Sanayinin dijital dönüşümünü tüm Türkiye’yi içine alan bir proje olarak değerlendiriyoruz. Bu seferberliğe ölçeği ya da kamu/özel sektör fark etmeksizin tüm kurumların katılması, tüm dünyanın girdiği bu yarışta eşsiz potansiyelimizi açığa çıkarmamızın tek yolu. Önümüzdeki dönemde tüm çalışmalarımızın odağında yer alacak konulardan biri; sanayide katma değeri yüksek üretime geçilmesi. Bu başlık altında küresel rekabet gücünün korunmasını mümkün kılacak teknolojik dönüşümün sağlanması çok önemli. Bunlar için de dijital teknolojilerin üretim ekosistemine entegre edilmesi ve bu teknolojilerin ülkemizde geliştirilmesi şart. Aralık ayında, “Türkiye’nin Sanayide Dijital Dönüşüm Yetkinliği” adlı çalışmamızı kamuoyu ile paylaştık. Bu çalışmamızla şunu gördük ki, Türkiye’de öncelikli olarak şirketlerin strateji ve yönetişim yetkinliklerinin geliştirilmesi gerekiyor. Topyekûn başarı için hem özel sektör hem de kamu tarafından yapılan yatırımların belirlenen stratejik hedeflere göre önceliklendirilmesi gerekiyor. Bu bağlamda;
Teknoloji kullanıcısı şirketlerin stratejik yatırımlar konusunda yetkinliklerinin artırıldığı,
Sanayide dijital dönüşüm yolculuğunda ortaya çıkabilecek yeni ihtiyaçlara yönelik önlemlerin alındığı (örneğin: nitelikli çalışan ihtiyacı, veri güvenliği, bağlantı standartları ve ağ altyapısı),
Şirketler ile teknoloji tedarikçileri arasında köprü kuran yapıların oluşturulduğu bir ekosistemin kurulmasına ihtiyaç var.
Bu doğrultuda oluşturulacak politikaların, ana sanayinin yanı sıra ekonomimizde çok önemli yeri olan KOBİ’leri de bütünsel olarak kapsaması ise kritik önemde.
Dijital dönüşümün en önemli boyutlarından biri nitelikli insan kaynağı. Zira bu dönüşümü sağlayacak sistemlere uyum sağlayabilecek insanları yetiştirmemiz yarışta bizi bir adım öne geçirecek unsurların başında geliyor. Bu nedenle gerek eğitim sisteminde gerekse çalışma yaşamında insan kaynağının eğitimi konusu önceliklerimizden biri olmayı sürdürecek. Akademi dünyasıyla işbirliği içerisinde Ar-Ge ve inovasyon altyapısının geliştirilmesi de konunun bir başka boyutu. Türkiye’de de akademi ile sanayi arasında bir köprü görevi görebilecek, Japonya ve Almanya gibi ülkelerde de başarılı örnekleri bulunan bir yüksek teknoloji enstitüsü kurulması gereğini kritik önemde görüyoruz.
Dijital dönüşüm rüzgârı ile hayatımıza sıklıkla yeni teknolojiler giriyor. Bunların kimi, mevcut alışkanlıklarımızı ve firmaların sunduğu hizmetleri küçük dokunuşlarla geliştirirken; kimileri ise yıkıcı bir değişim yaratarak kökten değişime yol açıyor. Blockchain, yakın gelecekte dünyayı değiştirecek ilk 10 teknoloji arasında gösteriliyor. Taraflararası ticarî işlemleri, güven sağlayıcı başka herhangi bir aracı kurum olmadan, doğrudan, güvenli, hızlı, şeffaf ve merkeziyetçi olmayan bir yapıda gerçekleştirme imkânı sunuyor. İş dünyası olarak Blockchain teknolojisinin getirdiği yeniliği tüm boyutlarıyla kavrayarak ve kendi firmalarımız için olası etkilerini analiz ederek fırsata çevirmemiz mümkün. Dağıtık yapılı veritabanları yalnızca finans ve bankacılık değil pek çok sektörde alışılmış iş yapış şekillerini değiştirecek. Gelecekte Blockchain’in yaşadığımız dönüşüme çok önemli katkılarda bulunacağına inanıyorum. Kripto para birimleri, temellerinde yatan Blockchain’in önemini bir miktar gölgeliyor. Son derece dalgalı olan kripto para piyasalarına dair gerekli uyarıları düzenleyici kurumlarımızın temsilcilerinden duyuyoruz. Ben bu uyarılara kulak vermek gerektiğini düşünüyorum.
