Apple’ın her Eylül ayında gerçekleştirdiği ve son iPhone modelleri ile birlikte farklı ürünlerine yönelik birçok yeni özelliği tanıttığı etkinlik, 12 Eylül Salı sabahı (Türkiye saati ile 20:00’da) gerçekleşti. iPhone’un 10. yılı olması nedeniyle, lanse edilecek iPhone’un her anlamda öne çıktığı ve beklentilerin odağında olduğu bu etkinlik tüm dünyanın gözünün tekrar Apple’a ve San Francisco’ya çevrilmesine neden oldu. Bu etkinliğin haftalar öncesinde çıkan sızıntıların çoğunun doğru olduğu, iPhone X’in tanıtımı ile ortaya çıktı. Yeni iPhone’un tasarım ve donanım olarak oldukça farklı ve özel yanlarının olduğunu söylememek olmaz; ancak iPhone X ile Apple gerçek anlamda vurucu ve yeni moda deyimle “disruptive” bir etki yarattı mı, bunu sorgulamak gerekiyor… Her Apple etkinliğinde olduğu gibi, bu etkinlikte de öne çıkan konuları, kendi perspektifimden derledim:
Steve Jobs’un Rüyası – Apple Park
Bu etkinlik ilk kez, Steve Jobs’un da rüyalarından biri olan, Apple’un yeni kampusu Apple Park’ta “Steve Jobs Theatre” olarak adlandırılan gösteri merkezinde gerçekleşti. Apple Park’ı, Steve Jobs; “çalışanların doğa ile çevrili, fütüristik bir lokasyonda yeni nesil teknolojileri yaratacağı” bir yer olarak tanımlamıştı. Apple Park, en büyük yerinde (on-site) güneş panellerine sahip bir kampus olarak %100 yenilebilir enerji ile faaliyet gösterecek. Apple Park’a taşınma yeni başlıyor, bu etkinlik bir oryantasyon niteliğindeydi.
Apple etkinlikleri aynı heyecanda değil, ancak iPhone’lar hâlâ bir rüya…
Steve Jobs’un başlattığı ve onun zamanında pazarlama dersleri için dahi örnek gösterilebilecek olan etkinlikler, genel beklenti ve heyecan adına hala etkisini sürdürmekte olsa da, genel olarak ne yazık ki içerikte ciddi anlamda düşüş olduğu da bir gerçek… Ancak, şu da bir diğer gerçek ki Apple teknoloji dünyasında farklı bir konumda: Milyonlarca insan alamayacağını bilse de yeni iPhone tanıtımından bahsediyor, etkinliği bekliyor, izliyor ve etkinlik sonrasında günlerce, haftalarca hatta aylarca yeni modellerden söz ediyor; bu telefonlara ya da ürünlere sahip olmanın hayalini kuruyor. Pek çok üniversite öğrencisi ya da genç iPhone alabilmek için ek iş yapıyor ya da boş zamanlarını bu amaç uğruna çalışarak geçiriyor.
