Skip to main content
İndirilenler Klasörü
İndirilenler Klasörü
#3 - Sesimizin yeni sahipleri
Loading
/

Digital Age’in yeni podcast programı İndirilenler Klasörü’nün üçüncü bölümünde ChatGPT’nin Microsoft’un radarına girişini, Microsoft’un spesifik insan sesini 3 saniye öğrenip taklit edebilen yapay zeka yazılımı VALL-E’yi, Apple’ın uzun bekleyişlerin ardından duyurduğu AR/VR başlığını, Instagram CEO’sunun 2023 için yaptığı açıklamayı ve dijital mektup arkadaşı bulmanıza yarayan Slowly uygulamasını değerlendirdik.

Hazırlayanlar: Uğur Mutlu ve Erdem Akın Temel

İndirilenler Klasörü’nün ikinci bölümünü Spotify, Apple Podcasts ve Poddy‘den dinleyebilir; podcast’i Instagram (@indirilenlerklasorupodcast) üzerinden takip edebilirsiniz.

 


 

Uğur Mutlu: Merhabalar. Digital Age İndirilenler Klasörü’nün üçüncü bölümünde birlikteyiz. Teknoloji, iş, pazarlama ve sosyal medya gibi alanlarda yaşanan gelişmeleri ve en sıcak haberleri değerlendirdiğimiz podcast programımızda yeniden birlikteyiz. Ben Uğur Mutlu; MediaCat’te sosyal medya ve dijital pazarlama alanlarında görev yapıyorum. Erdem de daha önceki bölümlerde de bahsettiğim üzere yine MediaCat’te ek yayınlar editörü. Bu aralar yine yoğun bir tempodayız kendisiyle birlikte. Nasılsın Erdem?

Erdem Akın Temel: İyiyim Uğur, sen nasılsın?

Uğur Mutlu: Ben de iyiyim, teşekkür ederim. Hızlıca bir giriş yapıyorum. ChatGPT gündemden düşmüyor. Yapay zekâ tabanlı dil öğrenme ve işleme modeli ChatGPT’nin geçtiğimiz hafta Google cephesini endişeye düşürdüğünden bahsetmiştik. ChatGPT ve Google arasında yaşananların değerlendirmesini de yine geçtiğimiz bölümde yapmıştık. Dinlemeyenlere bu bölümden sonra geçtiğimiz bölümü dinlemelerini önerebiliriz bu konu özelinde. Erdem, geçtiğimiz hafta da ChatGPT’ye önemli bir talip çıktı diyebiliriz. Microsoft’un ChatGPT’nin yaratıcısı OpenAI’a 10 milyar dolarlık bir yatırım teklifi yaptığı haberi vardı. Microsoft arama motoru pazarında güçlenmek istiyor. Bunu da ChatGPT’yi Bing’e ekleyerek yapmak istiyor. OpenAI uygulamasını teslim eder mi? Microsoft piyasa değeri 29 milyar dolar olarak tahmin edilen yazılımı bahsedilen rakamlarla bünyesine katabilir mi? Ne düşünüyorsun bu süreç hakkında?