Yapay zekâ, Dünya Ekonomik Forumu’nun hayatımıza giren yeni teknolojilerinden en çok hangilerinin iş modellerini dönüştürdüğünü incelediği araştırmasında nesnelerin interneti, ileri üretim teknolojileri, üç boyutlu baskı ve yeni enerji kaynaklarıyla birlikte iş yapış biçimlerini dönüştürmeye aday kavramlar arasında yer alıyor. Yapay zekânın önümüzdeki iki yılda dönüştürücü etkisini daha da hissettireceğini düşünüyorum. Kavram günümüzde olumlu/olumsuz yönleri ile oldukça tartışılıyor. TÜSİAD olarak tüm bu teknolojilerin iş yapış biçimlerine olası etkileri konusunda iş dünyasını bilgilendirmeye ve bilinçlendirmeye yönelik faaliyetlerin önemli olduğunu düşünüyoruz. Artık internete bağlı akıllı cihazlar çok büyük miktarlarda veri üretiyor. Bu verilerin işlenebilmesinde yapay zekâ araçlarının kullanımı yaygınlaşıyor. Gelişen makine öğrenim teknikleri ile verinin işlenmesi ve anlamlandırılması konusundaki gelişmeler, müşteriler ile firmalar arasındaki etkileşimde yeni hizmetlerin gelişimine olanak sağlayabilecek. Daha kişiselleştirilmiş ürün ve hizmet sunumuna olanak sağlayabilecek.
Ülkemizin millî gelir içindeki toplam Ar-Ge harcaması payının yüzde 3’e, özel sektör Ar-Ge harcaması payının ise yüzde 2 seviyesine ulaşması hedefini bu anlamda önemsiyoruz. Bu hedef doğrultusunda da TEYDEB gibi programların yenilenmesi ve özel sektöre tanıtılması çok önemli. Bu amaçla geçtiğimiz günlerde TÜBİTAK Başkanı ve ekibini TÜSİAD’da ağırladık. Özel sektörün teknoloji ve yenilik kapasitesinin artırılması konusundaki bilgi, farkındalık ve teşvik çalışmalarında yer almayı sürdüreceğiz. Ayrıca TÜSİAD-TÜBİTAK-TTGV olarak bu yıl 13’üncüsünü düzenleyeceğimiz Teknoloji Ödülleri ile de mikrodan büyüğe teknoloji geliştiren firmaların projelerini ödüllendireceğiz.
TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var!, bir yarışmanın ötesinde bu amaçla kurduğumuz bir platform aslında. Zira gayemiz, fikirleri yarıştırmak değil, girişimcilik kültürünü ve bilincini yaygınlaştırmak. Bununla birlikte ülkemizdeki genç girişimcilere fikirlerini geliştirebilecekleri ve başarı öyküsüne dönüştürebilecekleri bir rehberlik ortamını sağlamayı amaçlıyoruz.
Yarışma sonunda katılımcılar ile iletişimimiz kopmuyor; onları takip etmeye, desteklemeye devam ediyoruz. Geçtiğimiz dönemlerin ekiplerinin başarı hikâyeleri oluşmaya başladı bile. Onları dinlemek bizleri gururlandırıyor. Bildiğiniz gibi geçen sene Silikon Vadisi Ağımızı kurduk. Dijital ekonomi ve sanayi 4.0 çalışmalarımızı destekleyecek bu yapının bir önemli amacı da girişimciler arasında bir network oluşturmak. İlk adımı evvelki senenin birinci ekibi Otsimo ile attık. Önümüzdeki dönemde ekipleri destekleyecek mekanizmaları geliştirmeye devam edeceğiz. TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! yarışmasının 2018 döneminin başvuru sürecini Kasım 2017 sonunda tamamladık. Türkiye genelinde 74 il, 161 üniversiteden 4 bin 268 gencimizin bin 621 iş fikri başvurusuyla yeni bir rekora daha hep beraber imza atmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Her sene yükselen başvuru grafiği gençlerimizin girişimcilik iştahını ortaya koyuyor ve TÜSİAD’ın Türkiye’nin girişimcilik dönüşümünde oynadığı rolün önemine bir kez daha işaret ediyor.
