Tarih 19 Ocak 2020… Çin’in Wuhan kentinde koronavirüs güncel ismi ile COVID-19 duyulmaya başladı. İlk günlerde yetkililer durumun sadece küçük bir bölgede olduğu ve bu nedenle korkulacak bir durum olmadığını dile getirdi. Vahşi hayvanlardan bulaştığı tahmin ediliyordu.
Bir gün sonra her şey değişti ve Dr. Zhong Nanshan, virüsün insandan insana bulaşabildiğini açıkladı. İşte o gün işin ciddiyeti anlaşıldı, maskeler takıldı ve karantina için adım adım ilerleme başladı. Bu süreçte tüm dünyada panik sosyal medyada da kendini gösterdi. Korku virüsü virüsten daha hızlı yayıldı. Halk sağlığı yetkilileri yeni korona ile savaşırken, iki önemli iletişim engeliyle karşı karşıya kaldılar: Medyaya duyulan endişe ve sosyal medyada yayılan yanlış bilgi. Aslında sosyal medya kriz iletişiminde merkezi bir rol oynuyor. Çünkü, korku enfeksiyondan daha hızlı yayılır.
2 Şubat tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yeni koronavirüs ile ilgili insanların ihtiyaç duyduklarında güvenilir kaynaklar ve güvenilir rehberlik bulmasını zorlaştıran çok fazla bilgi kirliliğiyle karşılaşılmasını büyük bir ‘infodemik’ olarak adlandırdı. Yani, bir sorunla ilgili olarak, çözümü daha zor hale getirecek aşırı miktarda bilgi yayılmasına verilen isim oldu. DSÖ, teknoloji şirketlerini koronavirüs hakkında sahte haberlerle savaşmak için daha sert adımlar atmaya çağırdı.
Yanlış bilgi virüsten daha hızlı yayıldı
Sosyal medyada, virüsün yarasa çorbası yiyerek yayıldığını ve sarımsakla tedavi edilebileceğini iddia edenlerden kelle paça çorbasının virüs üstündeki faydalarına kadar kadar uzanan yalan yanlış içerikler hızla yayıldı. Virüs konusunda bilimsel dayanağı olmayan birçok kitap ve yöntem önerildiğini söyleyen DSÖ yetkilileri kullanıcılar Amazon’da koronavirüs terimi aradığında, yüz maskeleri ve C vitamini takviyeleri listelerinin ortaya çıkmasından endişe duyduklarını söylediler. C vitamini, koronavirüs için sahte tedavilerden biri olarak listelendi.
Sosyal medya firmaları, yanlış iddiaları kaldırmak ve doğru bilgileri teşvik etmek için bazı adımlar attı.
Facebook, Twitter, YouTube ve TikTok, sitelerinde koronavirüsü arayan kullanıcıları DSÖ veya yerel sağlık kuruluşlarına yönlendirmesi hedefleniyor, ancak Türkiye’de yapılan aramalarda durum böyle olmuyor. SARS, MERS ve Zika gibi virüslerin hepsi küresel paniğe neden olurken, koronavirüs etrafındaki korkular özellikle sosyal medyada güçlendirildi. Dezenformasyonun eşi görülmemiş hızlarda yayılmasına ve gelişmesine izin verilerek, kişisel ve çevrimiçi kaygı ve ırkçılığı körükleyen artan bir belirsizlik ortamı yaratıldı.
DSÖ bilgilerini insanların Koronavirüs ile ilgili arama sonuçlarında en üstte çıkarmak için bir Google SOS uyarısı başlattı. Ayrıca önemli sağlık bilgileri sağlayan reklamlarla belirli popülasyonları ve demografik bilgileri hedeflemek için Facebook ile çalışmaya başladı.
Korku virüsün kendisinden daha hızlı yayılıyor, bunu durdurmak için Twitter 16 ülkede ‘koronavirüs’ araması yaptıklarında, ilgili halk sağlığı kuruluşlarının ya da salgınla mücadele eden kamu kurumlarının Twitter profillerine ‘Gerçekleri Bilin’ uyarısıyla yönlendiriliyor. Instagram, koronavirüsü salgını hakkında yanlış bilgi yayılmasında kullanılan etiketleri ve içerikleri de kaldırmaya başladı. Facebook da, salgın esnasında insanlara zarar verebilecek yanlış iddialar veya komplo teorileriyle ilgili içerikleri kaldırmaya başlayacağını duyurdu.
Facebook ayrıca yanlış iddiaları reddetmek için mevcut üçüncü taraf bilgi denetleyicisi ağını kullanacağını söyledi. TikTok, ‘topluluğumuza veya daha büyük halka zarar verebilecek yanlış bilgilere izin vermeyeceğini’ söyleyerek, kasten yanıltıcı videoları kaldırmaya çalıştı.
Ancak yanlış içerik çığı gün geçtikçe büyüdü. Bazı gençler, kendilerini daha fazla sosyal medya nüfuzu kazanmak için koronavirüs tanısı almış taklidi yaptı. Bu çevrimiçi toksisitesi ayrıca kişisel etkileşimlere de dönüşmüştü. Asyalılar açıkça ırkçılık ve tacizle karşı karşıya kaldılar ve Çin mahalleleri ve Çin restoranları işlerinde sorun yaşadı.
Sosyal medya dezenformasyonu sürdürdüğü kadar, doğrulanmış bilgi için de önemli bir kaynak oldu. Dünyanın dört bir yanındaki gazeteciler, durumun daha doğru bir resmini elde etmek için Çin sosyal medyasını kullandılar ve gelecek nesiller için doğrulanmış raporları topladılar ve arşivlediler.
İlk günlerde, örneğin, birkaç doktor durumun ciddiyeti hakkında alarmlar vermek için sosyal medyaya gitti. Hükümet hızlı bir şekilde onları engelledi ve bilgi akışını kontrol etmek için harekete geçti, ancak uyarıları viral hale geldi. Daha sonra, doktorlardan biri olan Li Wenliang, hastalıktan öldüğünde, Çin platformları hükümetin kararını ve otoritesini sorgulayan bir öfke patlaması yaşadı.
Geleneksel medyada da bilgi kirliliği var
Şu anda tüm dünyada yanlış bilgi ve söylentiye karşı bir medya savaşı yürütülüyor. Komplo teorileri, sahte haberler, yarı gerçek içerikleri, söylentiler, durumdan faydalanmak için uydurma önerilere savaş açıldı. Mesela, WeChat, ‘söylentileri’ yaymaktan suçlu bulunan herkes için ciddi sonuçlar doğabileceği konusunda uyardı.
Dijital dünyada bunlar olurken, geleneksel medyada da bilimsellikten ve gerçekten uzak yayınlar yapılmaya devam ediyor. Bilim ve sağlık haberciliğinde uzmanlaşmamış sunucular tarafından yapılan programlarda, insanlar yanlış yönlendiriliyor. Birçok ülkede etkili şekilde çalışmalar yapan Dünya Sağlık Örgütü’nün Türkiye’de de benzer çalışmaları yapması bekleniyor.
Esra Öz, Bilim ve Sağlık Habercisi
Yorumlar