İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte siyasetçilerin hedefi olmaya başlayan; telif haklarını çiğneyerek korsan yayınlara erişimi kolaylaştırmakla, pornografiyle pek mücadele etmemekle suçlanan teknoloji devleri son bir yılda artan oranda ‘sahte haber’, ‘trollerle mücadele’ ve ‘terörist iletişimini engelleyememek’ ile suçlanıyor.
Teknoloji devleri ise ticarî başarılarının ve geldikleri büyüklüğün kamuoyunda siyasî hedef yapılmalarına neden olduğunu, kendilerinin terörist içerik veya seçimleri etkileyecek sahte haber üretmediklerini, sadece platform olduklarının altını çiziyorlar.
İnternetin bireylere ve bağımsız yeni oluşumlara sunduğu fark edilme, sesini duyurma, online sunduğu hizmeti küresel pazara açabilme imkanlarına zarar vermeden çok hassas bir yönetim yaklaşımı gerekiyor. Öte yandan online sektördeki dev oyuncuların da ‘startup’ destekleme yaklaşımıyla hoş görüldüğü günler geri kalıyor, kalmalı. Zira 1950’lerde otomotiv sektörünün büyükleri, petrolcüler, hatta otomobil lastikçileri dünyadaki en değerli şirketler olmuşsa, bugün Google, Facebook, Microsoft ve Apple da o kadar büyük şirket değerlerine, kârlılıklara ulaştılar. Artık daha ‘idealist’ ve ‘etik olarak doğru’ olmaları için kasaları nakit taşıyor…
Fakat tabii ki ticarî sonuçları olabilecek yaptırımlar planlanmadıkça günümüz ekonomisinde, milyar dolar kâr etse de bir şirketi yönlendirmek pek olası değil. Almanya’da gönüllü bir anlaşma ile içerik platformları, kullanıcıların ‘nefret söylemi içeriyor’ şeklinde şikâyet ettikleri içerikleri kontrol ederek, en az yüzde 50’sini bir gün içinde kaldırmaya söz verdiler. Hem Facebook hem Twitter bunun ardından içerik kontrollerini yüzde 5-15 oranlarında çoğalttı, YouTube’da ise oran gerilemiş. İngiltere’de 2002’de, çocuk pornografisi oluşturulmasıyla mücadeleye ek olarak, internet servis sağlayıcılara (İSS) bu sitelere erişim hızla kapatılmazsa para cezaları kurgulanmış, İSS’ler de ortak bir organizasyon kurarak günde 2 kere güncellenen bir kara listeyi uygulamaya sokmuşlar.
“Önlem” adı altında sosyal ağ erişimleri kapatılmamalı
Fakat tabii ki terörizme karşı maddî cezalar kurgulamak daha zor. Aslında teknoloji şirketlerinin çoğu da zaten Wikileaks’in ortaya çıkardığı üzere, ABD ve İngiliz gizli servisleriyle cihatçılarla ilgili bilgi paylaşımı yapıyormuş. Sahte haberler ve uç siyasî söylemleri de platformlarında engellemek için takip ekipleri kuruyorlar.
İşte bu noktada, siyasiler önlem alıyor gibi görünmek adına tümden sosyal ağ erişimlerini kapatmamalı, neyin tehlikeli ve riskli olduğunu akılcı hareket ederek dar bir şekilde ‘çerçevelendirmeli’, ki böylece sosyal medyada bu tanıma uyan içerikler filtrelenebilsin. Kabaca ceza ile teknoloji şirketlerini korkutmak, aslında risksiz olan pek çok şeyin de internet ortamından silinmesine, özgür ifade hakkının zarar görmesi ve kaybolmasına neden olabilir. Ayrıca kullanıcı bilgilerinin topluca istenmesi de, masum bireylerin haksız yere özgürlüklerinden olmasına, azınlıktaki fikir sahiplerinin güvenliğinin zedelenmesine neden olacaktır. Sizinle kurallar içinde oynamaya hazır olan Facebook, Twitter, vb. pek çok kuruma cezalar yağdırmak, erişime kapatmak, onların da şalteri bölge bölge indirmelerine, yasakçı olmalarına neden olabilir.
Böyle bir durumda da “sosyal medyadan haberleşiyorlar” denen teröristler belki de devletle el birliğine hiç de yaklaşmayan bambaşka alternatif sosyal ağlara kayabilirler ve artık onları takip etmek çok daha zor olabilir. Özgürlükler, ifade hakkı, ticarî kazanç, siyasî popülizm ve güvenlik endişelerinin iç içe geçtiği bir çağda doğru kararları almak için katılımcı karar mekanizmaları gerekiyor…
Yorumlar