Erdem Akın Temel: Evet Uğur, sen konuyu çok güzel özetledin. Geçtiğimiz hafta da ChatGPT‘den bahsetmiştik zaten ama ben bazı konu başlıklarını tekrar hatırlatmak istiyorum. Mesela ChatGPT’nin diyalog konusunda ne kadar gelişkin olduğunu hepimiz artık biliyoruz, haftalardır konuşuluyor ve ChatGPT‘nin çıkışıyla Google’ın arama motorunun özellikle pabucunun dama atılabileceği söyleniyordu. Google da bu yüzden bir kırmızı alarm vermişti ve bir chatbot geliştirme yolunda çalışmalara başlamıştı. Bu kırmızı alarmın aslında birazcık gereksiz olduğundan da bahsetmiştik. Çünkü Google’ın elinde halihazırda oldukça gelişkin bir chatbot var. Adı LaMDA. LaMDA’dan daha önce bir bilinç kazanma hikâyesiyle bahsetmiştik. LaMDA oldukça gelişkin fakat ChatGPT gibi deneme fırsatımız olmadı. Şimdi Google’ın kırmızı alarm vermesi, arama motoru pazarında yerini kaybedeceğinin söylenmesi bir taraftan Microsoft’u da harekete geçirmiş gibi görünüyor. Bu arada Microsoft, Microsoft bu ayrıma tekrar bir dikkat çekmek istiyorum. Her seferinde Microsoft diyorum. Ondan sonra neden Microsoft demedin diye tepkiler alıyorum. Microsoft’tu da bir taraftan harekete geçirmiş gibi görünüyor söylediğim gibi. Bu hafta Microsoft’un ChatGPT’yi kendi arama motoru Bing bünyesine katacağı konuşulmaya başlandı. Aslında Microsoft’la OpenAI, ChatGPT’nin geliştiricisi OpenAI, çok uzak şirketler değiller çünkü daha önce Microsoft’un OpenAI’a bir milyar dolarlık bir destekte bulunduğunu biliyoruz. Hem maddi hem de bulut kredisi olarak. Şimdi Microsoft’un yaptığı bu yatırımın 10 milyar dolara çıkacağı söyleniyor. OpenAI’ın değeri de senin de bahsettiğin gibi 29 milyar dolar civarında. Yani en azından piyasanın fiyatlaması, değerlemesi bu şekilde. Biraz önce baktım, kayda girmeden önce, Google’ın arama motoru pazarındaki payı yüzde 92 civarındaymış, Bing’in payı ise yüzde 3 civarında. Aradaki uçurumu görüyoruz ama ChatGPT’nin ne kadar gelişkin olduğunu denediğimizde gördük. Hâlâ konuşuluyor. Bing’e çok önemli katkıları olacaktır diye düşünüyorum. Bu ChatGPT’nin Bing’e entegre edilmesi hikâyesi, en azından söylentisi diyelim, bana başka bir hikâyeyi hatırlatıyor ki bu hikâyede daha önce podcast’te konuşmuştuk.

Bilindiği üzere, hani biz de yazdık, çizdik, bunun hakkında konuştuk, Microsoft’un Netflix’le olan ilişkisi de şu anda Netflix’in dünyanın farklı yerlerinde kullanımda olan reklamlı abonelik paketinin altyapısını oluşturması şeklinde. Yani Microsoft halihazırda Netflix’e destek veriyor ve yarın bir gün Netflix’i satın alabileceği söyleniyor. Şu anda benzer bir durumu OpenAI’la Microsoft arasında görüyoruz. Yani bulut altyapısı, OpenAI’ın bulut altyapısı, bir taraftan Microsoft’un desteğine sahip. Yarın bir gün OpenAI Microsoft’un bünyesine katılabilir. Ama en azından tam olarak şirketin satılması ile ilgili bir haber çıkmasa da Bing’de ChatGPT’yi görebiliriz ve ChatGPT belki de bize Google’da daha düz aldığımız sonuçları, belki daha oyuncu bir şekilde, daha diyalogsal bir şekilde sunabilir. Bu da aslında Bing’in pazar payını yükseltmesine yardımcı olabilir.

Uğur Mutlu: Teşekkürler Erdem. Microsoft cephesinde önemli bir haber daha var. Çılgın yapay zekâ teknolojilerinden devam ediyoruz. VALL-E isimli yeni yapay zekâ uygulaması hakkında duyuru yayınlayan Microsoft, yeni yazılımın spesifik insan seslerini 3 saniye içinde öğrenerek taklit edebildiğini açıkladı. Henüz test aşamasında olan yazılım, elbette ki bilim ve teknolojik gelişme amacıyla üretilse de bazı kaygıları da beraberinde getiriyor. Biraz da VALL-E’yi konuşalım istersen, görüşlerini merak ediyorum bu konuda.

