Öncelikle Sağlık İletişimini ikiye ayırmakta yarar var. Birincisi sağlık profesyonellerine yapılan iletişim çalışmaları. İkincisi de toplumun geneline ya da belirli bir ortak payda çerçevesinde yer alan bir kesimine yapılan, sağlık içerikli iletişim çalışmaları.
Bu iki iletişim şeklinde de dijital kanalların ve mobilin kullanımı gün geçtikçe artıyor. Bunun nedenini anlamak için mecra kullanımına bakmak yeterli. Türkiye’de akıllı telefon sayısı 20 milyonun üzerinde. 3 kullanıcıdan biri akıllı telefon üzerinden data kullanıyor. Zaman içinde platform sayısı da iOS ve Android olarak ikiye inmiş durumda. Dolayısıyla kafalar 3 sene öncesine göre çok daha net. Onlarca farklı sektörle çalışan bir ajansın başkanı olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki sağlık İletişiminin diğer pek çok sektörden çok daha inovatif, yenilikleri daha hızlı gören ve uygulayan bir yapısı var.
Bu konudaki dezavantajı ise hem profesyonellere hem de topluma yönelik iletişimde aşırı satış ve hedef baskısıyla hareket edilmesi. Bu da genel olarak sektöre daha fazla hata yaptırıyor.
Gelecekte mobil, başlı başına en büyük mecra olacak
Tüm trend takipçileri biliyor ki gelecekte mobil, başlı başına en büyük mecra olacak. Çünkü mobil, diğer tüm mecraları (TV, radyo, gazete, dergi, sosyal medya, video siteleri vb.) bir arada sunarak büyüyor. Üstelik bulunduğunuz yere ve size özelleştirilmiş olarak. Yani kullanıcının İstanbul Beşiktaş Yıldız Mahallesi Sait Çiftçi Devlet Hastanesi’nde olduğunu anlıyor ve buna göre mesajlar iletiyor. Hatta soru soruyor ve verilen yanıta göre kullanıcıya anında içerikler sunuyor.
Teknoloji tüm bunları yapabiliyor. Peki ya sağlık iletişimi yapan ya da yapmak isteyen markalar bunu yapabiliyor mu? Örneğin bir FMCG markası insanların alkali seviyesi yüksek suyu daha çok tüketmesini teşvik etmek istiyor. Ama bunun için televizyon ve internet reklamı yapmaktan ve bir mikro site açmaktan ileri gidemiyor. Hadi biraz daha şevkle çalıştı ve mecraları çeşitlendirdi diyelim. Bu kez de doyurucu ve devamlı içerik sağlama konusunda başarısız oluyor.
Bence bunun iki sebebi var. Birincisi konuya kendisi de yeterince inanmıyor. İnansa zaten işin uzmanı bir partner ile çalışırdı. Diğeri de kaynakları içeriğin değil, medya planlamanın yönlendirmesiyle harcamak daha kolay geliyor.
Oysa her projede olduğu gibi sağlık konusunda da yapılan çalışmaların içerik, fayda, güncellik, güvenilirlik (sağlık iletişiminde belki de en önemli unsurlardan) ve tekrar yararlanım / sadakat konularında ele alınması gerekiyor. Bu, elbette yeni şeyler denemeyelim anlamına gelmiyor. Aksine mobilde daha çok proje yapmaya ve daha çok araştırmaya ihtiyacımız var.
Dünya tarihinde belki de ilk kez, ileri görüşlülerin hakim olduğu bir alan var. Dijital ve mobil iletişim. Bize de bu ileri görüşlülüğün bir parçası olmak düşüyor.
Hedeflerinize ulaştığınız, başarılı ve sağlıklı bir yıl dileklerimle….
Tazefikir Yaratıcı Ajans Başkanı Çağlar Gözüaçık’ın kaleme aldığı “Sağlıklı yaşam cepte mi?” yazısı Digital Age Almanak 2014 sayısında yer alıyor.
Yorumlar