Teknoloji insanın ayrılmaz bir parçası, organik düşüncelerinin sentetik birer meyvesi ve insanın kendi kadar gerçek. Ne var ki, teknoloji ve bilim dünyasındaki gelişmeler, uygarlığın gelişimiyle paralel hızda ilerlemiyor. Uygarlık teknoloji ile gelişiyor ancak, teknoloji toplumsal bilinçten çok daha hızlı ilerliyor. Bundan elli yıl önce Ay’a insan gönderen süper bilgisayarlardan çok daha güçlü cihazlar artık hepimizin cebinde. Lakin bizler bu gücün sorumluluğunun ne kadar bilincindeyiz, tartışılır.
Teknoloji, bilinen insanlık tarihi kadar eski. Paleotik çağa ait bulgular, bilimsel çalışmaların bundan 2 milyon yıl önce, Afrika’da yaşayan atalarımız tarafından kullanıldığını doğrular nitelikte. Elbette o dönemler cep telefonu ya da internet yoktu. İnsan, teknolojiyi doğaya karşı verdiği yaşam mücadelesinde, hayatta kalmak için bir araç olarak kullanıyordu.
Singularity; uzay çağının ötesi
Bilim felsefecileri ve fütüristler bilim dünyasındaki inanılmaz gelişmelerin uygarlığımızı yepyeni, eşsiz ve garip bir çağa doğru sürüklediğini düşünüyor. Bin yıldan daha az sürede dünyada yepyeni ve çok farklı bir dönemin başlayacağına dair tartışmalar yükselirken, bazıları buna “Singularity” diyor.
‘Singularity’ tuhaflık, eşsizlik ve görülmemişlik anlamları taşıyan bir kavram; bir başka deyişle ‘gariplik’ çağı. Uygarlığın ön alınmaz bir biçimde değiştiği, sahip olunan teknoloji ve kuralların tarihteki herhangi bir dönemle karşılaştırılamayacak kadar değişik olacağı yepyeni bir dönem. Çoğu düşünür, Singularity’nin teknolojik ve bilimsel değişikliklerin akıl almaz hızda hayatımıza girmesiyle, kaotik bir biçimde başlayacağını öne sürüyor. Bilim düşünürleri ‘gariplik’ çağını toplumsal normlardan ekonomiye, devlet kültüründen aile yaşamına, hatta insan vücuduna kadar uygarlığı oluşturan her parçanın yeniden kodlanacağı çılgın bir dönem olarak tanımlıyor.
Çoğu bilim adamı ve düşünür singularity dönemini tetikleyecek teknolojilerin başında yapay zekânın geldiğini belirtiyor. Yeni akıllı bir yaşam formunun insanın kendine olan bakış açısını tamamen değiştireceği ve kendi türünü daha iyi anlamasına da fayda sağlayacağı düşünülüyor. Yapay zekanın bir başka önemi de daha önce hiç olmadığı kadar hızlı yeni teknolojiler geliştirmemize olanak sağlayacak olması.
Gariplik çağına kapı aralayacağı düşünülen bir başka teknoloji ise kendi kendine çoğalabilen moleküler makineler. Bunlara “otonom nanobotlar” da deniyor. Eğer atomik seviyede maddeleri manipüle edebilecek nano makineler inşa edilebilirse, dünyamızı oluşturan en küçük parçalara kadar kontrol edebileceğimiz iddia ediliyor.
Sentetik biyoloji ve genetik bilimindeki ilerlemeler ise gariplik çağını tetikleyecek bilimsel gelişmelerin başında geliyor. İnsanın kendi DNA’sını kontrol edebilmesi, bizleri yaşlandıran etkileri minimuma indirmemizi sağlayacak ve bu dönemin insanları yüzlerce yıl yaşayabilecek. Genetik bilimi üzerindeki kontrolün artmasıyla yeni sentetik yaşam formlarını da aramıza katıyor olacak.
İnsanoğlunun teknoloji ile olan organik bağının temelinde yatan hayatta kalma dürtüsünün ‘singularity’ dönemindeki yansıması tam olarak bilinmese de, önemli bir gerçek de İngiliz yazar Samuel Butler’ın 1863’te yazdığı ‘Darwin among the machines’ kitabında ifade edilmiş: “Mekanik bilincin gelişimi karşısında yapabileceğimiz hiçbir şey yok, şimdi bile makineler bir yumuşakçalardan daha çok bilince sahip.”
Yorumlar