Erdem Akın Temel: Özellikle son 2 yıldır yapay zekâ modellerini oldukça fazla konuşuyoruz. Önce GPT-3’ten bahsettik, arkasından Midjourney ve DALL-E geldi. İmajlar oluşturduk. Deepfake’lerden çok fazla bahsettik. Karakterlerin, özellikle ünlülerin deep fakelerinin yapılması, Elon Musk’ın görüntüleriyle dolandırıcılık yapıldığını konuştuk. Şimdi sırada VALL-E var. VALL-E dediğimizde aklımıza Pixar filmi geliyor olabilir ama o karakterden bahsetmiyorum tabii ki. VALL-E Microsoft’un geliştirdiği bir yazıdan konuşmaya yapay zekâ modeli. Uğur, senin de söylediğin gibi örnekler bize VALL-E’nin 3 saniye içerisinde birinin sesini algılayıp ona istediğimizi söyletebileceğimizi gösteriyor. Bu aslında çok korkutucu bir şey. Özellikle deepfake’lerden imaj yaratan yapay zekâlardan bahsettiğimiz bir dönemde sesin de bu şekilde taklit edilebiliyor olması gerçekten çok korkutucu. Güvenliğimizden endişe edeceğimiz günleri aslında böylece görüyoruz ama bu yapay zekâ işinin özellikle ses sentezinde nereye gidebileceğini görmek için bence başka bir örnekten bahsetmemiz lazım. Geçtiğimiz aylarda ben Digital Age için bir haber kaleme almıştım ve haberde Joe Rogan’la Steve Jobs’ın bir röportajını okuyuculara aktarmıştım. Joe Rogan, bildiğimiz gibi şu anda dünyanın en popüler podcast yayıncısı. Spotify’la özel bir anlaşması var ve bu anlaşmanın 200 milyon dolar değerinde olduğu söyleniyor. Sadece Spotify’da yayın yapıyor. Steve Jobs, hepimizin bildiği, Apple’ın kurucusu, son dönemde CEO’su. Hayatını 2007 yılında kaybeden o efsanevi, pek çok insanın ilah olarak gördüğü teknoloji figürü. Steve Jobs hayatta olmamasına rağmen Joe Rogan onunla bir röportaj gerçekleştiriyor ve bu tamamıyla yapay zekâ tarafından oluşturulan bir şey. Joe Rogan ve Steve Jobs örneği bize geleceğin ne kadar korkutucu olabileceğini, taklidin ne kadar kolay olabileceğini gösteriyor.

Düzeltme: Steve Jobs, 5 Ekim 2011’de hayatını kaybetti.

Uğur Mutlu: Bu noktada ufak bir duyuru yapalım. Haftanın gündeminde CES vardı. Yani Consumer Electronics Show etkinliğinin 2023 yılı fuarı. Las Vegas’ta gerçekleştirildi. Gözlüksüz 3D teknolojisinin remote olarak kontrol edilebilen ve kullanıcının yönlendirmeleriyle renk değiştiren araçların, dijital ev gereçlerinin ve giyilebilir teknolojinin adeta boyut değiştirdiği CES 2023 hakkında hazırladığımız özel bölüm çok yakında sizlerle olacak. Erdem, bu konuda bir şeyler söylemek ister misin? Özel bölümümüz öncesinde.

Erdem Akın Temel: Aslında beni heyecanlandıran çok fazla konu başlığı var. Teknoloji dünyasını takip eden herkes her yıl CES’i ya da “SES”i her yıl merakla bekliyor. Ben de merakla bekliyorum. Bazı konu başlıklarını not aldım, bunları konuştuk. Özel bölümümüzde de sizlerle birlikte, yani dinleyicilerimizle birlikte olacak. Onlara da ulaştırma şansı bulacağız. Bu konu başlıklarından bazılarından aslında bahsetmek istiyorum. Birazcık belki heyecan yaratabiliriz özel bölüm için.

