1,1 milyon robot fabrikalarda kullanımda, ve şimdi robotlar için de PC’lerin ‘mainframe’ çağından ofislere girişine benzer bir geçişin temelleri atılıyor.
Akıllı telefon ve tabletlerin son yıllarda yaygınlaşmasında kullanım kolaylığı ve doğal el hareketleri ile neredeyse vücudun bir uzantısı gibi hissedilerek kullanılmasının etkili olduğunu düşünüyoruz.
Kaza geçirenler, sakatlık yaşayanlara da implant geliştirmede başarı kriteri tabii bu parçaların bedenin bir uzantısı, parçası gibi uyumlu çalışması. Olimpiyatlarda bu yaz izlediğimiz Güney Afrikalı ampute atlet Pistorius’un performansı bu konuda çok büyük bir ilham kaynağı idi!
Bir adım ileri gittiğimizde, konu robotlar olduğunda, bu aşamada en azından insanlarla aynı ortamlarda, insan doğasına paralel şekilde hareket etmeleri hedefleniyor.
Dünyada 1,1 milyon robot var
Dünyada 1,1 milyon robotun kullanımda olduğu tahmin ediliyor, küresel ekonomik durgunlukla gerileyen satışların ardından 2011 yılında, 166 bin adetlik satış ile tarihte en çok robot satışı gerçekleştirilen yıl oldu. Fakat bu robotların 200 bin dolar seviyelerini gören fiyatları, özel programlama gerektirmeleri ve Terminator filmini çağrıştıran hızlarda çalışıp yakındaki işçiler için tehlike arz etmeleri nedeni ile genellikle ayrı ortamlarda veya kafeslerde, bölmeler arkasında kullanılıyorlar.
Robotlar tabii on yıllardır gündemde, fakat son dönemde ekonomik olarak daha görünür şekilde irdelenmeye başlandılar. Race against the Machine (Makineye karşı yarış) e.kitabı, teknolojinin işsiz sayısını arttırdığı iddiasını geçen yıl tekrar kuvvetli şekilde gündeme taşıdı. Dünyanın en popüler cep telefonunun parçalarını bir araya getiren Tayvanlı Foxconn’un yöneticileri, Çin’deki fabrikaları için 3 yılda 1 milyon adet endüstriyel robot almayı düşündüklerinden bahsettiler. Türkiye’de ne zaman gösterime gireceği yazı yazılırken kesinleşmemiş olan Robot & Frank filmi de yakın gelecekte robotların üretim bantlarının ötesinde kişisel asistanlık ve yardım için de yanımızda olacaklarını tam da bu dönemde işlemiş oldu.
22 bin dolarlık robot tanıtıldı
Robotik konusunda öncü isimlerden olan, Türkiye’de kendi kendine temizlik yapan daire şeklindeki süpürgesi ile tanınan iRobot’un kurucusu Rodney Brooks’un yeni şirketi Rethink Robotics’in de 22 bin dolarlık yeni robotu Baxter da Eylül’de tanıtıldı. Küçük ve orta ölçekteki imalatçıları hedefleyerek üretilen Baxter, özel eğitim almayan bireyler tarafından kolayca eğitilebiliyor; bu da büyük endüstriyel robotların tekrar eden bir işten farklı bir tekrar eden işe atanırken, bazen danışmanlarla birlikte yapılan masraflı, zaman kaybettiren yeniden programlama aşamasını aradan çıkararak, çok daha esnek şekilde kullanılmalarını sağlıyor. Akıllı telefonlardaki Android işletim sistemi gibi, Baxter da açık kaynak kodlu RobotOS yani ROS ile üstünde çalışıyor. OpenCV de bir başka kaynak kullanılan proje. Bu da Baxter gibi açık kaynak kodlu işletim sistemlerini baz alan robotlar için 3. şahısların da adeta bir Angry Birds uygulaması yazar gibi uygulama geliştirmesinin önünün açık olduğunu gösteriyor.
Tabii uygulama pazarı için kritik nokta, bu tip robotların ne zaman yaygınlaşacağı olacak. Zira Batı dünyasındaki orta ölçekli kurumları hedefleyen bu tip robotlar hemen Çin’e giden işleri geri getirmeyebilir.
Öte yandan Türkiye bu treni de yakından takip etmeli. Çin, ABD ve Almanya’yı geride bırakarak Japonya ve G. Kore’nin ardından endüstriyel robot siparişlerinde 3. sıraya yükseldi, hem yazılım sektörümüz, hem de imalat sanayimiz için önemli bir trendi başından yakalayalım.
Yurtsan Atakan ve bilişim gazeteciliği
Dergimizde hazırladığımız özel bir bölüm olduğundan köşemin sonunda Yurtsan Atakan’ın anısına değinmek istiyorum. Bilişim sektörümüz aslında uzun süredir teknoloji tanıtmak, ürün incelemenin ötesinde bilişim politikalarını tartışacak büyüklükte ve olgunlukta.
Fakat bu büyüklüğe ulaşmadan önce de bilişim teknolojileriyle, sanayi devrimi gibi yeni bir devrimin geldiğini, ulusal önceliklerden birinin bilişimde gelişmek olmaması halinde bu treni de kaçıracağımızı haber verirdi Yurtsan Atakan. Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler mezunu olması belki de bu derinliğe inmesine vesile olmuştu. Ve şu kesin ki, gerek iktisadi gerek günlük hayatın büyük bir kaldıracı olan bilişim için bu derinlikte tartışmaları, Yurtsan gibi bıkmadan gündemde tutan bir ekole, bu ekolün yeni temsilcilerine artık daha da fazla ihtiyacımız var.
Yorumlar