Berkeley’de bir Nisan akşamıydı. Karnım çok acıkmıştı. Yol üstünde bir pizzacıya atıverdim kendimi. Siparişlerin alakart usulü verildiği bir mekandı. Bir tepsi aldım. Birkaç dilim pizzayı tabağa koyup, ödemeyi yaptıktan sonra, oturacak boş bir yer aradım. Mekan tıka basa doluydu. Müşteriler bağıra çağıra, büyük bir coşkuyla basketbol maçı izliyordu. Evsiz kılıklı bir amcanın oturduğu masa boştu. Selam verip yanına yerleştim. Pizza dilimlerini yutmaya başlarken koyu bir sohbetin ortasında buldum kendimi. Alan amcamız 80 yaşında. Feleğin çemberinden geçmiş. Başına gelmedik şey kalmamış. Üniversite eğitimi yok. İşi yok. Evi yok. Doğru dürüst bir geliri de yok. Hayatının büyük bir bölümünü dönemsel işler yaparak, sokaklarda, evsiz yaşayarak geçirmiş. Bunlara rağmen, hemen her konuda şaşırtıcı derece sağlam bilgi sahibi. Sadece yüzümdeki kemiklere ve sakal yapıma bakarak, nereli olduğum hakkında nokta atışı tahminlerde bulunabilmişti. Türkiye’yi biliyor musun diye sorduğumdaysa bana Selçuklu, Osmanlı hatta Bizans’ı bile bildiğini söylemişti. Adamcağız o kadar bilgiliydi ki, saçı sakalı düzelttirmiş ve yeni kıyafetler giymiş olsa, üniversitede bir profesör olduğuna hemen ikna olabilirdim. Bu kadar bilgiliyse çok okuyordur diye düşünüyordum ama yanılmıştım. Hayatı boyunca sürekli radyo dinlediğini, son birkaç yıldaysa artık radyonun yanında Podcast dinlemeye başladığını söyledi. Cebinden eski, kocaman bir MP3 çalar çıkarttı. Ayda birkaç kere kütüphaneye giderek sevdiği yayınları bu cihaza aktardığını söyledi. Bunları duyduğumda ne kadar şaşırdığımı inanın anlatamam.
Öğrenmenin yeni bir yolu
Wired dergisinin kurucu editörlerinden, efsanevi futurist Kevin Kelly ile geçen yıl ev stüdyosunda bir söyleşi yapmıştım. Kendisine dijital çağda hayatta kalabilmek için geliştirmemiz gereken bir numaralı yeteneğin ne olduğunu sormuştum. Bana “öğrenmenin uzmanı olmalıyız” demişti. Dünya sürekli gelişiyor ve hepimiz en uzman olduğumuzu düşündüğümüz konuların acemisi olarak güne uyanıyoruz. Hayata adapte olabilmek için sürekli öğrenmekten başka çaremizin kalmadığı bu çağda, kendi öğrenme motivasyonlarımızı ve yöntemlerimizi geliştirmemiz gerekiyor. İşte burada kitaplar ve videoların yanında Podcast’lere de mutlaka bir şans vermekten yanayım.
Öğrenirken zamanın kontrolünü ele geçirmek
Kitap okumak ve video izlemek genellikle tam zamanlı bir konsantrasyon gerektirir. Ancak bir şeyleri dinlerken çalışabilmek mümkündür. Alvin Toffler’in Zenginlik Devrimi kitabında bahsettiği gibi kişiselleştirilmiş ürünler, pazarlarlar ve deneyimlerle birlikte kişiselleştirilmiş zamana da kaymış durumdayız. Randevu temelli radyo programları yerini artık Podcast’lere bırakmış durumda. İstediğimiz zaman, istediğimiz yerde, çalışırken, egzersiz yaparken ya da ev işleriyle uğraşırken Podcast’lerle bilgiye doymak mümkün. Üstelik yayınların zamanının kontrolünün yanında, içeriğin akış hızı da parmaklarımızın ucunda. Podcast’leri 1x, 1,5x ya da 2x hızla dinlemek ya da yavaşlatmak, içeriğin zamanını kontrol etmemizi mümkün hale getiriyor.
Podcast’in kısa tarihi
İnternetten yaptığım araştırmaya göre Podcast kelimesi ilk kez 2004 yılında Guardian gazetesinde bir yazıda Ben Hammersley tarafından kullanılmış. Podcast terimi iPod’un ‘Pod’u ile ‘Broadcast’in ‘Cast’ini birleşiminden türemiş. Fakat buradaki ‘Pod’ sizi aldatmasın. Bu yayınlar sadece iPod ya da Apple cihazları üzerinden dinlenebilir diye düşünmeyin. OneCast, Stitcher Radio ve Podkicker gibi daha nice Podcast platformları olduğu gibi Spotify’ın da bir Podcast hizmeti mevcut.
