Son yıllarda sosyal sorumluluk projelerinin kurumlar arası rekabetteki rolünün gitgide önem kazandığına şahit oluyoruz. Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) anlayışı ve bu alanda yaptıkları, bir markanın diğerlerine fark atmasının en önemli etkenlerinden biri haline geldiğinden, şirketler iş stratejilerinde KSS’ye eskisinden daha çok yer vermeye başladı. KSS projesi denildiğinde akla, cinsiyet eşitliğinden yoksulluğa, çevre sorunlarından eğitime pek çok konu geliyor bugün. Bu projelerin yarattığı etki yerel olabildiği gibi, çok başarılı uluslararası çalışmalara da rastlıyoruz.
Cannes Lions CEO’su Philip Thomas: Kurumlar dünyayı değiştirecek güce sahip
Kurumsal sosyal sorumluluğun markalar açısından öneminin artışına bu yıl 65’incisi düzenlenen Cannes Lions Uluslararası Yaratıcılık Festivali’nde de şahit olduk. 26 kategoride ödüllerin dağıtıldığı ve Türkiye’den toplam 302 başvurunun yer aldığı festivalde KSS işleri kendilerinden hayli söz ettirdi. Euronews’a konuşan Cannes Lions CEO’su Philip Thomas kurumların dünyayı değiştirecek güce sahip olduklarını keşfettiklerini, tüketicilerin onlardan beklentisinin ise bu güçle “dünyayı daha kötü değil, daha iyi bir yer yapmaları” olduğunu ifade etti. Thomas’a göre, sadece tüketicilerin değil hissedarlar ve çalışanlar da aynı beklentiler içinde. Etkinlikte yer alan ünlü PR ajansı Weber Shandwick’in kreatif direktörü James Nester de görüşünü “Şüphe yok ki markalar toplumsal konulara daha fazla odaklanmış durumda” sözleriyle dile getirdi ve bu durumda sosyal medyanın payının büyük olduğunu ifade etti: “Büyük oranda sosyal medyadaki patlama nedeniyle yaşandı bu durum. Ve bugünlerde kimliğinizi her şeyden fazla yansıtan, satın aldığınız markalar.” Cannes’da oldukça konuşulan Blue Marine Fondation’ın kurucularından Christopher Gorell Barnes ise hassasiyetini, “Reklam ve iletişim sektörlerinin, gezegenimizde yüzleştiğimiz meselelerin birçoğunda sorumluluğu var” cümlesiyle dile getirdi.
Dijital platformlarda erişilebilir ve şeffaf markalar yaratmak
Firmaların, rekabetin iyice kızıştığı günümüzde KSS projelerine daha fazla önem vermesini gerektiren birden çok neden var. Bunların başında, şirketin marka imajını geliştirmesi geliyor. Sadece toplumsal anlamda sorumluluk sahibi olan şirketlerin markalaşma yönünde adım atması mümkün. Bir marka hakkındaki genel algı hem tüketiciler hem de hissedarlar açısından kritik öneme sahip. İmaj ise, sadece gelirlere etki eden bir olgu değil; marka bağlığı, güven gibi birçok önemli unsur imaja bağlı. Olumlu bir marka imajının oluşturulması, markaya duyulan güven ve sadakatin artırılması için vazgeçilmez olan kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin başarısı, bunların ne kadar çok kişiye dokunduğu, ne kadar inanılır ve etkili olduğuyla ilgili. Müşterilerin de bu anlamda markalardan beklentileri iyice yükselmiş durumda. Tüketiciler; erişilebilir ve şeffaf markaların sosyal sorumluluk bilincine ve değerlerine inanıyorlar. İşte tam bu noktada, dijital devrimin faydaları gözler önüne seriliyor.
KSS iletişiminde dijital platformların kullanımı, dijital mecralardan topluluklara ulaşmak, onlarla etkileşime geçmek şirketlerin/markaların gitgide daha çok başvurduğu bir yöntem haline geliyor. Farklı ekran ve aygıtlar üzerinden yapılan bu iletişim hem tüketicileri hem de şirket içindeki kişileri etkiliyor. Cinsiyetçilik karşıtlığı, adil rekabet, çalışan sağlığı ve benzeri konularda kurum içinde gerçekleştirilen sosyal sorumluluk projelerinin de markalara maddi-manevi kazançlar sağladığını da yeri gelmişken belirtmek gerekir.
