Dijital hayata geçiş tartışmalarının ortasında, daima gerçek hayatın dijitale taşınması oldu. Uzun yıllar alışverişin dijitalleşmesini konuştuk. Düne kadar dükkâna fiziken giderek yapılan alışveriş artık tamamen ekranlar aracılığıyla yapılabiliyor. Bankacılığın, eğitimin, devlet hizmetlerinin dijitalleşmesini tartıştık. Tüm sektörlerdeki dijital sıçramalara şahit olduk. İletişimi, arkadaşlıkları, ilişkileri taşıdık dijital ortama. Hatta dijital karakterler, dijital vatandaşlar tasarladık. Bu yazımda ise bunların tersini tartışmak istiyorum. Yani dijital ortamda var olan ama fiziksel dünyada eksikliğini hissettiğimiz özelliklerin bazılarından bahsedeceğim.
Geri al: Geri almak; yazı, çizim, tasarım her türlü programın en sık kullanılan özelliklerinden. Son yaptığın hamleyi, ya istemeden yapmışsındır, ya beğenmezsin, ya da tam o an daha iyisi aklına gelir. Tamamen yanlış yolda değilsindir de bir adım geri gidip, o son adımı daha güzel atmak istersin. Geri al imdadına yetişir. Gerçek hayatta ağızdan çıkan o sözü, trafikte yapılan o yanlış tercihi geri almak isterdim doğrusu.
Kaydet: Geri al özelliğine ihtiyaç duyduğun anların aksine, bazen hayat oldukça iyi gider. O ana kadar hatasız ya da yeterince iyi gelmişsindir. Proje istediğin noktadadır, toplantı tam olumlu havada akmaktadır, ilişkin sorunsuzdur. O anı kaydetmek, tarihe olanca güzelliğiyle tarihe kazımak istersin. Bir aksilik olursa o kusursuz andan devam edebileceksindir. Hem güzelliği bozulmadan arşivlemenin keyfini, hem de gelecekte yapacağın hatalara karşı tedbir almanın huzurunu yaşarsın.
Beğen: Sosyal paylaşım siteleri sayesinde hayatımıza giren bu duygu kadar enerji yayanı yoktur herhalde. Hem karşı tarafa takdirini bildiriyor onu mutlu ediyorsun, bunu görülebilir biçimde yapıyorsun çevreyi katılmaya davet ediyorsun. Hem de kendinden hiçbir şey kaybetmiyorsun. Beğenmek, bitmeyen bir hazine adeta. Gerçek hayatta Facebook’un yukarı doğru açılan başparmağını, alkışı ya da övgü sözcüklerini arada kullansak da dijital dünyadaki kadar cömert olmadığımız aşikâr.
Sırala: Bir klasördeki dosyaları küçükten büyüğe, eskiden yeniye, türlerine göre sıralamak inanılmaz bir rahatlık. Fotoğraflar altta, yazılar ortada, müzik dosyaları üstte. Gündelik hayatın eşyalarla zaptedildiği şu günde hayatımızı çok kolaylaştırmaz mıydı? Mutfak dolaplarındaki tabakları büyükten küçüğe tek hamlede dizmek, dolaptaki giysileri renklerine göre sıralamak, kütüphanedeki tüm kitapları alfabetik sıraya koymak… Sadelik arayışındaki ruhlarımıza çok iyi gelirdi.
Yardım: Her uygulamanın bir köşesinde bir yardım butonu oluyor. Mutlaka. Ya adım adım kullanma kılavuzu, ya en zor özelliklerin nasıl çözüleceği ya da sizi dinlemeye hazır bir yardım asistanı. Sabırla, bunu nasıl anlamazsın demeden dinliyor. Çözüm bulmaya çalışıyor. Her önerisi işimizi kolayca çözmese dahi dinleyen birisinin varlığı huzur veriyor. Gerçek hayatta “Benim yardıma ihtiyacım var” demek o kadar kolay olsa keşke.
Kopyala ve yapıştır: Her saniye de yenilik peşinde değiliz ki. Kimi zaman senelerce giydiğimiz, dayanıklı ve rahat ayakkabımızın aynısından almak isteriz. Rengi, modeli, tasarımı tamamen aynı kalsa bize yetecektir. Ama gerçek hayat buna izin vermez. Ya stoğu bitmiştir, ya üretimden kalkmıştır ya da rengi değişmiştir. Dün dinlediğimiz o komik fıkrayı aynen nakledebilmek, yemeği tam da geçen haftaki tarifle pişirebilmek isteriz. Nasıl ki çocuklar sonunu bildikleri bir hikayeyi tekrar dinlemek, defalarca izledikleri o filmi bir daha izlemek isterse kimi zaman biz de tekrarlara ihtiyaç duyarız. Kopyalama ve yapıştırma özelliğimiz olsa çok rahat çözülecektir ama olmaz işte bir türlü.
Özellikler: Hayatın çoğu anlamaya çalışmakla geçiyor. İnsanları, mekanları, olayları. Karşıdaki güvenilir bir kurumu mu acaba? Bu ürün söylendiği kadar kaliteli mi? Bu bina kaç yıllık olsa gerek? Bilgisayar dünyasında tek dokunuşla bir programın, bir web sitesinin, tüm geçmişini öğrenebiliyoruz. Harika bir meziyet.
Sil: Tüm çabalarımıza rağmen olmaz bazen. Kaydetmek, beğenmek, geri almak yetmez. İyi gitmemiştir. Silmek ve o zorluğu, başarısızlığı, kötü denemeyi unutmak isteriz. Tüm izleriyle yok olsun, gözümüzün önünden hatta çöp kutusundan da gitsin isteriz. Kaldırıp atmak kolay değildir gerçek hayatta.
Emojiler: Her ne kadar neredeyse tüm emojilerin kökeni gerçek hayata dayansa da, gülümsemek, gözlerinden yaşlar akana kadar kahkaha atmak, çapkın bir bakış ya da kızgın bir ifade takınmak gerçek hayatta o kadar da kolay değil. Hele ki etekleri savurarak dans ederek sevinmek, bir demet çiçek hediye etmek, tüm dualarım seninle demek, gerçek hayatta bu kadar kolay ve yaygın olabilse keşke.
Bu liste uzar. Ama listenin bana söylediği çok önemli bir çıktı var. O da insan ve insan yapımı dijital dünyaya ait özellikler halen birbirinden oldukça uzak. Biri diğerinin yerini almaya o kadar da yaklaşmadı. Kesin olan ise insanlar ve bilgisayarlar arasındaki öğretme, öğrenme ve bir arada yaşama çabalarımız devam edeceği.
Yorumlar