Skip to main content

Çoğumuz 10 adımda girişimcilik rehberini arıyoruz; oysa 10 adımda hayatı yaşamayı kim ister?

Hep söylediğimiz bir şey var. Artık teknoloji gelişti ve her şey elimizin altında. Bundan on sene önce belki yüz bin dolarlar gerektiren donanım ve nitelikli insan kaynağı artık çok daha ucuz ve sadece birkaç tık ötemizde; yaşasın Hindistan, Romanya ve uzak ülkelerdeki ucuz ve nitelikli insan gücü! Girişimcilik dünyada bu kadar popülerken, hatta ay, güneş ve galaksideki tüm gezegenler resmen aynı hizadayken, nasıl oluyor da hayatımızı kolaylaştıracak yeterince teknolojik çözüm güzel memleketimizden çıkmıyor? Üstelik beyin fırtınalarının önlenemez kasırgalara dönüştüğü kahvehane sohbetlerinde çarpıştırdığımız onca değerli fikir varken! Aynı sorundan muzdarip biri olarak bu konuyu enine boyuna düşündüm, araştırdım ve dostlar arasında bol bol sohbetini yaptım. Sonunda kendi üzerimde uygulamaya başladığım bir reçete oluşturdum. İşte, tanılar ve teşhisleri.

Eylemsizliğe güç veren başarısızlık korkusu

Bazılarımızın bünyesinde azıcık tembellik olduğu bir gerçek. Yine de bu eylemsizlik durumunu sadece tembelliğe bağlamak bünyeye haksızlık olur. Tek hamlede yıldız girişimci olma hayali, girişimcilik denildiğinde bize gösterilen ABD’li örnekler, “fikrim yeterince iyi mi değil mi,” sorguları, “ben bu girişime ayıracağım vakitte sevgilimle aramı düzeltirim” türünden kıyaslamalar ve hep o kafada net olmayan, kaçırdığımızı düşündüğümüz büyük fırsat maliyetleri. İşte tüm bu sorgulamalar ve kaygılar birleşince o güzel fikirler kara kaplı minik not defterinin içinde unutulmaya yüz tutmuş fikir kırıntıları olarak, acımasızca bayatlamaya bırakılıyor.

Ülkenin ezberci eğitim sistemini suçlamak kolay. Çoğumuz 10 adımda girişimcilik rehberini arıyoruz; oysa 10 adımda hayatı yaşamayı kim ister! İster büyük, ister küçük bir projeye başlayın bilmeniz gereken en önemli şey; proje yapmanın bir süreç yönetimi meselesi olduğudur. Öyle ki düzenli ve sık atılan minik adımlar; düzensiz atılan büyük adımlara göre daha makbuldür.

Woody Allen’ın bu konuda verdiği ilginç bir röportaj vardı: Gençken son derece düzensiz çalıştığını ve tek hamlede köşeyi dönecek parlak projelerin peşinde koşmaktan yorulduğunu, artık sürdürülebilir küçük adımlarla filmlerine ve projelerine devam ettiğini, bu şekilde çok daha başarılı ve her şeyden önemlisi huzurlu ve enerjik olduğundan bahsediyordu.

Mükemmellik arayışı zaman maliyetine karşı

Ertelemek kötüdür; insanı yorar, suçluluk duygusu başta olmak üzere daha adını bile koyamadığımız bir sürü olumsuz ruh haliyle mücadeleye kapı aralar. Hayatımın büyük bir bölümünü sırf mükemmellik takıntım yüzünden projelerimi erteleyerek geçirdim. Bu gizli hastalık yüzünden okuldayken ödevlerimi teslim etmez, hatta bazen sınava girmezdim. Siz siz olun, sakın mükemmellik tuzağına düşmeyin. Bir projeye başladığınızda eğer proje büyükse onu anlamlı parçalara bölüp bitirerek; iş arkadaşlarınızdan, çevrenizden hatta eğer varsa müşterilerinizden hızlı geri bildirim almaya bakın. Sonra yeniden revize ederek tekrar insanların önüne atın. Örneğin bir internet sitesi mi kuracaksınız, doğru temadan emin değil misiniz, koyun internete bırakın insanlar sizin için seçsin en güzelini. Ya da internetten zeytinyağı mı satmak istiyorsunuz ve bu iş tutar mı tutmaz mı diye merak mı ediyorsunuz! Hemen bir görsel bulun, iki satır tanıtım metni yazın, verin Facebook’ta 50 liralık hedefli ilan gösterimi. Bakın bakalım, satın alma butonuna kaç kişi tıklayacak? Fikirleri hızlıca test edip hemen geri bildirim almak, zamana yayılmış başarısızlıktan daha az maliyetli olacaktır. Unutmayın, bu dünyada geri dönüşü ve telafisi olmayan en büyük maliyet zamanımızdır. Bu büyük maliyet kalemini kaygılar, sorgular ya da mükemmellik arayışları uğruna heba etmemeli.