Bunlardan biri idrar testi meselesi. Teknoloji fuarı dendiğinde insanın aklına pek çok farklı şey geliyor ama bu yıl çok fazla idrar testinden bahsedildi. Bir sağlık meselesi, bundan birazcık bahsedeceğiz. Çerçevesiz 3 boyutlu (3D) televizyonlardan çok fazla bahsedildi. Metaverse yolunda bu çerçevesiz üç boyut (3D) teknolojilerinin çok büyük önem kazanacağından bahsedildi. Biz de bunlardan birazcık bahsedeceğiz. Sony, 2 yıldır elektrikli bir otomobille fuar katılımcılarının karşısına çıkıyor ve herkesi şaşırtıyor. Birazcık Sony’nin bu çabasından, otomobil dünyasına olan bu yaklaşımından bahsedeceğiz. Bir de son olarak televizyonlardan bahsedeceğiz. 4K, 8K televizyonlar. Bunların aslında beni ilgilendiren ya da beni en çok heyecanlandıran kısmı birazcık yasaklarla ilgili kısım. Çünkü çok güzel çok teknolojik televizyonları görüyoruz. Kablosuz teknolojileri görüyoruz. O televizyonlara entegre edilmiş fakat bir taraftan da bu televizyonların yasaklanması gibi bir durum var, özellikle Avrupa tarafında. Bakalım bundan nasıl etkilenecek. Birazcık bunlar üzerine kafa patlattık. Artık umuyorum özel bölümümüz için de birazcık heyecan yaratabilmişimdir.

Uğur Mutlu: Evet, CES 2023 özel bölümümüz çok yakında sizlerle olacak. Sırada Apple’ın çok çok uzun süredir beklenen AR ve VR headset’i, yani başlığı ile ilgili bir gelişme var. Belirttiğimiz üzere hem yapay gerçeklik hem de arttırılmış gerçeklik özelliğine sahip olan başlığın piyasaya sürülme tarihiyle ilgili detaylar nihayet konuşulmaya başlandı. İlk versiyonunun 2023 yılında piyasaya sürüleceği konuşulan bu özel başlığın daha gelişkin ve şık bir modelinin ise 2023’ten sonraki bir tarihte görücüye çıkacağı konuşuluyor. Bu konuda yapılan en son resmi ve doğruluk payı en yüksek yorum, Apple analistlerinden Ming-chi Kuo tarafından yapılmıştı. Bu başlığın 2023 yılında piyasaya sürüleceği ve daha sonraki modellerin de 2024 ve 2025 yıllarında geleceği telaffuz edilmişti. Erişilebilirlik, fiyat gibi konular bizim ülkemizde nasıl olacak bilmemekle beraber, benim görüşüme göre teknoloji devlerinin bu süreçleri hızlandırması, artık tarih verebiliyor olması, çok uzak olmayan bir dönemde metaverse evreninde vakit geçirmeye başlayacağız demek oluyor. Yani ben böyle görüyorum. Özellikle mobilde Apple kullanıcısı olan ben çok heyecanlıyım. Sabırsızlanıyorum bile diyebilirim.

Erdem Akın Temel: Açıkçası Apple’ın nasıl bir hamle yapacağını ben de çok merak ediyorum. Apple ekosistemine dahil değilim. Apple’ın herhangi bir ürününü kullanmıyorum ama bir taraftan Apple’ın nasıl ürünlerle kullanıcıların karşısına çıktığını biliyorum. Sektörü nasıl yönlendirebildiğini biliyorum. Bir teknoloji editörü olarak, teknoloji sever biri olarak bunu pek çok örnekte gördüm. O yüzden Apple’ın nasıl bir hamle yapacağı benim için de tabii ki çok önemli. Geleceğimizi etkileyecek, teknolojiyle ilişkimizi etkileyecek bir noktada Apple. Burada önemli bir nokta var. Teknoloji dünyasının yönünü metaverse’e döndüğünü düşündüğümüzde, Apple’ın metaverse düşüncesinden, metaverse konseptinden pek de ayrı kalamayacağını söyleyebiliriz. Fakat Apple metaverse kelimesini kullanmıyor. Biz kendimiz tabii ki bunun nereye varacağını az buçuk kestirebiliyoruz ama Apple diğer şirketlerle, özellikle Meta ile aynı görüşü paylaşmadığını, bu yüzden de metaverse kelimesini kullanmayacağını pek çok fırsatta, pek çok ortamda dile getirdi. Bunun için gerekçe olarak da diğer şirketlerle aynı vizyonu paylaşmadığını belirtiyor. Biz tabii teknoloji dünyasının aldığı yönü, yönünü metaverse düşüncesine, konseptine döndüğünü biliyoruz. Bu noktada Apple metaverse düşüncesinden çok da uzakta kalamayacaktır. Ama metaverse kelimesini kullanmamaya, tabii ki kullanmamak da kararlı olduğu kesin.

