Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında bilimkurgu yapıtlarında kasklar ve benzeri giyilen malzemelerle sanal deneyimler yaşanacağına sıklıkla vurgu yapıldı, 1980’lerden beri de prototip ürünler, 90’lardan sonra şaşalı tanıtılmaya çabalanan cihazlar kamuoyuna sunuldu. Oculus Rift’in kurucusu Palmer Luckey belki de bu farklı sanal gerçeklik cihazlarının en büyük koleksiyoncusu olarak sadece son birkaç yıldır yeni cihaz denemeleri yapıyordu.
Satın alanın parça parça alıp birleştirebileceği aşama olan Rift’i 2012’de Kickstarter üzerinden kitlesel fonlama yöntemiyle yatırıma açtıktan kısa süre sonra beklemediği oranda ilgi çekti. Çok genç olmayanlarımız hatırlar, Wolfenstein, Doom ve Quake serilerinin teknolojisinin ardındaki efsanevi oyun geliştirici John Carmack ortak olarak kurduğu id Software’deki görevini bırakıp bu genç adama katıldı ve son 20 yılda yaptıklarının ardından yepyeni zorluklarla boğuşarak fark yaratmaya çalışıyor.
İlk olarak oyunların 3 boyutlu ve son derece gerçekçi deneyimlenebileceğini müjdeleyen bu son derece geniş açı görüntü sunan gözlük kask, deneyenlerde mide bulantısı, hareket rahatsızlığı yaratmıyor. Kısacası, henüz müthiş tüm duyulara hitap eden fiziksel deneyim yaşanmasa da, beynin görsel işleme kapasiteni doğru ve gerçekçi şekilde uyaracak Rift’in 2015’in ilk yarısında son tüketiciye 300 doların altında, hatta belki 100 dolarlara satılması bekleniyor. Oyun meraklıların cihaza ne kadar ilgi göstereceği tabii ki soru işareti olabilir, ama oyun konsollarının son yıllarda satışlarını hareketleri algılayan ve tepki veren kumandalar sayesinde ne kadar arttırdığı ortada.
Fakat Oculus Rift’in geliştirdiği donanımlar sadece oyun dünyasına ve oyunsevere hitap etmeyecek tabii ki. Asıl heyecan verici olan, gerçek hayat benzeri deneyimler sunacak özel dizi ve filmler, ve farklı eğlence deneyimleri. Bunların ötesinde sanal sınıflarda eğitim olanakları, doktorlar ile fikir alışverişleri mesafelerin ortadan kalkmasını sağlayabilir. Hele turizm sektöründe örneğin Ayasofya Müzesi’nin Rift’e uygun modellenmesiyle İstanbul’a gelmeden bu tarihi mabed deneyimlenebilir.
Rift eğer kullanıcısının yüz mimiklerini, göz ve dudak hareketlerini de kamerasıyla takip ederek etkileşime gireceği doktor, öğretmen veya sohbet odasındaki diğer kişilere gerçek gibi ya da avatar üzerinden sunarsa insanlar arası etkileşimde de yeni deneyimler teknolojik platformlarda alışılmadık boyutlara geçecek. Fakat Facebook ya da Zuckerberg sadece insanları gerçek-gibi sohbet ettirmek için bu dev yatırımı yapmadı. Sanal dünyaların ilk gerçeğe yakın deneyimlerini mümkün kılacak Rift’in potansiyeli azımsanacak gibi değil. Bunu da Amazon, Facebook gibi hem yeni bir “platform” olarak hem de mobilite trendinin ardından gelen yeni büyük donanım trendi olarak görmek mümkün.
Şu anda sanal gerçeklik, VR uygulamaları geliştirenlerin neredeyse tümü yolun başında, bölgemizdeki geliştiricilerin de herkes kadar şansı var. Üstelik bölgenin en dikkat çekici sanat fuarı Contemporary İstanbul’da Kasım 2013’de Rift ile deneyimlenen sanat eserleri vardı. Umarım bazı bilişimcilerimiz de sanatçılarımız kadar vizyoner olurlar!
Yorumlar