Üç boyutlu yazıcılar, sanal gerçeklik ve hologram ve robot teknolojilerinin yayılımını şu an bir gerçeklik olarak değerlendirmeye başladık. Bu bize bazı hatalar yaptırabilir. “Ana kırılma yaşandı ve bu teknolojiler hayatımızın geleceğini şekillendirecek” tespiti, yaşananların alt metinlerini okuma ilgimizi azaltıyor.
Bakış açımızı iki perspektifin tam ortasına koymamız gerekiyor. Bir nevi, gez-göz-arpaçık hizalaması ile nişan almalıyız:
Dijital göç sürecinde iki aşama yaşıyoruz; 1) Ortaya çıkan yeni durumun oluşturduğu yeni normaller 2) Halen devam etmekte olan kırılmanın alacağı yeni şekil
Bu ikilden oluşacak yeni şekil de bizim geleceğimiz olacak. İlk perspektifi okuyabilmek için aşağıdaki örnekleri iyi takip etmek gerek.
Kullanım alışkanlıklarını, toplumsal davranışları ve iş yapış biçimlerini değiştiren, birbirine entegre inovasyonlar ve icatlar hayatımıza “yeni” kavramını sokuyor. Bu “yeni”nin, mevcut tanımından temel farkı, “bir önceki haliyle ilişkisi olmayan bambaşka bir yeni” olması.
İnovasyonla gelen bambaşka bir “yeni” kavramı
Örneğin, Lenovo’nun San Fransisco’daki Teknoloji Dünyası Konferansı’nda tanıttığı ve ünlü taban yapımcısı Vibram firması ile ortak ürettiği akıllı koşu ayakkabısı. Ayakkabı Intel Curie giyilebilir çip üzerinde çalışan ve standart spor takip fonksiyonlarının çoğunu gerçekleştirebilen bir yapıya sahip.
Geçtiğimiz günlerde Norveç’ten gelen benzinli otomobil yasağı haberi pek yankı uyandırmadı. Ancak artık bu yasağın yeni bir oyuncusu var. Hem de bu işin devlerinden: Almanya hükümeti, 2030 yılından itibaren yeni benzinli otomobil üretimine izin verilmeyeceğini resmen ilan etti.
Emisyon hacmi ile ilgili bir yasaktan bahsediyoruz. Peki, karşılığı var mı? Şirket raporlarından yapılan bir analizi esas alınarak, ABD lüks araç satışı verileri 2015-2014 karşılaştırmalı olarak incelendiğinde, Tesla Model S’in, yüzde 51,01’lik bir artış ve 25 bin 202 adetle birinci sırada olduğunu görüyoruz. Yukarıda değişim başlamış, demek ki teknoloji ucuzladığında da bir karşılığı doğal olarak oluşacak.
Peki, ikinci perspektifi nasıl okumalıyız?
Onun ipuçlarını da “yeni”de değil, “dönüşmüş”te aramalıyız. Oluşan yeni normalin etkisi ile ortaya çıkan ekosistem, bazı kurumların veya şirketlerin de tercihlerini ve varlık sebeplerini tamamen değiştiriyor.
Örneğin, Microsoft işbirliği ile akıllı telefon pazarında umduğunu bulamayan Nokia’nın, sanal gerçeklik ve sağlık sektörüne yöneleceği şeklinde.
İki perspektifin karışımı
LinkedIn, gelecek tasarımında sadece iş odaklı kariyer sitesi olmaktan çıkarak, webinarların verilebileceği, eğitim ve sertifika programlarının, uzaktan eğitimin yapılabileceği bir platforma yer vereceğini söylüyordu.
Geçtiğimiz ay, bir sabah uyandığımızda LinkedIn’in gelecek tasarımı ile ilgili bir adım attığını gördük. Microsoft, LinkedIn’i 26,2 milyar dolara satın aldı. Böylece LinkedIn’in sahip olduğu 433 milyon kişilik platform, Microsoft’un bütün uygulamalarına entegre olacak. Bu birleşimden, bambaşka iki şirket çıkacak.
Geleceğimiz, bahsettiğim bu iki perspektifin karışımı olacak. Ve sürekli birbiri ile kesişen iki ayrı nehir misali, bu dönüşüm süreci “statik” olmayacak. Sürekli takip edilmesi gereken iki nehrin denize döküleceği yeri iyi tutturmak gerekiyor.
Mediokrasinin (vasatlık) özgüvenini tetikleyen dijitalleşme ile elitin dijitalleşmesini aynı sananlar, bu iki nehrin nereden denize döküleceğini bilemeyecekler.
Siz siz olun, havayı iyi koklayın ve nehri doğru yerden takip edin!
Yorumlar