Türkiye’de işgücünün ortalama eğitim seviyesi 8 yıl gibi oldukça düşük bir seviyede olsa da, iş dünyası olarak iyi yetişmiş ve nitelikli çalışanlarımızın da olduğunu, pek çok gelişmekte olan ülkeye kıyasla bu açıdan birtakım üstünlüklerimizin olduğunu biliyoruz. Ancak son yıllarda bu nitelikli işgücünün kaynağı olan başarılı gençlerimizin çoğunlukla eğitimlerinden sonra Türkiye’ye dönmek yerine yurtdışında çalışmayı tercih ettiğini görüyoruz. Hatta, yüksek nitelikli çalışanlarımızın bir kısmı da aileleriyle beraber yurt dışında yaşamayı tercih etmeye başladı. Bu sayılar önemli yüzdeler teşkil etmese de, kalitatif açıdan bakıldığında önemli kayıplar olduğunu söyleyebiliriz. Gençlerimizin geleceklerini Türkiye’de tasarlamaları için onlara kendilerini özgürce ifade edebilecekleri ve yaratıcılıklarını özgürce kullanacakları ortamları sağlamamız gerekiyor.
Ülkemizin dinamik nüfusunun, birçok alanda olduğu gibi, teknoloji ve inovasyon alanında da en önemli potansiyelimizi oluşturduğunu düşünüyorum. Bu nedenle gençlerimize katma değeri yüksek beceriler kazandırarak, onlara yenilikçi kariyer ve gelişim olanakları sunmalıyız.
Dijital dünyanın en büyük sermayesi insandır. Teknolojiyle bütünleşmiş insan beyni de sanayide dijital dönüşümün önceliğidir.
Gençlerimizi 21. yüzyıl becerileriyle donatmak için analitik, özgür ve yaratıcı düşünme başta olmak üzere bilgi çağının gerektirdiği becerileri önceliklendiren, kapsamlı bir eğitim reformunun hayata geçirilmesi kritik önemdedir. Okul öncesinden meslekî eğitime, genel liselerden üniversitelere kadar eğitim sisteminde yenilikçilik, yaratıcılık, eleştirel düşünme, problem çözme, yabancı dil (özellikle İngilizce) ve dijital okuryazarlık becerilerinin gençlere kazandırılması kritik önem taşıyor. Bu anlayışı güçlendirmek üzere dünyada eğitimde son yıllarda yeni bir eğitim yaklaşımı ortaya çıktı. Fen, teknoloji, mühendislik, matematik disiplinlerinin birbiriyle bağlantılı şekilde ele alındığı bu yaklaşım, “sanat”ın da bu disiplinlere dahil edilmesiyle, İngilizce kısaltmasıyla, “STEM+A” (Science, Technology, Engineering, Mathematics+Art) olarak adlandırıldı. STEM+A eğitim yaklaşımının okul öncesinden başlayarak tüm eğitim kademelerinde hayata geçirilmesini çok önemli görüyoruz ve bu alanda çeşitli projeleri hayata geçiriyoruz. Sonuç olarak, ülkemizin dinamik nüfusunun en önemli potansiyelimiz olduğuna inanıyorum. Bu gücümüzü nitelikli bir yaşam boyu eğitimle donattığımız takdirde, bireylerden kurumlara ve giderek tüm topluma yayılan bir dijital dönüşüm dalgasında ayakta kalan ülkelerden olacağımıza yürekten inanıyorum.
Yorumlar