Otomobil üreticileri, 100 yılı aşkın geleneğinde yeni model ve teknolojileri kullanıcılarla buluşturmak için fuarları verimli olarak kullandı. İlk yıllarında ticaret fuarlarında diğer ürünlerle birlikte sergilenen otomobiller, sektördeki büyüme ve artan rekabeti değerlendirerek kendi mecrasını oluşturdu. Henüz 1900’lerin başında otomobil fuarları, görece yüksek ziyaretçi sayılarına erişen büyük ölçekli organizasyonlara evrilmeye başlamıştı. Geçen sürede ABD ve Avrupalı üreticiler arasındaki rekabetin yönü, Asyalı üreticilerin yarışa katılımıyla ise değişim gösterdi. Tasarım, motor hacmi, beygir gücü, konfor ve güvenlik donanımları ile müşteri beklentilerine göre geliştirilen otomobillerin, ulaşım işlevinin yanı sıra “yeni yaşam tarzı”nın bir parçası olarak konumlandırılmasıyla ise günü izleyen dinamik bir “hedef kitle”ye erişim gerekliliği oluştu.
Geleneksel yaklaşım sona mı erecek?
Teorisyenlerin “küresel nesil” olarak adlandırdığı “Y kuşağı”nın satın alma gücüne erişmesiyle markalar da pazarlama ve satış stratejilerini gözden geçirmek zorunda kaldılar. Ford, Aston Martin, Rolls Royce ve Volvo gibi güçlü üreticilerin geçen yıl Ekim ayında düzenlenen Paris Otomobil Fuarı’na katılmamasının ardından İstanbul Auto Show 2017 de 16 markadan yoksun olarak gerçekleşti ve kapılarını kapattı. Dünyanın farklı şehirlerinde düzenlenen köklü ve prestijli otomobil fuarları hâlâ ziyaretçi çekse de, artan maliyetler ve harcanan bütçelerin sıcak satışa yansımaması markaların fuarlarda yer almama kararına gerekçe olarak gösteriliyor.
Yılın başında düzenlenen dünyanın en kapsamlı tüketici elektroniği fuarı CES 2017 yine otomobil ile entegre ürün ve hizmetler geliştiren markaların teknoloji ve inovasyon yatırımlarını sergilediği platform olarak öne çıktı. Sürücüsüz otomobil teknolojileri, bağlı (connected) teknolojiler, akıllı sistemler ve elektrikli süper spor otomobiller gibi yeni nesil ürün ve hizmetler fuarın odağını oluşturdu.
Yine “Tesla faktörü”
Hedef kitlesi ile tüm dijital platformlarda iletişim kuran, fütürist girişimci Elon Musk’ın kurucusu olduğu elektrikli otomobil üreticisi Tesla Motors’un üreteceği ve ABD’de 35 bin dolar fiyat etiketiyle satılacak Model 3’ün ön sipariş sayısı 400 bine yaklaştı. 1000 dolar karşılığı ‘online’ sipariş alan markanın piyasa değeri son hamlesi ile ABDli köklü otomobil üreticileri General Motors ve Ford’u geride bıraktı. 2016’da toplam 76 bin araç teslim eden Tesla, 2017’nin ilk çeyreğinde ise 25 bin araç satışı gerçekleştirdi. Hisseleri Nasdaq’ta işlem gören Tesla’nın toplam hisse değeri 53,6 milyar dolara ulaşırken NYSE’de işlem gören Ford’un toplam hisse değeri ise 45,4 milyar dolar düzeyinde. General Motors’un piyasa değeri ise 49,80 milyar dolar. 2017’nin ilk çeyreğinde elde ettiği grafikle bu başarıya ulaşan Tesla, Ford’un yüzüncü yaşını kutladığı yıl kurulmuştu.
