akkurt
Yorumlar