Geçtiğimiz ay Allianz Türkiye Akademi’nin düzenlediği, dünyanın en büyük iş yönetimi okullarından INSEAD’da gerçekleşen dört günlük vizyoner liderlik eğitimine katıldım. “Kurumların yorumladığı hali ile liderlik kuramı” bana her zaman komik gelmekteydi. Ancak itiraf etmeliyim ki, bugüne kadar aldığım onlarca eğitimin içinde en etkili olanı da buydu.
İstanbul’da gerçekleştirilen tanıtım seminerinde, bu programın deneyimsel öğrenme metodolojisi üzerine kurulu olduğu anlatılmıştı. Sınıf derslerine ve kısmen e-eğitimlere alışkın olan bizler için “deneyimsel öğrenme” ilk etapta bana yeterli anlam ifade etmedi. Oysa eğitim sonunda çok çarpıcı notlarla ayrıldım.
Kurumlar bütçe tutmamalı, çalışanlar yöneticilerinden izin istememeli!
INSEAD Ekonomi Profesörü Loic Sadoulet, bugüne kadar kurumsal dünyanın bize çizdiği tüm sınırları yıkıp içimizden bir isyankâr çıkardı. İlk söylediği şey, yıllık tutulan bütçelerin anlamsızlığıydı. Bir sonraki yılın pazar dinamiklerini tahmin etmeye çalışarak aylarca emek harcanan yıllık bütçe çalışmaları ve daha da kötüsü beş yıllık planlar, artık eski dünyada kaldı. Çünkü yeni dünya, sürekli güncellenen ve diğerleri tarafından -özellikle de startup’lar- bozulan bir yer artık. Ve kimse yıl sonunda ne olacağını aslında tam olarak bilemiyor. Önerisi ise sadece vizyonu çizmek!
Diğer bir notu ise kendi işinizle ilgili bir aksiyonda bulunurken yöneticinizden asla izin almamanız gerektiği. Çünkü büyük organizasyonlarda start-up kültürü ancak tam olarak böyle oluşturulabiliyor.
Sadoulet: “Dijitalleşme ergenlerin cinselliği konuşma şekline benziyor”
Beyaz yakalı veya ajans çalışanı… Kim olursak olalım, süslediğimiz cümlelerle aslında içeriğin içini boşaltıyoruz. Beş yıl sonranın organizasyonunu hayal ederken kavram olarak kullandığımız dijitalleşmeyi Sadoulet, ergenlik döneminde gençlerin sürekli cinsellik konuşmasına benzetiyor: Aslında tam olarak ne olduğunu kimse bilmiyor, ama sürekli onun hakkında konuşuyoruz.
Bu kadar çalışmayı ve sürekli aynı şeyleri yapmayı bırakın
Çünkü Sadoulet’e göre sürekli ve daha fazla aynı şeyleri yapmak içimizdeki yeteneği öldürüyor, yeni çıkış yolları ve fırsatları görmemizi engelliyor. INSEAD, öğretme ve öğrenme üzerine kurulu bir okul değil; öğrendiklerimizi yok etme ve her gün gerçekliği yeniden deneyimletmeyi amaçlıyor. Sadoulet bu noktada her gün öğrenmekten, yeni yollar deneyerek test etmekten bahsediyor. “Bir çocuğun yürümeyi, bisiklete binmeyi öğrenmesini hayal edin. Çocuk bunu yaparken aklında bir yıl sonrasına dair bir hedef yok, planlama yok, başarı metrikleri yok. Sadece içinde, bunu yapmaya dair cesaret ve istek var.”
Yepyeni bir çalışma kültürü oluşuyor: Çevik organizasyonlar
“Çevik” (agile) kelimesini bu yıl sıkça duyacağız. Şirketler yakın zamanda bu modele geçmeye başladılar. Çünkü Titanik kadar büyüyen organizasyonlar, dümeni çeviremez oldu. Pazardaki değişiklikleri görmek ve buna karşılık vermek aylarımızı alıyor. Bu sırada atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Bu nedenle devleşmiş organizasyonlar kendi içinde minik parçalara ayrılmaya başladı. her bir parça kendi kurallarını belirliyor, yenilikçi bir ortamda kendi 1-2 haftalık hedeflerini belirleyerek orta ve uzun vadeli planlama yapmadan, yalnızca vizyon çizerek çalışıyorlar. Diğer bir deyişle büyük şirketlerin birçok start-up’tan oluşan yeni bir yapıya evrileceklerine tanıklık edeceğiz. İşte eski dünyada kalan tüm o sıkı kurumsal çalışma kuralları ve iş yapış şekilleri çevik çalışma kültüründe çok geride kalmış olacak. Kurumlar ise bu yeni dünyaya çalışanlarını adapte edebilmek ve yeni kültürü besleyebilmek için tüm kurallarını yıkıp, eğitim perspektiflerini de değiştirecekler.
Yorumlar