Merhaba sevgili okurlar. Silikon Vadisi ve girişim sermayesi dünyasının içinden inovasyon odaklı hikayeler anlatmak üzere sizlerle Digital Age Dergisi’nde buluşmak benim için ilginç ve heyecan verici yeni bir deneyim. Bu köşede yazacağım konuları basit bir teknoloji çözümü kullanarak sizlerle beraber seçmek ve bu vesile ile sizlerle tanışarak ilgi alanlarınızı daha iyi anlamak istiyorum. Bu sene yazmayı düşündüğüm hikayeler arasında aşağıdaki başlıklardan hangileri sizde daha fazla ilgi uyandıracak, merak ediyorum. Okumak istediğiniz konuları bu linke girip işaretlerseniz çok memnun olurum.
SpaceX ve Elon Musk’ın iç dünyasından kareler; Roket bilimci ve şirketin kurucu ortağı Tom Mueller ile Elon Musk’ın ayı münakaşı
Bir milyarder olma rüyası; Alaska’da bir altın madeni ve yeni bir kripto.
Yeni bir uzay şirketi (Stealth Mode’da)
Trafik mi dedin? Gelecek çok net; Neden otonom arabalara acil ihtiyacımız var?
Hızla büyüyen kenevir dünyasında niye 12 milyon dolar verip İsveçli bir yapay zeka şirketi satın aldık?
Teknoloji bünyemize giriyor; Siborg olabilmek, tıpta yeni çağ ve gerçek anlamda sağlıklı yaşam
Silikon Vadisi neden şehirli oluyor?
Dünyada en fazla milyarderin ikamet ettiği, hayallerin başkenti San Fransisco’daki kabuk değiştirme süreci; Silikon Vadisi’nde yaşayanlar tüm albenisine rağmen neden buradan şikayetçi?
Silikon Vadisi’ndeki başarılı Türklerin hikayeleri
İnovasyon geliştiren girişimci ve bilim insanları ile söyleşiler
Gelecek bilimcilerin vizyonları: 10 sene sonra nasıl bir dünyada yaşayacağız?
‘Left Coast’ felsefeleri, Burning Man ve partiler
Kapitalizm’in hızla yaklaşan sonu: Yeni bir politik, sosyal ve ekonomik sistemin oluşabilmesi hangi düşünürler ne tür çözümler öneriyorlar?
Ben kimim?
Bunların büyük çoğunluğu gerçi daha önce anlatılmış hikayeler. Ama ben bu hikayeleri size hangi açılardan anlatacağım, bir bağlamınız olması için aslında biraz kendimden bahsetmem iyi olacak. Benim peder bey Cambridge Üniversitesi’nde doktorasını yaparken, hukukçu valide hanımla Londra’da tanışıp evleniyorlar ve ben doğmadan birkaç ay önce ülkeye dönüyorlar. Üsküdar’da doğup, çocukluğumu Trabzon’da, teknik üniversite kampüsünde geçiren ben, 25 yıldır San Francisco’da yaşamama rağmen, kendimi hala bir İstanbul’lu olarak görüyorum. Böyle hissetmemin en büyük sebebi, Istanbul’da yaşadığım 11 yılın çocukluktan ergenliğe geçiş dönemim olmasından öte, köyden indim şehire misali, dağlık ormanlık Karadeniz kampus hayatından İstanbul’un baş döndürücü dünyasına hızla adapte olma zorunluluğu duymuş olmamdı sanırım. Pederden ayrılan valide hanımın sık sık ikamet değistirmesi sebebiyle Nişantaşı, Göztepe, Levent, Rumeli Hisarı ve Mecidiyeköy’de oturmuş olmanın verdigi perspektifin yanı sıra hayatımın geçtiği esas mekanlar sekiz sene boyunca eğitim aldığım Alman Lisesi, Beyoğlu – Tünel civarı ve sekiz sene boyunca her gün sutopu antrenmanı yaptığım Yüzme İhtisas’ın Ortaköy’deki yeri oldu. İstanbul hayatım mali açıdan genel olarak sıkıntılı geçmiş olsa da, valide hanımın geniş çevresi ve vizyonu sayesinde ayrıcalıklı olarak büyüme şansına sahip olduğumu bugün dönüp bakınca daha net görüyorum. Nitekim liseden sonra hep hayalini kurduğum UC Berkeley’e sutopu bursu ile girip, Nobel ödüllü profesörlerin bulunduğu bir iktisat fakültesinde eğitimi aldım. Üniversite sonrasında gemiden atlayan mülteci misali ABD öyküme klasik bir hamburgercide çalışma dönemini bile sıkıştırdım. Velhasıl lafı daha uzatmadan 25 yıllık San Fransisko maceralarımın detaylarını ilerdeki yazıların satır aralarına bırakarak günümüze gelelim. Kurucu ortak ve CEO olarak çalıştığım iki ayrı şirketten ‘exit’ yaptıktan sonra bugün birbirinden değerli ortaklarla kurduğumuz iki şirketimiz var. Biri inovasyon ve şirket yaratmak üzere, kendi fikirlerimizi geliştirdiğimiz bir ‘accelerator’, diğeri ise ekseriyetle kenevir ve biyoteknoloji alanlarına odaklı bir yatırım şirketi.
Dijitalleşmenin ergenlik çağı geride kaldı
Yazımın giriş bölümünde değindiğim gibi yazılarım inovasyon temelli meseleler etrafında dolanacak. Bu tanışma yazımın yayınladığı sayının 2020’lere yıllara girdiğimiz yeni dönemin ilk sayısında olmasından dolayı da bir gözlemimi paylasmak isterim. Nedense bu yılbaşında 2020’li yıllar bana insan yaşı ile bağdaşıyor gibi geldi. Hani 90’ların sonunda teknoloji ve internetin doğuşu yaşandı ya. Bu sancılı doğumu bizzat yaşayan kişilerden biri olarak şimdi dönüp bakınca, 2010’lar bana yaşadığımız dönüşümün ergenlik dönemi gibi geliyor. Heyecanlı, hatalarla dolu ama dolu dizgin bir ergenlik döneminden sonra şimdi inovasyon ve değişim yirmili yaşlarına giriyor. Ve bu bağlamda gerçek bir adam ya da kadın olmak üzere. Bundan sonraki değişim Kurzweil ya da Diamandis gibi gelecek bilimcilere göre yüzlerce kat daha hızlı gelecek ve gelişecek. İşin içinde olan bizler tarihin akışını tamamen değiştirecek şekilde eğitildik. Bu noktada sormamız gereken soru bu değişimin neresinde yer alacağımız. Evet 2020, dile kolay. Yüzyılda bir gelen bu özel senede sizlerle tanışıp burada hikayelerimi paylaşacağım için çok mutlu ve heyecanlıyım.
Yorumlar