2016’da 6,7 milyon araç satışı gerçekleştiren Ford, Tesla ile arasında 6 milyondan fazla satış farkı bulunmasına karşın Tesla’nın alt sırasında kalmaktan kurtulamadı. 13 yıllık geçmişe sahip bir girişimin, köklü bir markayı hisse değeri olarak geride bırakması, yeni nesil teknolojilerin otomotiv sektöründeki yansımasını ve sektördeki değişimi de gösteriyor. Son günlerde Ford’un CEO’su Mark Fields ile yollarını ayırdığını ve Fields’in yerine sürücüsüz otomobil birimi başkanı James Hackett’ın getirileceğinin konuşulduğunu da belirtelim.
E-ticaret ile otomobil satın alınır mı?
Global danışmanlık şirketi Ketchum’un 16-24 yaş aralığındaki 1000 kişi ile yaptırdığı ve Nisan’da çıktılarını paylaştığı Connected Ride araştırması, katılımcıların yüzde 92’sinin otomobil sahibi olduğunu veya gelecekte olmak istediğini ortaya koyuyor. Otomobili, bağımsızlık, özgürlük ve eğlenceyle ilişkilendiren söz konusu ‘mikro neslin’ ulaşımın geleceğini de belirleyeceği araştırma sonuçlarına yansıyor. Araştırma sonuçlarında otomobilin çevre dostu olmasını isteyenler ise yüzde 74 ile yüksek bir dilimde bulunuyor.
Sanal mağazacılık deneyimi
Uygun altyapı ile 3 boyutlu sanal gerçeklik gözlükleri ile ziyaret edilebilen sanal mağazalar, müşterilerin zaman sınırı olmaksızın konforlu olarak farklı modellerde otomobilleri inceleyebilmesine olanak sağladı. Alman üretici Audi’nin 2012’de Londra’da açtığı Audi City mağazasında kullanıcılarına modellerini bire bir kişiselleştirme ve deneyimleme imkânı sundu. Ziyaretçilerin istenilen modeli seçip tercih ettikleri rengi, donanım özellikleri ve aksesuarları uygulayabildikleri Londra mağazası, markanın kentteki satışlarında yüzde 70 artış sağlarken bu artışın yüzde 60’ı markayı ilk kez tercih eden müşteri olarak gerçekleşti.
Mercedes’in 2012’de A serisi hatcback modelinin lansmanı sırasında Milano’da açtığı ilk sanal mağazasında da ziyaretçilerin araçların içine girmeden araçla interaktif bir ilişki kurmaları sağlandı. BMW ise Brand Store adı altında ilk sanal mağazasını 2012’de Paris’te açtı. Marka bu girişimini perakendeciliğin geleceği olarak tanımlıyor ve markanın müşteri ile iletişimini bu noktaların sayısını artırarak sağlamayı amaçlıyor. Marka, 11 ülkede i3 ve i8 modelleri için sanal gerçeklik üzerinden tanıtım yapacak. Daha sonra Google Playstore’dan dağıtacağı uygulama ile bu deneyimi tüm müşterilerine açacak.
Toyota Türkiye’de interaktif showroom’u kullanıma sundu
Toyota, ‘İnteraktif Showroom’ uygulaması ile bilgisayarlar ve akıllı telefonlardan showroom’daki satış danışmanına bağlanabilen teknolojisini kullanıma sundu. Uygulama ile markanın satış danışmanları, üzerinde sensör ve kameraların olduğu dijital gözlüğü takarak müşteri ile interaktif iletişime geçiyor. Bu sistemi kullananlar, danışmanın baktığı yönü ve detayları ekranından görebilecek. Danışman da karşıdaki kişinin görüntüsünü kendi gözlüğü üzerinde görebilecek ve sesli olarak iletişime geçebilecek.
Dijitalleşme otomotiv endüstrisinin geleceğinde önemli basamaklardan birini oluşturuyor, görünen o ki yakın gelecekte yalnızca ‘test sürüşü’ için mağazaya gitmek zorunda kalınacak. Test otomobilini müşteri ile buluşturacak uygulamalar da gelecektir, neden olmasın?
Ersoy Yaşar
Yorumlar