KSS projelerinde iletişim dönemi bitti, ilişki dönemi başladı
Önümüzdeki yıllarda KSS alanında iki temel hedef saptamak mümkün; bunlardan biri sosyal sorumluluk bilincinin bütün iş alanlarına entegre olması, diğeri ise ortaklardan tutun da müşterilere kadar bütün taraflarla karşılıklı iletişimin, diyaloğun ve karşı tarafı dinleme alışkanlığının artması. İletişim dönemi bitti, ilişki dönemi başladı, diyebiliriz. Bu yeni dönemde dijitalleşmenin büyük rol oynadığını görüyoruz. Basılı içerikler, etkinlikler, basın ilişkileri, medya kampanyaları gibi alışılagelmiş uygulamaların yanına bugün dijital devrimin olanakları eklendi. KSS projeleriyle ilgili bilgiler şirket içinde ve dışında; web siteleri, sosyal ağlar, forum siteleri, online anketler, online sözlükler gibi birçok platform aracılığıyla yayılıyor.
Dijitalleşme ve yeni teknolojilerle güçlenen projeler
Dijitalleşmenin sosyal sorumluluk alanına yaptığı katkıyı kanıtlayan, dünya çapında yüzlerce başarılı örnek var. 2013 yılında BNP Paribas’nın başlattığı kampanya gibi. Etik ve bankaların sorumlulukları konusunda BNP Paribas tarafından organize edilen konferansın akabinde bankanın web sitesinde bir tartışma forumu açıldı, aynı başlık hashtag’lerle Twitter’a da taşındı ve bu deneyim aylarca sürdü. Sosyal ağlarda görüşlerini ve soruları paylaşan kullanıcılar, kampanya yetkilileriyle hızlı bir biçimde etkileşime geçebilme, yanıt alabilme şansına da sahip oldular.
Dijitalleşmenin yanı sıra yeni teknolojilerin de sosyal sorumluluk projelerine büyük katkısı var, çünkü toplum yararına atılan bütün adımları daha kolay ve hızlı hale getiriyorlar. Örneğin, Columbia Üniversitesi’nden iki genç kadın Neopenda isimli düşük bütçeli, az enerji harcayan giyilebilir sensörü hayata geçirerek, olanakları kısıtlı hastanelerdeki yenidoğanların bakım koşullarını iyileştirdi. Neopenda, yenidoğanların en hayati verilerini sürekli olarak izliyor ve tehlike arz eden bir durumda sağlık görevlilerini alarma geçiriyor.
Water for People da, teknolojinin olanaklarıyla gerçekleştirilen bir diğer toplumsal proje. Temiz içme suyu kaynaklarını belirlemek için mobil teknolojilerden yararlanılan Water for People projesinde mobil bir uygulama sayesinde istenilen yerden su örneği alınıyor ve analiz ediliyor. Teknolojiyi insanların yararı için kullanan bu gibi girişimler, küresel çaptaki şirketlerin KSS bütçelerinden hak ettikleri payı alarak, milyonlarca insanın yaşamına dokunabiliyorlar.
Paris’te ‘iyilik için teknoloji’ zirvesi
Dünyada teknolojiyi “iyilik” için kullanan, sosyal sorumluluk projelerini duyurmak için yeni teknolojilerine başvuran kurum ve firmaların sayısı artarken, “Tech for good” (iyilik için teknoloji) girişimleri devlet politikalarına da yansıdı. Geçen Mayıs ayında, dünyanın en ünlü 50 teknoloji CEO’su Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron önderliğinde Paris’te bir araya geldi. VivaTech isimli etkinlik, ‘Tech for Good’ zirvesiyle başladı. Eğitim, iş gücü ve (kültür, coğrafya, cinsiyet bazında) çeşitlilik konularında teknoloji yardımıyla ve sosyal sorumluluk bilinciyle neler yapılabileceğinin masaya yatırıldığı zirveye Facebook kurucu ve CEO’su Marc Zuckerberg, Microsoft CEO’su Satya Nadella, IBM CEO’su Ginni Rometty, SAP CEO’su Bill McDermott, Samsung CEO’su Young Sohn gibi ünlü iş adamlarının yanı sıra UNESCO, Carnegie Foundation, Future of Humanity gibi dernekler de katıldı.
Yorumlar