Steve Jobs’un ruhu tiyatroda…
Etkinlik ve sunumlar süresince Steve Jobs’un ikonik liderliğinin ve karizmasının eksikliği hissedilse de; oluşturulan inovasyon ve tasarım odaklı kültür, kurumsallaşmanın gücüyle devam ediyor görüntüsündeydi (en azından, tutarlı vurgu, hedefin bu olduğunu gösteriyordu). Benim şahsi görüşüm, Steve Jobs sonrası Apple’ın inovasyon liderliği, arzu objesi olma, şaşkınlık ve hayranlık yaratma vizyonları ciddi anlamda düşüşte ve asıl sorun bu düşüşün standartlaşmaya başlaması (son birkaç yıldır, Apple etkinliklerine eskisi kadar heyecan duymuyorum, izlerken sıkılıyorum, ne olacağını tahmin edebiliyorum, şaşırmıyorum…). Yeni ürünler ilk etapta bir hareket getirecek olsa da (bu da yine Jobs’un yarattığı gönüllü Apple temsilciliğinden kaynaklanmakta) benim gözümde (yalnız olduğumu da düşünmüyorum), Apple; ürünlerinin yeni versiyonlarını belirli periyotlarda tanıtan ve radikal ya da “disruptive” (yıkıcı) inovasyondan ziyade, üründe, özellik bazında küçük inovasyonlar gerçekleştiren bir üreticiye dönüşmekte izlenimi veriyor. Öte yandan, ürün detaylarının yanında sunumlarda da dinleyici kitleyi coşturacak, heyecan yaratacak aksiyonlar oldukça azdı. Sunumlar oldukça sönük geçti, yeni iPhone’lar ile çekilmiş fotoğraflar dakikalarca görüntülendi (zaten bunları yakında billboardlarda ve her yerde göreceğiz), gelişmelere yönelik, özellikle sayısal açıklamalar, herkesin anlayacağı dilden uzaktı. Yeni ürün geliştirme ve tanıtma anlamında Tim Cook’un ciddi problemleri bulunduğu aşikar… Steve Jobs olmasa da alıntıları, etkisi ve ruhu ile salondaydı…
Apple yeni jenerasyonları etkileyebilecek mi?
Bu etkinlikten bir hafta önce, Apple’ın dünya genelinde akıllı telefon pazar payındaki yerini Huawei’ye kaptırdığı haberi gelmişti. Yeni iPhone ile Apple’ın kısa sürede ikinciliği geri alması garanti olsa da, bu kısa vadede sürdürülebilir olmayacak gibi duruyor. Bununla birlikte, ürünlerinde “dominant design” (baskın tasarım) kavramına alışkın olduğumuz Apple, iPhone’un 10. yılında çıkardığı, flagship cihazı iPhone X ile bile, tasarım ve belirli özelliklerde en büyük rakibi Samsung Galaxy S8’in gerisinde yer aldı. Her ne kadar, “Steve Jobs, Apple’ın DNA’sında yer alıyor” dense de, şirketin genetiği değişmeye başlamış durumda…
Gelelim etkinlikte öne çıkan yeniliklere ve iPhone X’e:
Apple’ın yeni perakende deneyimi – Today at Apple:
Etkinlik ilk olarak, Burberry’nin eski CEO’su, Apple’e perakendeden sorumlu üst yönetici olarak 2014’de katılan, Angela Ahrendts’ın yeni perakende deneyimini nasıl tasarladıklarını anlatan sunumu ile başladı. “Mağazaların en büyük ürün” olduğu belirtilerek, Apple Store’ları yılda ortalama 500 milyon insanın ziyaret ettiği paylaşıldı. “Today at Apple” adı verilen program ile birlikte, artık mağazalar aynı zamanda eğitim komplekslerine de dönüşmekte. Apple Store’larda sahip olunan Apple ürünlerine yönelik özelliklerden, tasarıma; müzikten kodlamaya kadar birçok konuda eğitimler verilecek; uygulamalı atölye çalışmaları, konusunda eğitim almış ekip üyeleri ve dünya çapında sanatçılar, fotoğrafçılar ve müzisyenler tarafından yürütülecek.
Apple artık dünyanın bir numaralı saat üreticisi
Beğenelim, beğenmeyelim, Apple artık dünyanın bir numaralı saat üreticisi ve bunu tek bir tasarım ile gerçekleştirmeyi başardı (farklı kayış seçeneklerini farklı model saymazsak!..). Apple Watch, geçen yıl, %50 artış ile, Apple’ı dünyanın en çok satan saat üreticisi haline getirdi. İlginç olan bir diğer veri ise, Apple Watch’daki müşteri memnuniyetinin %97 olması (ben ve benim etrafımdaki pek çok insan memnun değildi, demek biz outlier’ız…) Bununla birlikte, Apple Watch’un kalp atışı takip (heart rate monitor) özelliği de bu alanda en çok kullanılan uygulama haline gelmiş durumda (Apple bu alanda Stanford Universitesi ile birlikte Apple Heart Study adında bir program da yürütmekte, bu çalışmadan daha önce de Apple Watch’un güvenilir bir biçimde sağlık endüstrisinde kullanılmasının amaçlandığı şeklinde bahsedilmişti).
