Skip to main content

Biraz sudan bahsetmek istiyorum. Havadan sudan konuşmak deyimine bir gönderme değil bu, yani hafif, ilgisiz konularla ilgili yazmayı kastetmedim aslında. Anlatacağım konuya suya, bildiğimiz H2O molekülüne değinerek girmek istiyorum.

Suyu tanımlamak için akışkan, renksiz/şeffaf, kokusuz bir sıvı diyebiliriz. Diğer tüm sıvılar gibi bulunduğu kabın şeklini alabilme, belli sıcaklıklarda donma ve buharlaşma özelliklerine de sahip olduğundan, biraz kimya bilgisine girecek olursak polar (kutuplu) bir molekül yapısından söz edebiliriz.

Teknolojinin, kurumsal hayatın, toplumun evrimleştiği, birbirleriyle etkileşerek daha hızlı dönüştüğü bu dönemde akıllı işletme olabilmek için doğru bir model bulmaya çalışıyoruz. Daha hızlı olmak istiyoruz ama hızlanalım derken köklenmeyi ihmal etmek de istemiyoruz. Büyümek ama dengeyi yitirmemek istiyoruz. Hatasız olmak istiyoruz ama insani özelliklerimizden de taviz vermeksizin. Örnek sayısını artırmak kolay. Sürekli istiyoruz. Geleceğe kalmak, iz bırakmak istiyoruz. İş dünyasının bu arayışı beni suyu bir ilham kaynağı olarak almaya götürdü. Madem öyle suyun özelliklerini çağımıza, iş yapış modellerine uyarlamaya çalıştığım düşüncelerimi paylaşmak istiyorum bu yazımda. Amacım basit aslında. Su gibi sadeleşmek, yanı başımızdaki sudan ilham alabilmek.

Hal: Normal şartlar kabul ettiğimiz oda sıcaklığında, su sıvı halde. Yani boşluklardan sızıp, bulunduğu kabın şeklini alabiliyor. Modern, akıllı işletmeler de su gibi çevik-akışkan olmalı, çevresel koşullara ayak uydurarak yapısını hızla şekillendirmeli. Sert iklimlerde katılaşmayı ve sabit kalabilmeyi başarmalı, dış ortam ısındığında ise su buharı gibi genişleyerek hareket alanını artırmayı bilmeli. Isınınca genleşmeli, akıllı işletme.

Kimyasal özellik: Suyun kimyasal yapısı polar. Yani su molekülü taraflı, kutuplu bir yapıda. Çünkü oksijen ve hidrojen tamamen aynı atomlar değil. Kendi içinde tutarlı ama dümdüz bir çizgi şeklinde değil diye düşünmek mümkün. Nasıl ki hayatın içinde kusursuz bir nötr hal mümkün olmazsa. Her kurumun kendine has bir eğilimi, iç dengeleri olacak. Farklılıkları bir arada tutan güç o kuruma rengini, özgünlüğünü, kimyasını veren güç aslında.

Koku: Suyun kokusuz olmasını bekleriz. Zira koku aldatıcıdır, uyarıcıdır. Hafızayı, duyguları olağandan fazla uyarır. Biz sadece su isteriz. Kokusuz, olduğu gibi. İlla bir dengeden ve sadelikten söz edilecekse, iyi bir kurum kültürü kokusuz bir suya benzetilebilir. Güçlü bir kokudan ziyade doğaya bırakılan izle, ferahlıkla, kulağa hoş gelen bir ses ile anımsanmak daha güzel.

Fayda: Suyu vazgeçilmez yapan doğaya faydası. Her canlının vücudunun büyük bölümü, dünyanın dörtte üçü sudan oluşuyor. Doğal yaşam su döngüsüne muhtaç. Yağmur, kan dolaşımı, beslenme, terleme, doğum, büyüme gibi yaşamsal olayların her birinde su etkin bir madde. Bir markanın, bir kurumun gelecekte de var olmasını istiyorsak dünyaya faydasından emin olmak gerekir. Yapay içeceklerin kimisi daha pahalı, daha albenili, daha popüler olabilir ama günün sonunda varlığını sorgulamayacağımız tek sıvı da sudur.

Renk: Çağımız görüntü çağı. Suyun doğayla uyumlu, çevreyle barışık, arkasındaki örtmeyen ama etkisini belirgin kılan şeffaf hali güzel bir ipucu veriyor. Var olmak her zaman öne çıkmak değil, etrafını öne çıkarmak. Daha da ötesi, suyun şeffaflığı bize yeni bir değerin da altını çiziyor. Kıymetli olan herkesten saklanan bilgi değil, şeffaf biçimde paylaşma duygusu. Teknoloji ve paylaşım çağı, bize kurumlarımızı şeffaflaştırma seçeneği sunuyor.