Diğer sosyal ağlar, kendi video yükleme servislerini ve canlı yayın opsiyonlarını sunana kadar YouTube’un fazla rakibi yoktu. 90’lı yılların başından 2000’li yılların sonlarına kadar “CNN etkisi” denilen, başta CNN olmak üzere medyanın iç ve dış politikaları yönlendirme gücünden bahsediliyordu. Bu dönemde dünya, savaşları, askerî operasyonları, terör eylemlerini ve politik çalkantıları ilk defa canlı olarak TV’de izlemeye başlamıştı ve bu yayınlarda kullanılan sunuş şekli / bakış açısı uluslararası ve yerel siyaseti yönlendirme etkisine sahipti. 2000’lerin başlarında iç ve dış politikaları yönlendirme gücü YouTube’a geçti ve bu dönemin etkileri “YouTube etkisi” olarak anılmaya başlandı. Politik skandallar, yolsuzluklar, gizli çekimler, sızdırılmış görüntüler, terör örgütü propagandaları, sokak ve meydan protestoları, yurttaş haberciliği gibi birçok içeriğin ana medyası YouTube oldu. YouTube’un video içeriklerini paylaşma ve herhangi bir sayfaya dâhil etme (embed) özelliği, içeriklerin milyonlarca kitleye yayılmasında en büyük rolü oynadı. Geleneksel medyanın yayımlayamadığı her içerik, canlı yayın imkânları dâhil, kolaylıkla YouTube’da yayınlanabilir hale geldi.
Bazı videolar liderleri ve hükümetleri zor duruma düşürdüğünde, örneğin bir terör propagandası ya da siyasetçi skandalı olduğunda akla ilk gelen, bu videoların kaldırılması ve tekrar yayımlanmasının önüne geçilmesi. Bu istekler YouTube’a iletildiğinde bazen ulusal güvenliğin zedelenmesi, bazen de özel hayatın gizliliğin ihlal edildiği ileri sürülüyor. Ancak, çıkar çatışması yaşanan diğer bir devlet veya rakip siyasi oluşumla ilgili bir video söz konusu ise bu videoların kaldırılmasının istenmesi ifade özgürlüğüne ve haber alma hakkına saldırı olarak addediliyor. Lider konuşmaları, basın açıklamaları, siyasî parti reklamları, seçim propagandalarının da başladığı ve bittiği yer hep YouTube oldu. Dünyada siyasetin son 10 yılı YouTube’da yayımlanan videolar ile şekillendi. Siyasetçilerin özel hayatına ilişkin gizli çekimlerin, soruşturma ve mahkeme kayıtlarının, montajlı veya montajsız telefon görüşmelerinin yayımlanması, sadece tartışmaları ve politik çekişmeyi alevlendirmedi, istifalar, görevden almalar ve yürütülen soruşturmalarla dünya siyaset sahnesi yeniden şekillendi.
YouTube’un durmak zorunda olduğu yer
İşin dezenformasyon kısmını da ayrı bir yere koymak gerek. Montajlar, yönlendirmeler, dezenformatif haberler, kötü amaçlı bot’lar, sahte abonelikler, yanlış yorumlar, yalan haberler arasında kullanıcı neye güvenecek, neyi doğru kabul edecek, gerçekten çok zor. “YouTube etkisi” bu anlamda da arkasında onlarca soru bırakıyor.
Tüm bu hengâme içinde, YouTube’un durmak zorunda olduğu yer çok farklı. Bir yandan ifade özgürlüğünün kullanılabildiği en yaygın platformlardan biri olmak, diğer yandan suça, teröre ve dezenformasyona imkan sağlamak zorunda olmak. YouTube’un yapabileceği pek bir şey yok, zira sadece bir dakika içinde binlerce saatlik video yükleniyor. Bu durumda “uyar-kaldır” ilkesi geçerli olacak, haber verildiğinde YouTube zararlı içeriği kaldıracak. Ama bu sefer de hangi içerik kaldırılmalı, hangisi kaldırılmamalı, ayrıca bu içerik neye göre kime göre zararlı soruları akla geliyor.
YouTube kendi genel politikalarını uygulamaya çalışıyor. Kullanıcıların işaretlediği zararlı içerikler, ancak gizlilik ihlali, şiddet, nefret söylemi, çıplaklık, cinsel içerik, taciz ve siber zorbalık ise kaldırılıyor. Bunlar dışındaki videolar ise genellikle kaldırılmıyor. 2009’dan bu yana Türkiye’den gelen taleplerin ortalama yarısında videolara Türkiye’den erişim kısıtlanmış ancak videolar sistemden kaldırılmış değil. Bu sebeple, sadece ilgili videoların adreslerine ayrıca yerel erişim engelleme tedbiri uygulanıyor. Bu yöntemin eleştirilebilecek yanı oldukça fazla. Görünen o ki, ulusal ve uluslararası alanda bir süre daha “YouTube etkisi” geçerli olmaya devam edecek ve politik şekillenmelere YouTube platform olacak. Bir sonraki yazıda, YouTube üzerinden meşhur olanların ve YouTube’dan para kazananlara odaklanacağız.
Yorumlar