Yeni Apple Watch’u (Apple Watch Series 3), iPhone’a bağlamadan da kullanabileceksiniz
Giyilebilir teknolojilerdeki (wearables) gelişim trendi, bu cihazların zamanla telefon bağımsız kullanılmasını işaret ediyordu. Apple Watch Series 3’e, hücresel bağlantı özelliği getirerek iPhone bağımsız kullanılmasının da önünü açmış oldu. “Elektronik SIM” desteği ile bu uygulamayı sağlamakta. Tasarım olarak eski Watch’lar ile aynı olmasının yanında (Apple Watch kullanmamanın altında yatan temel etkenlerden olan tasarımın değişmemesi bende ciddi bir hayal kırıklığı yarattı), her Watch serisinde olduğu gibi farklı kullanım alanları için tasarlanmış pek çok kayış seçeneği bulunuyor. Apple, Watch tarafında Hermes ile ortaklığını sürdürüyor ve bu alanda fashion etkisini sağlayacağını düşünüyor (ne kadar başarılı, alan var mı, belki Araplar?), öte yandan benim asıl beklediğim Nike Watch (sanal bir spor coach’u özelliği ile geliyor).
Apple Watch Series 3’de Wi-Fi ve Bluetooth hızı artmış, GPS, barometre özelliği geliyor ve yüzerken de kullanılması sağlanıyor. Pil ömrü tüm gün dayanması ile yine yetersiz görünüyor… Apple Watch üzerinden ayrıca Apple Music’e erişim sağlanıyor ve AirPods entegrasyonu ile music deneyimini de baştan değiştiriyor. “Evden çıkarken sadece telefonunuz yeterli “mottosu, Apple Watch ile yerini, “spora çıkarken yanınıza saatinizi almanız yeterli” mottosuna bırakacak gibi. Bir düşünün, sabah saatinizin titreşimi ile kalktınız, koşuya gittiniz, koşarken Apple Music’den istediğiniz içeriğe ulaştınız, acil telefon görüşmelerinizi yaparken GPS’den güzergahı kontrol ettiniz, Starbucks’tan temassız kahvenizi aldınız ve devam (henüz hedefi tutturamadınız, üstelik bir de kalori aldınız:))…
Yeni Apple TV ile evinizin salonu sinema oluyor
Yeni Apple TV’nin 2 temel yeniliği 4K ve HDR özellikleri. Yeni TV’de HD 10 ve Dolby Vision da desteklenmekte. “Yeni televizyon deneyimi” ve “sinemayı evinize getirecek” şeklinde lanse edilen TV’nin gerçek anlamda bu etkiye erişip erişemeyeceğini göreceğiz. Netflix ve Amazon Prime ile gerçekleşen anlaşmalar doğrultusunda, 4K içerikler iTunes’dan erişilebilecek, bununla henüz kısıtlı da olsa, spor odağında Apple TV’ye “live” özellik geliyor (canlı skor ve uzatmalar gibi).
Ara Model iPhone – 8 & 8+:
iPhone X varken, iPhone 8’den bahsetmeye gerek bile yok, ancak iPhone X’in fiyatı (1.000 USD), ara bir modeli gerekli kılmakta, ancak yine de iPhone 8 satışlarını merak ediyorum. Yeni iPhone modelleri ile eş zamanlı, eski modelin üst versiyonu (S ya da + olarak da adlandırılan modeller) stratejisi şimdiye kadar işe yaramadı, bundan sonra da bu stratejiden umut beklemenin yanlış olduğunu düşünüyorum, ama Tim Cook’un bir bildiği vardır sanırım…
iPhone 8’in en dayanıklı akıllı telefon olduğu ve su, toza karşı dayanıklı bir şekilde geldiği belirtildi. Cihazın ön ve arka tarafı tamamen camla kaplı ve daha önce belirtildiği şekilde kameralar AR’a göre ayarlanmış, ancak tasarım iPhone 7’ye benziyor. iPhone 7’ye kıyasla hoparlörde %25 oranında iyileşme var. Gelişmiş kamera özellikleri ile birlikte fotoğraf deneyimi de yine yeni iPhone’larda öne çıkmakta. Bir de yine beklendiği üzere, iPhone 8’lerde kablosuz şarj özelliği geliyor ve Apple’dan beklenmeyecek şekilde en yaygın standartlara bağlı kalınıyor (Qi standartları tercih edilmiş). Bununla birlikte, Apple’ın kablosuz şarj desteği konusunda da Samsung’un oldukça gerisinde kaldığını belirtmek gerekiyor…
& the Oscar goes to: iPhone X
10. yılında piyasaya çıkan iPhone X’in akıllı telefonların geleceği olduğu vurgusu yapıldı. Tasarım değişikliği ile beklendiği üzere etkinliğe damga vuran iPhone X, yine beklendiği üzere, 5.8 inch büyüklüğünde, “super retine display” olarak adlandırılan ön ve arka yüzü cam, kavisli bir ekran ve OLED paneli ile gelmekte.
