Teknolojik gelişimin politik ve toplumsal hayata yansımalarını ele alan felsefi fütürizm eskisi kadar zengin değil. Halbuki bugünlerdeki ‘Facebook bizim demografik bilgilerimizi pazarlıyor’dan çok daha geriye dayanıyor kişisel mahremiyetin disiplinli şekilde ele alınması gerekliliği üzerine tartışmalar, 60’larda oda büyüklüğünde bilgisayarlar kullanımdayken, bireylerin her türlü verisinin toplanacağı günler tahmin edilip tartışılmaya başlanmıştı.
Maalesef ülkemizde web sayfalarına erişim engelleme kararını tek yetkilinin öznel değerlendirmesine bırakan düzenlemenin bahanesi kişisel hak ihlallerini engellemek oldu. Keşke kişisel hak ve mahremiyetin önemini gerçekten devlet ve toplum olarak derinlemesine tartışıp doğru yöne gitmeye çalışsak.
Dünyada ve Türkiye’de muayene kayıtları, alışveriş tercihleri, ev, araba, sağlık sigortaları, takip edilen medya kanalları, hobiler, tatil için seçilen yerler, çocuklarımızın okul performansları ve daha onlarca tip bilgi, yeni moda tabirle “Big Data”nın parçası oluyor. Bir kısmı ticari amaçla toplanan verilere devletler de ihtiyaç duyduğundan şirketlerden bu verileri parayla ya da kanun düzenlemeriyle alıyorlar. Pek çok ülkede bugün ‘algoritma’lar çalıştırılarak örneğin son 6 ayda yaşamınızdaki tercihlerden hareketle havalimanına bir dahaki gidişinizde detaylı arama ya da sorguya çekilebiliyor, devlet memuru atamalarında farklı muamele görebiliyorsunuz. İtalya’da alışveriş verilerinden hareketle kimlerin vergi kaçırdığını bulmaya çalışan gelişmiş bir BT çözümü kullanılıyor, diğer devletler de dijital, mobil ödemeler arttıkça kişisel bazda harcama verileri analiz edecek. Üstelik devletler bu algoritmaların çalışma yöntemlerine de hakim değil, “neden ben” sorusuna verilebilecek cevap, “sistem sana benzer profillerden genelleme yaptı”nın ötesine geçemeyebiliyor!
İdeal internet dünyasına yaklaşamadık
90’lar, 2000’lerde İnternet’in bilgiye erişimi kolaylaştırdığı, farklı toplum gruplarına fırsat eşitliği sağladığı, yeni bir demokrasi dalgası yaratacağı fikirleri zirve yaptı. Son 2 yılda dünya çapında gözlemlediklerimiz, kişisel mahremiyetin yok olmak üzere olduğu! Üstelik kimi suçlayacağımızı bilemiyoruz, Google, Facebook, Eğitim, Sağlık bakanlıkları, dükkan önünden geçerken size indirim sunmak isteyen perakendeciler, NSA gibi veya diğer milli istihbaratçıların bilgi toplama sistemleri, lojistik, kargo firmaları?
Tek sayfada masaya yatırılması imkansız konu, fakat mahremiyetimiz için çok boyutlu düşünmeliyiz. Bugüne kadar serbest pazardaki şirket ve girişimci bireylerin rekabeti, yeni teknolojiler ya da yeni ‘sansürvari’ düzenlememiz gibi gizliliği koruyan kanunlar yeterli olur sandık. Ama yurttaşların demokrasiyi de koruyacak bir insiyatif alması önemli… Artan sayıda kişi indirim alma ümidi ile sağlık veya otomobil kullanma verilerini paylaşırsa, bilgileri gizli kalsın isteyenler şüpheli, zararcı tüketiciler olarak sınıflandırılabilir, bu gibi dengesiz sonuçlar ise toplumsal barışa fayda sağlamaz. Yani serbest pazar ekonomisinde gizliliğimizi parça parça kiralamak da müthiş bir çözüm sunmayacak.
Sadece matematiksel modellemelere dayalı bir toplum yönetimi distopyası uzak değil! Mahremiyetin sağlıklı seviyede korunmasını bireyler olarak politik tartışma gündemine dünya genelinde sokmaz isek sadece İnternet’te yaptıklarımız değil günlük hayatımızda da ‘demokratik’ muameleye maruz kalma şansımız azalacak…
Yorumlar