Bir başka önemli konu da benim için en azından, Apple’ın ürün isimlendirmeleri. Apple’ın ürünlerine basit isimler verdiğini ve aslında bunların çok güzel bir şekilde aklımıza yerleştiğini biliyoruz. Şimdi bu eğer VR başlığıyla ilgili olarak da “reality” kelimesi konuşuluyor. Eğer VR başlığının “reality” yani gerçeklik adını alacak olması da aslında teknolojinin döndüğü yönün bizi nereye taşıyacağının da bir göstergesi.

Uğur Mutlu: Sosyal medyaya geçiyoruz. Instagram’ın CEO’su Adam Mosseri, geride bıraktığımız haftada Instagram’ın 2023 yılında ne gibi gelişmeler yapacağını, daha doğrusu hangi konulara odaklanacaklarını açıkladı. Adam Mosseri, sosyal medya platformlarında yayınladığı duyurusunda 2023’ün yaratıcılık yılı olacağını, kullanıcılara bu konuda yeni teşvikler ve kolaylıklar sağlayacaklarını söyledi; ayrıca Instagram algoritmasının yeni yılda kullanıcılara daha fazla ilgili içerik göstereceklerini söyledi. Ek olarak da çok fazla detay vermeden kullanıcıların birbirleriyle daha fazla etkileşime geçeceği ve bağlantıda kalacağı modeller üzerinde de çalıştıklarını söyledi. Bildiğimiz ve önceki bölümde de konuştuğumuz üzere Instagram’a bazı yeni özellikler kısa sürede gelecek. Örneğin hikâyelere çizerek cevap verme ve profile müzik ekleme gibi özelliklerin test aşamasında olduğunu duyduk. Instagram bildiğiniz üzere bir yandan TikTok ve Snapchat ile yarışa ve rekabet etmeye devam ediyor. Yeni yıl Instagram için nasıl olacak? Merakla bekliyoruz. Senin beklentilerin var mı Instagram’dan 2023 yılında Erdem?

Erdem Akın Temel: Uğur, aslında yıllardır konuştuğumuz bazı meseleleri tekrar dile getirmiş oldu Instagram CEO’su. İnsanların Instagram üzerinde daha fazla birbirleriyle etkileşime girmeleri, birbirleriyle daha fazla içerik paylaşmaları, Instagram için daha fazla üretimde bulunmaları ve Instagram’dan daha fazla gelir elde etmeleri, aslında Instagram’ın faydasına. Bütün sosyal medya platformlarını yapmak istediği de bu. Sadece yeni yıla girerken bunu bir açıklamayla tekrar dile getirerek, bakın sizin için çalışıyoruz, sizin daha çok eğlenmeniz için çalışıyoruz demek, aslında kullanıcıları bağlamak için bir adım. Yeni bir şey olmadığını düşünüyorum açıkçası. Bilmiyorum, sen ne düşünüyorsun.

Uğur Mutlu: Kesinlikle sana katılıyorum bu konuda. Bir uygulamanın en büyük, en başta amacı kullanıcıyı o uygulamada daha fazla tutmak, vakit harcamasını ve diğer kullanıcılara daha fazla vakit harcatmasını sağlamak diyeyim. Benim Instagram’dan bu yılki en büyük beklentim postlara yani sabit postlara ve Reels’lara bağlantı ekleyebilmenin pratik bir yolunu bulmaları olacak. Özellikle postların caption’larındaki, yani açıklama kısmındaki linklere tıklanabilmesinin bir yolunun bulunması gerektiği düşüncesindeyim. Story’lere link ekleyebiliyoruz uzun bir süredir, takipçimiz 10 binin altında olsa dahi. Fakat postlara da bağlantı eklenebilirse hem markalar hem reklamverenler hem de kullanıcılar memnun olur diye düşünüyorum. Bunu neden yapmadıklarını da açıkçası bilmiyorum. Hani dışa trafik gitmesi kaygısı varsa bu zaten story’ler üzerinde yapılıyor. Yani bunu belirli bir oranda mı tutmak istiyorlar yoksa bir şirket politikası mı, net bir açıklama da yok. Ben bunu bekliyorum. Benim gibi sosyal medya alanında çalışan birçok kişinin de bunu beklediğini düşünüyorum. Benim de Instagram’dan 2023 yılı beklentilerim ve dileklerim bu şekilde.

