Verginin internet şirketinin merkezinin bulunduğu ülkede mi ödeneceği yoksa hangi ülkeden kazanç elde edilmişse o ülkede mi ödeneceği noktasında toplandı. Türkiye’nin de içinde bulunduğu birçok ülkeye göre, kazancın elde edildiği ülkeye vergi verilmesi gerekiyor
Daha uzun bir süre, müzik ve film endüstrisinin baş belası internet olmaya devam edecek, internetin baş belası ise müzik ve film lobisi kalmaya devam edecek. Avrupa’da Fransa’nın başını çektiği bazı ülkelerin internete ilişkin politikaları gerçekten dikkat çekici (!). Zira, özellikle Fransa’da yayıncı lobileri oldukça etkin.
Korsan kullanım yapan internet kullanıcısının internet bağlantısının kesileceğini öngören HADOPi yasası ilk Fransa’da çıkmıştı. Neyse ki, yeni hükümet bu yasayı artık işletmiyor. Arkasından Fransız servis sağlayıcılar, kablo ve uydu TV piyasası iş yapamıyor diye YouTube ve benzeri video sitelerinin trafiğini yavaşlatmaya kalkıştı. Bu mesele de şimdilerde Fransız Rekabet Kurulu’nda.
Fransa’da TV’lerde ve radyolarda, bir ara Twitter ve Facebook kelimelerini kullanmak yasaklandı. Sebebi, bu kelimelerin marka olması ve markayı bu şekilde anarak gizli reklam yapılmasının önlenmek istenmesiydi.
Yine başını Fransa’nın çektiği Avrupalı internet servis sağlayıcılar, Facebook, Google, YouTube, Twitter gibi firmalardan altyapı parası istemeyi kafalarına koydular. Kendilerinin internet altyapısına yatırım yaptığını ancak bu firmaların deli gibi trafik almasına rağmen hiçbir katkılarının olmadığını savunuyorlar. Şimdilik bu öneri rafta ama yakın bir gelecekte tekrar masaya inecek. Bu öneri en son geçen yıl Aralık ayında düzenlenen Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin (ITU) Dubai Konferansı’nda gündeme gelmişti.
Twitter’da #hashtag olarak kullanılan kelimenin artık Fransızcası gündeme geldi. Fransızlar, bunun için “mot-dièse” demek zorunda.
Fransız, Belçikalı ve Alman yayıncılar ve gazeteler, arama motorundaki sonuç sayfalarında kendi başlıkları sıralandığı için Google’dan telif ücreti talep ediyorlar. Bu konuda enteresan bir iddiaları da var: Eğer kendi ürettikleri içerik olmasaydı Google’ın bunu sonuç sayfasına getiremeyeceği dolayısıyla reklam alamayacağını ileri sürüyorlar. Ayrıca birçok ülke Google’ı vergi konusundan dolayı sıkıştırıyor. Görünen o ki, özellikle Avrupa ülkelerinde Google’ı zor günler bekliyor, zira Google’a yönelen vergi ve telif talepleri diğer ülkelere de sıçrayacak. Google emsal olmasını istemediği için herkesin birden işine yarayacak bir çözüm geliştirdi. Bu çözüme göre, telif ücreti ödememek için elde ettiği reklam gelirlerini yayıncılarla paylaşmayı, vergiden kaçınmak için de geliştirme fonuna katkı adı altında ciddi bir miktar para ödemeyi kabul etti. Biliyorsunuz Türkiye, Google’ı 71 milyon TL’lık bir vergi cezasına mahkûm etti, konu halen Danıştay’da görüşülüyor.
Global hizmet veren dev internet markaları Avrupa kıtasında vergi tartışmalarına konu olmaya devam ediyor. Google, bazı ülkelerde yerel seviyedeki kazançlarından dolayı vergi ödemeye başladı. Global internet markaları, vergi avantajı olan İrlanda ve benzeri ülkelerden operasyonlarını yönetip bu ülkelerde daha düşük oranda vergi ödüyordu. Sorun, verginin internet şirketinin merkezinin bulunduğu ülkede mi ödeneceği, yoksa hangi ülkeden kazanç elde edilmişse o ülkede mi ödeneceği noktasında toplandı. Türkiye’nin de içinde bulunduğu birçok ülkeye göre, kazancın elde edildiği ülkeye vergi verilmesi gerekiyor. Bu sorunun çözümü aynı zamanda çifte vergilendirmeyi önlemeye yönelik uluslararası anlaşmaların da gözden geçirilmesini gerektiriyor.
Görüldüğü üzere, Avrupa kıtasında internetle ilgili tartışmalar genellikle vergiden ve telif haklarından ibaret. İnternetle ilgili politikalarda ise Türkiye’nin ‘şimdilik’ genel bahanesi çocukları korumak.
Yorumlar