Skip to main content

Türkiye’de bize hizmet veren bir robot olsaydı ona nasıl seslenirdik? “İyi günler Robot Bey, banka defterime hesap hareketlerimi işletmek istiyordum” demenin şu an ne kadar garip geldiğinin hepimiz farkındayız

Son zamanlarda seyretmekten büyük keyif aldığım Mr. Robot isimli bir dizi var. Senaryosu direkt olarak robotlar üstüne kurulu olmasa da, izlerken beni en çok düşündüren konulardan biri şu oluyor: eğer Türkiye’de bize hizmet veren bir robot olsaydı ona nasıl seslenirdik? Kibar olmak için bay/bayan kelimeleri ekleniyor evet, ama bir banka şubesine girip “İyi günler Robot Bey, banka defterime hesap hareketlerimi işletmek istiyordum” demenin şu an ne kadar garip geldiğinin hepimiz farkındayız. Peki o zaman robotlar hayatımıza nasıl girecek?

Kişisel asistan olarak robotlar

Robot denilince akla ilk gelen hala fiziksel olarak karşımızda oturacak, ağırlıklı olarak bir insana veya canlıya benzeyecek olan teknolojik cihazlar… Ancak son 5 yıla baktığımızda, robotların bazen bir yazılım, bazense bir servis olarak karşımıza çıkmaya başladığını görüyoruz. Örneğin, bilgisayar veya cep telefonlarımızda yer alan birçok servis aslında arka tarafında bir robot mantığı barındırıyor; bunu en çok hissettiğimiz ve en popülerlerinden biri hangisidir dediğimizde ise çoğumuzun aklına “Siri” geliyor. Siri teknik olarak en iyisi olmasa da türünün en bilinen örneklerinden biri. Siri’nin bir robot hissiyatı vermesinin en büyük sebeplerinden biri bizimle sohbet edermişçesine yönlendirmeler yapıyor olması. Dolayısıyla insana benzerliği ile ilgi çekiyor. İlgi görmesinin diğer sebebi ve sağladığı en büyük fayda ise ihtiyacımız olduğu anda kişisel asistanımız haline gelmesi. Sanırım etrafımda kime sorsam, kişisel bir asistanın çok faydalı olacağı konusunda hemfikir olacaktır. Bu konuda aklıma ilk gelen örnek, çocukluğumda seyrederken acaba gerçek olabilir mi diye düşündüğüm “Jetgiller” oluyor. 1962 yılında ilk bölümü yayınlanan ve ağırlıklı gelecek zaman ütopyası işlenen çizgi film serisinde, ailenin robot hizmetçisi “Rosie” (güçlü bir karakter olmasa da) robotların nasıl bir kişisel yardımcı olabileceğini popüler kültüre anlatıyordu. Ahhh keşke bizde de olsa dedirten bu teknolojinin en önemli insan örneği ise Batman‘in başyardımcısı Alfred’di. Herkesin bir Alfred’i veya Rosie’si olması fikri ne kadar cazip geliyorsa, işte robotları da son kullanıcı tarafında cazip kılabilecek nokta bu olabilir gibi görünüyor.

Robot teknolojisinde yapay zekâ teknolojileri önemli

Uber’in, üstünde çalıştığı sürücüsüz taksiyi şoför koltuğunda hiç kimse olmadan mı, yoksa bir robot sürücü oturtarak mı yapacağı konusu aslında çok önemli bir algı yönetimi ve servis tasarımı konusu. Şoför koltuğunda oturan birinin varlığını bile hissetmek hem alışkanlık tarafında, hem de duygusal bağın oluşması açısından kullanımı etkileyecek bir faktör olacak.

Tüm bunlara paralel olarak birçok sektörde robot kullanımı çoktan başladı. Hatta daha ötesi ve bankacılık sektöründe ilk örneği, Japonya’da UFJ bankası tarafından devreye alındı. Geçen sene hizmete giren robotlarla artık şubeye gidip ilk yönlendirmeyi onlardan alarak, hatta bazı bilgilerinizi hiç kimseyle görüşmeden halledebiliyorsunuz . İşin güzel tarafı bu robotlar 19 dilde konuşabiliyor.

Tüm bu robot teknolojisinin arkasında tabii ki yapay zekâ teknolojileri çok büyük önem sahibi. Özellikle bu konuda araştırma – geliştirme faaliyeti gösteren Cognizant şirketinin 2014 yılında yaptığı araştırmaya göre yapay zekâ kullanılan robot teknolojilerinde hata oranı yüzde 20 azalırken, yine aynı oranda iş efektifliği artışı sağlanıyor. Tüm bu pozitif noktalara rağmen insanlığın robotların gelişiminden korktuğu gerçeğini sanırım bize en çok anımsatan Terminatör filmini birçoğumuz hatırlıyordur. Ünlü İngiliz fizikçi ve evrenbilimci Stephen Hawking’in “İnsan ırkının sonunun yapay zeka ile çalışan robotlar yüzünden gelecek” açıklaması belki bu konuda çalışan birçok bilim adamının çok daha farklı düşünmesini sağlayacaktır.

Asimov’un iRobot‘undan, Transformers’ın Optimus Prime‘ına veya Starwars’ın R2-D2‘sine kadar hepsi, duygusal bir bağ kurulabildiğinde gerçeğe dönüşebilecek ve son kullanıcı tarafından daha çok isteneceğ benziyor. İster telefonunuzdaki bir uygulama formunda aşık olduğumuz bir yazılım şeklinde olsunlar, isterse fiziksel olarak hizmet veren asistanlarımız, robotların son kullanıcı tarafında gelecek 10 yılda bolca düşünmemiz gereken bir konu olduğu net.