Türkiye’de son 10 yıl içinde; değişen tüketici beklentileri, ilerleyen ve ucuzlayan teknolojik çözümler, yatırımcıların yoğun ilgisi ve çoğu ülkenin değişimi kucaklayan ve fırsata çeviren yaklaşımı sayesinde finansal sisteme yeni, görece küçük ve daha çevik oyuncular yani finansal teknoloji şirketleri (fintekler) katıldı. İşte bu değişim, hem bireyler olarak finans ve ödeme sistemlerine erişim yöntemimizi değiştiriyor hem de finansal kuruluşlar için ülke sınırlarını ortadan kaldırarak, rekabeti uluslararası boyuta taşıyor.
Artık küçük bir işletme için yurtdışında yerleşik bir finansal teknoloji şirketi aracılığıyla ödeme kabul etmek veya şahıs olarak yurtdışında bir hesap açmak çok kolay ve hatta zaman zaman zorunluluk haline geliyor. Yani yeni dönemde finansal sistemin rekabet alanı zemin değiştiriyor ve fintek merkezi olmak, en az güçlü bir bankacılık merkezi olmak kadar önemli hale geliyor. Bunun en temel göstergesinin, zaten güçlü bankacılık merkezleri olan New York, Londra ve Singapur gibi şehirlerin fintek merkezi olmak ve kalmak için ülkemize kadar uzanan çok yoğun gayretleri olduğunu ifade edebiliriz.
Peki, dijital ödeme sistemleri ve geniş anlamda finansal teknolojilerin gelişmesi için uygun zemini hazırlayan bir ülke ne kazanır, neden bu alana yatırım yapmalı ve öncelik tanımalıdır? Bireylere ve bizlere dokunan haliyle bu sorunun yanıtı erişim ve daha kaliteli, daha ucuz, daha kolay hizmet almaktır. Dünya Bankası Financial Inclusion 2018 raporunun ortaya koyduğu üzere 2014-2017 yılları arasında ülkemizde 9,1 milyon kişinin finansal kuruluşlarda hesap sahibi olarak ödeme sistemine katıldığını ve böylece 12 puan iyileşme sağlandığını görüyoruz. Bu sonucun, büyük ölçekte elektronik para kuruluşları gibi finansal teknoloji şirketlerinin katkısıyla başarıldığını ifade etmek yanlış olmayacaktır.
Fintek kuruluşları arasındaki rekabetin getirileri
Finansal sisteme erişim, ülkeler için başlı başına bir hedef olsa da finansal teknoloji şirketleri, zaten erişimi bulunan kitlelere de daha kolay, erişilebilir ve ucuz hizmetler sunulmasını sağlıyor. Küçük ölçekli olmaları, teknolojiyi etkin kullanmaları ve genellikle tek bir finansal ürün özelinde odaklı hizmetleri bu imkânı yaratıyor. Doğal olarak, hizmet veren kurum sayısındaki artışın ortaya çıkardığı bir diğer etki rekabet olarak dikkat çekiyor. Farklı ölçekteki finansal kuruluşlar arasında rekabetin etkin bir şekilde işlemesi, özellikle birey ve KOBİ’ler için daha uygun koşullar oluşmasını sağlıyor. Söz konusu rekabetin ülke için makro boyutta bir diğer getirisi ise finansal sistemin istikrarının korunması. Bu iki şekilde mümkün olabilir. Öncelikle, değişen teknoloji ve yeniliklerin kolaylaştırdığı Bitcoin gibi “yıkıcı” finansal araçlar hiç olmamış ve yokmuş gibi davranmak gerçekçi ve kalıcı bir çözüm değil. Bu şoklara karşı finansal sistemin test edilmesi ve sağlıklı çözümle çıkış yolunun bulunması ancak yakın gözetimle mümkün. Bu da gelişmiş bir finansal teknoloji ekosistemine sahip olmakla sağlanabilir. Diğer makro boyuttaki katkı ise etkinlik. Gerek yoğun rekabet gerek teknolojinin etkin kullanımı ve gerekse de kurumlar arasında işbirliğinin zorunlu kıldığı yeniliklerin takibi, ülke ödeme sistemleri ve finansal sisteminin etkin olmasını ve etkin kalmasını mümkün kılıyor.