Touch ID artık tarih oluyor, biometrics de yeni kral Face ID
Tamamen cam yüzeyi nedeniyle, artık “home button” ve Touch ID özelliği bulunmuyor. Şimdiye kadar, Apple’ın liderliğinde başlayan ve gelişen parmak izi sensörünün güvenlik ağırlıklı biometrics uygulamalardaki liderliği, iPhone X ile son buluyor, ancak bunun yerine gelen yüz tanıma özelliği, Face ID’nin muciti Apple değil (Apple, HomePod olarak adlandırdığı, fiziksel dijital asistanında da Amazon Echo’nun gerisinde kalmıştı, iPhone X ile gelen pek çok özelliğin Samsung Galaxy S8’de olması hayal kırıklığı yaratmakta). Touch ID’de olduğu gibi, Face ID’de ApplePay ile ödeme işlemlerinde müşteriyi doğrulama amaçlı kullanılacak ve 3. party uygulamalara entegre edilebilecek. Ancak, FaceID henüz ikiyüzlüleri ayıramıyor:) Şaka bir yana, Face ID’de kullanılan yüz tanıma özelliğinin, Touch ID’nin parmak izi tanıma teknolojisine kıyasla çok daha güvenli olduğu belirtildi (Touch ID’de hata payı 50 binde 1’ken, Face ID’te 1 milyonda 1’e düşmekte…)
iPhone 7 ile başlayan çift kamera özelliği iPhone X’de de sürmekte. Yine video ve fotograf özelinde pek çok şey anlatıldı, ancak ben çekince hiç öyle “billboardlarda olduğu gibi, bu fotoğraf iPhone ile çekildi” şeklinde çıkmıyor. Bakalım portre modu, “Portrait Lightning” özellikleri neler getirecek? iPhone X, bir önceki modele kıyasla biraz daha fazla şarj ömrü (2 saat) ve Siri ile yanda yer alan tuştan konuşma opsiyonu ile geliyor, tabi ki iPhone 8’de olduğu gibi kablosuz şarj desteği de bulunuyor.
Animojilere merhaba
Apple, “animoji” (animated emoji) olarak adlandırdığı, yeni emojiler de yeni jenerasyonun ilgisini çekecektir.Bu emojleri, Face ID ile birleştirerek yüz hareketlerinizi emojiler üzerinde canlandırıyor, hatta ses opsiyonu da ekleyebiliyorsunuz.
Etkinliğin sonunda, Tim Cook’un, Steve Jobs’un eski iPhone lansmanlarında kullandığı, efsane buz hokeyi oyuncusu Wayne Gretzky’nin bir sözünden alıntı yaparak, Apple’un öncü rolunu sürdürdüğünü belirtti: “önemli olan topun gideceği yere doğru kaymak, topun olduğu yere değil… – I skate to where the puck is going to be, not where it has been…”. Ancak Apple’ın önce topu kaybetmemesi gerektiğini anlaması gerekiyor…
Ergi Şener
Bonbon Teknoloji Kurucu Ortağı ve CEO’su
Yorumlar