Erdem Akın Temel: Bazen bazı uygulamaları kullanırken bazı özellikleri istiyoruz ve bu özelliklerin şirketler tarafından neden uygulamalara eklenmediğini konuşuyoruz. Hatta bazen şey noktasına geliyor insan, yani bunu nasıl göremezler, kullanıcıların böyle bir şeye ihtiyacının olabileceğini, böyle bir özelliği kullanacağını nasıl bilemezler noktasına geliyor insan. Instagram paylaşımlarına link ekleyememekte aslında böyle bir nokta. Tabii ki bunu Instagram’ı profesyonel olarak kullanan sen benden daha iyi biliyorsun. Ben sade bir kullanıcıyım seninle kıyasladığımızda ama Instagram’da herhangi bir paylaşıma, hikâye dışında ki hikâyeler de aslında kısa süre orada duruyor, 24 saat orada duruyor; herhangi bir paylaşımın altında link verememek gerçekten beni çıldırtan kısıtlardan biri. Umuyorum dileğin gerçek olur ve 2023’te paylaşımların altına link ekleyebiliriz.

Uğur Mutlu: Yani inan, gerçekten ben haberin detayları ya da haberin devamı için profildeki linke tıklayın yazmaktan biraz bıktım. Yani direkt gitsin yani, ilgili kişi direkt gitsin. Ya bu story’de olabiliyor, post’ta olmuyor, bekliyoruz. Yani böyle bir dileğim var Instagram’dan, bizi duyuyorlarsa.

Ve geçelim bu bölümün mobil uygulamasına. İndirilenler Klasörü’nün üçüncü bölümünde nostaljik bir fikirle yola çıkan sıradışı bir uygulamadan bahsedeceğiz. Uygulamamızın ismi Slowly, yani Türkçe karşılığıyla yavaş yavaş, yavaşça, ağır ağır olarak da çevrilebilir. Slowly geleneksel mektup arkadaşlığını dijital ortamda günümüze uyarlayan biraz romantik bir uygulama. Hem iOS hem Android yazılımına sahip cihazlarda sorunsuz çalışan bu uygulamanın temel amacı, bahsettiğim gibi mektup arkadaşı bulma üzerine. Yani sıradan networking ve dating uygulamalarından farklı diyebiliriz rahatlıkla. Uygulamanın içeriği nedir? İsmi neden Slowly? Uygulama ne vaat ediyor? Neden gitgide popülerleşiyor? Slowly’nin bir kullanıcısı olarak yorumlarını almak isterim Erdem.