Dijital ödeme sistemleri ve fintek alanında atılması gereken adımlar
Ülkeler için artık kaçınılmaz olan yeni rekabet boyutu ve arz ettiği önem dikkate alındığında; “Bir ülke için yenilikçi dijital ödeme sistemleri ve finansal teknoloji alanında atılması gereken adımlar nelerdir, nasıl güçlü bir yapı kurulabilir?” sorularına cevap aramak gerekiyor. Ülkemizin uluslararası rekabette kazanan güçlü bir finansal sisteme sahip bir ülke olabilmesi için Ödeme ve Elektronik Para Derneği (ÖDED) olarak önerimiz; ülkeye özgü bir vizyon oluşturulması ve kamu koordinasyonunun sağlanmasının yanı sıra fintek sektör ihtiyaçlarının ve potansiyelinin ortaya çıkmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılmasıdır.
Henüz politika yapıcılar tarafından dijital ödemeler ve finansal teknoloji alanında belirlenmiş bir ülke vizyonumuz bulunmuyor. Sektör olarak bizim vizyonumuz ise İstanbul’u finansal teknoloji merkezi haline getirerek bölgesel bir çekim merkezi yaratmak, finansal hizmetlere erişen kitleyi 30 puan artırarak yüzde 95’in üzerine çıkarmak ve nakitsiz toplum hedefinin bir göstergesi olarak hane halkı harcamalarında nakidin kullanım oranını yüzde 50’nin altına çekmektir.
Sektör kuruluşlarının rekabetçi bir ülke politikasından beklentileri
Rekabetçi bir ülkeden sektör kuruluşlarının bekledikleriyse dengeli düzenleme, yetenek kaynağının zenginliği, rekabetin sağlanması, mevcut finansal kuruluşlarla yeni yapıların işbirliğinin sağlanması ve uluslararası genişlemenin teşviki olarak sıralanabilir. Bu başlıkları özetleyecek olursak;
- Dengeli düzenleme: Ülkemizde düzenlemelere uyum sağlamak için katlanılması gereken maliyet dünya ortalamalarına göre oldukça yüksektir. Üstelik bu yüksek kurulum maliyetinin beraberinde getirdiği bakım maliyetleri de finansal teknoloji şirketlerinin her zaman katlanması gereken bir bedel olarak sektöre girişleri oldukça kısıtlıyor. Çözüm ise bulut veya paylaşımlı platformlara izin veren düzenlemelerdir.
- Yetenek havuzu: Özellikle üniversitelerin ve akademik kadroların finansal sistem yetenek havuzuna yeteri kadar katkı sağlamadığı düşünülmektedir. Dernek olarak yakın zamanda duyuracağımız işbirlikleriyle üniversiteler ve akademik çevreleri fintek alanına daha fazla kazandırmayı planlıyoruz.
- Rekabet ve işbirliği: Sektöre yeni katılan finansal teknoloji şirketleriyle geçmişi oldukça uzun yıllara dayanan köklü finansal kuruluşlar arasında rekabet algısıyla kısıtlamaların oluşmasından ziyade işbirliği alanlarının belirlenmesi, zeminin oluşturulması ve rekabetin gelişmesiyle tüketici ve işletmelerin kazanacağı modeller oluşturulmalıdır. Düzenleyici otoritelerin müdahalesi olmadan, bu kurgunun kendiliğinden, piyasa koşullarına göre oluşması maalesef mümkün değildir.
- Uluslararası genişleme: Rekabetin uluslararası boyuta taşınması, iç piyasayı koruyucu ve geliştirici stratejilerle uygulamalara neden olurken aynı zamanda da yurtdışında rekabet edebilecek etkin finansal teknoloji şirketlerine fırsat yaratıyor. Ülkelerin, düzenlemeler ve doğrudan desteklerle şirketlere hedeflerinde yardımcı olması hayati önem taşıyor.
Dijital ödeme sistemleri ve yenilikçi teknolojiler; bizlere ödeme, bankacılık ve finansal sisteme erişim yöntemimizi değiştirmeyi, daha kaliteli, ucuz ve yenilikçi hizmetler sunmayı vadediyor. Sektöründe lider, rekabette kazanan ve potansiyelini ortaya koyan bir ülke olmak için atılması gereken adımların son derece net olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki dönemde de ÖDED olarak bu önerilerimizin takipçisi olacağız.
Burhan Eliaçık – Ödeme ve Elektronik Para Derneği (ÖDED) Başkanı
Yorumlar