Rakamlarla Podcast dünyası
Apple, iTunes ile önde gelen Podcast yayın platformu olarak başı çekiyor. Yayıncılar tarafındaysa Statista’nın Ocak 2018 rakamlarına göre küresel bazda NPR, 121,5 milyon indirme ile bu alandaki lider yayıncı konumunda. İki numaradaysa 53,86 milyon indirmeyle HowStuffWorks yer alıyor. Podtrac.com sitesinin Şubat 2018 ABD Podcast dinlenme oranlarına baktığımda NPR’nin ABD genelinde 112,4 milyon, HowStuffWorks’ün ise 50 milyon civarında indirildiğini görüyorum. Bu iki rakama baktığımızda küresel Podcast pazarının neredeyse sadece ABD’den ibaret olduğu hissine kapıldım, ancak net bir rakama ulaşamadım. Anlık olarak popüler küresel Podcast’leri sıralayan Ituneschart.net sitesine baktığımda Podcast dünyasına ABD’den sonra İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve Kanada’nın da yer aldığını gördüm. Bu ülkelerde oluşan Podcast yayın pazarları da büyüme trendine girmiş durumda.
Ülkemizdeki Podcast pazarına baktığımdaysa, bu alanda profesyonel radyocuların baskın olduğu izlenimine kapıldım. Podcast’leri dijital, on-demand, radyo yayınları olarak düşünürsek, bu pek de şaşırtıcı bir durum değil. Radyocularımız, popüler radyo programlarının kayıtlarını iTunes’a yükleyerek, dinleyicilerin istedikleri zaman, yayınlara erişebilmesini sağlıyor. Radyocularımız Podcast’leri mevcut yayınlarını dijital platformlarda dağıtabilecekleri bir araç olarak kullanırken, bireysel çabalarıyla Podcast yayıncılığı yapan birkaç keyifli kanal da yok değil.
Podcast’ler yazarlar arasında popüler
Türkiye’de podcast’çilik yazar/çizer kitle arasında henüz yeterince popüler olmasa da, özellikle son dönemde, Amerikalı yazarların bu mecrayı fazlaca sahiplenmeye başladığını görüyorum. Malcolm Gladwell, Adam Grant, Seth Godin, Tim Ferriss gibi yazarlar, popüler Podcast yayınlarıyla okuyucularıyla sıkı ilişkiler geliştiriyor.
Sevdiğim birkaç cep yayını
Açık bilim yayınını dinlerken, Podcast’lere cep yayını dediklerini duydum. İlk duyduğumda bu terim çok hoşuma gitmişti. Her geçen gün arabada, bisiklete binerken ya da koşarken daha fazla cep yayını dinlemeye başladığımı fark ettim. Belki okuyucuların da ilgisini çeker diye hoşuma giden, sürekli dinlediğim birkaç cep yayınını da paylaşmak isterim.
Tim Ferriss Show: Dijital çağda üretkenlik meselesinin önde gelen yazarlarından biri olan Tim Ferriss’in cep yayını. Her bölümde, herhangi bir konuda dünya standartlarında başarıya ulaşmış bir konuğu ağırlıyor. Arnold Schwarzeneger’den, Seth Godin’e kendi sınıfında liderliğe oynayan kişilerin yaşamları, üretkenlik sırları üzerine röportajların yayınlandığı harika bir Podcast.
Hidden Brain: Psikoloji ve davranış bilimine meraklıysanız mutlaka listeye atın derim.
Stuff you Should Know: İki kafadar, geyik muhabbetine kaçmadan herhangi enteresan bir konu üzerine sohbet ediyor. Cenk-Erdem’in daha az geyik, daha çok bilgi içeren versiyonu gibi düşünebilirsiniz.
Freakonomics: Mythbusters tadında. Her bölüm popüler meselelerin ve olayların altında yatan nedenler, müthiş bir hikaye anlatımıyla irdeleniyor. Tam bir bilgi bombası.
You Are Not So Smart: Röportaj ağırlıklı bir başka cep yayını. Zihnin farkında olmadığımız saçma, komik ve ‘hadi canım, bu kadar da olmaz…’ dedirten halleri üzerine keyifli bir yayın.
Akimbo (Seth Godin’in Podcast’i): Seth Godin’in pazarlama ve yaratıcılık üzerine yaptığı, kendi blog yazılarından ve kitaplarından alıntıların da olduğu, enerjik bir cep yayını.
Açık Bilim: Bağımsız bilim medyası olarak, “Bilim yeterince heyecan vericidir…” sloganıyla gönlümde taht kurmuş yerel bir cep yayını. Açık Radyo’da programları da var. Mutlaka dinlemeli.
Hakan Akben, Dijital İletişim Danışmanı
Yorumlar