Erdem Akın Temel: Öncelikle şöyle başlamak istiyorum, Slowly kullanıcısı derken Slowly benim yıllar önce denediğim bir uygulamaydı. Konsepti bana çok ilginç geldiği için görmek istemiştim nasıl çalıştığını. Çok kısa bir süre kullandım. Çok fazla da insan, çok fazla kullanıcısı yoktu. O yüzden hani birilerini bulmak ve onlarla mektup paylaşmak çok da kolay değildi. Şimdi bu bölümü kaydedeceğimiz için ve Slowly biraz daha popüler olduğu için uygulamayı tekrar indirdim, denemek istedim birkaç hafta. Slowly şöyle çalışıyor, uygulamaya giriyorsunuz, bir kullanıcı hesabı oluşturuyorsunuz. İlgi alanlarınızı bazı kişisel bilgilerinizi veriyorsunuz, ufak bir biyografi oluşturuyorsunuz ve ardından dünyanın farklı yerlerinde mektup arkadaşı olmak isteyen ortak ilgi alanlarına sahip olduğunuz insanlara mesaj gönderip onlardan mesaj bekliyorsunuz. Slowly’nin diğer mesajlaşma uygulamalarından farkı şu mesajlaştığınız kişiyle aranızdaki mesafeye bağlı olarak mesajların karşıdaki insana ulaşma süresi uzuyor. Yani bir mesajı anında gönderip karşı tarafa ulaşmasını sağlayamıyorsunuz. Aradan saatler geçmesi gerekiyor. Yani Türkiye’nin içerisinde bir noktadan bir noktaya bir mesaj gönderdiğinizde, bunu tamamen farazi söylüyorum 1 saat sonra ulaşıyor ya da Amerika’ya gönderdiğinizde 10 saat sonra ulaşıyor. Bu da aslında insanların daha özenli mesaj yazmalarını sağlıyor. Çünkü hani mektupta da böyledir ya; mektubu bir kere yazarsın, gönderirsin ve bir daha düzeltme şansın yoktur. Ya da yanlış yazdığın bir şeyi tekrar düzeltecek bir şekilde ikinci bir mesaj yazma ihtimalin imkânın yoktur. Slowly aslında bunu sağlıyor. Bu da iletişimin birazcık özenli hale getiriyor. Uzun uzun yani bir şarkı paylaştım, bugün bunu yaşadım, şöyle bir şey olsa güzel olur, şu filmi izle derken insanların çok daha özenli yazmasını sağlıyor ama tabii burada eksik olan şu, insanların dikkat süresi. Artık insanlar bu kadar uzun mesajlar yazmıyorlar ve cevap beklerken bu kadar uzun süreleri görmek istemiyorlar. Her şey anlık gidiyor. O yüzden de uygulama her ne kadar son dönemde tekrar popülerleşse de yeteri kadar kullanıcısı olmadığını ve iletişimi pek de yürümediğini düşünüyorum. Ama yine de özenli bir şekilde iletişim kurmak isteyen farklı kültürlerden insanları tanımak isteyen, onları yüzeysel olarak değil ama hani belki biraz daha derin bir sohbetin içine çekmek isteyen insanların kullanacağı bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Ben ne kadar kullanırım, ne kadar bu uygulamada kalırım onu bilmiyorum. Çok uzun kalamayacağımı düşünüyorum. Çünkü o mektupları yazmak da aslında bir zaman istiyor ve benim çok da böyle bir zamanım olmuyor ama o mektup tadını yaşamak isteyen insanlar için biçilmiş kaftan denir ya öyle bir uygulama.

Uğur Mutlu: Kesinlikle o bildirim geldiğinde ya senin örnek verdiğin 2 saatin, 10 saatin, belki bir günün. Günlere çıkıyor mu bilmiyorum ama bu bekleyiş ardından gelen bildirim günümüzdeki bu her şey çok çabuk tükettiğimiz dönemde değişik yani güzel bir farklılık diye düşünüyorum insan hayatında. Yani anlattığın… Açıkçası biraz imrendirdin. Burada şunu sormak isterim, yani bir mektup yazdıktan sonra anlattıklarından anladığım kadarıyla bir mektubun bize ulaşması gerekiyor değil mi? İki mektup, üç mektup, beş mektup art arda gönderemiyoruz sanırım.

Erdem Akın Temel: Aslında güzel bir soru, çünkü bir mektubu gönderip arkasından ikincisini göndermeyi denemedim. Kaç insanla iletişime geçtin dersen bu sayıda çok yüksek değil. Çünkü bir mektubu gönderdiğinde karşıdaki insanın bu mektubu alması zaten bir zaman alıyor. Karşıdaki insanın bu mektubu okuyup tekrar cevap yazması, eğer meşgul de bir insansa zaten belki günler sürüyor. O yüzden çok fazla insanla çok uzun süreli sohbetlere giremedim henüz.

Uğur Mutlu: Yani ben bu kayıt bittikten sonra indireceğim ve mutlaka deneyeceğim. Ben şimdi düşündüm seninle konuşurken. Ben en son ilkokulda bir ya da ikinci sınıftayken postane gezisi yaptığımızda mektup göndermiştim. O da babaannemeydi. Hani bir ödev gibi bir aktiviteydi. Ya bu uygulamayı, yani biraz nostaljik yapısı biraz retro yapısından dolayı denemek isterim. Belki bir sonraki bölümde deneyimlerimi dinleyicilerle ve senle burada paylaşırım. İndirilenler Klasörü’nde bölümümüzün sonuna geldik. Bir sonraki bölümümüzde görüşmek dileğiyle. Hoşça kalın.

Erdem Akın Temel: Hoşça kalın.