İlk defa dergiden bir yazı konusu geldi. Normalde ne yazacaksın diye sorarlar; bu sefer öyle olmadı. İzmirli olduğumu da bilerek Digital Age Yazı İşleri Müdürü Savaş Önemli, İzmir yazar mısın diye sordu. “Yazarım da reklamla, dijitalle nasıl bağlarım bilmiyorum” deyince “sen yaparsın” dedi.
Ben yayın ekibi olarak bu sene tatile çıkamadıklarını düşünüyorum. Oysa biletlere bakınca saat başı İzmir’e bir uçuş var. Uçuşlar yaklaşık 50 dakika sürüyor, ancak uçağın havalanması için bir o kadar da içeride bekliyorsunuz. Herkes olabildiğince Alaçatı aşığı… Bense İstanbullular Alaçatı’yı keşfettiğinden beri gitmedim.
İstanbul’da reklamcıyken İzmir’e göçen veya işlerinin bir parçasını İzmir’e taşıyan arkadaşlarım var. Bunlardan ilki Elif Kır, diğeri Haluk Sicimoğlu. Bu yazının devamında onların güzel hikayelerine de yer verdim.
Şehrin ekonomisi giderek büyümeye devam ediyor
Türkiye’nin en büyük 3. şehri İzmir’de 2.300’e yakın uluslararası şirket bulunuyor. Tüm ülkedeki sanayi üretiminin % 9,3’ünü oluşturan şehir, yılda 8,3 milyar dolar ihracat ve 8,8 milyar dolar ithalat yapıyor. Aynı zamanda ülke istihdamının %6’sını karşılıyor. Standart & Poors verilerine göre, İzmir sosyal sermaya endeksinde Türkiye’de ilk sırasında ve tüm dünyada en hızlı büyüyen 2. metropol.
9 üniversite, 75 fakülte ve 42 yüksekokulla 140.000 öğrenciyi kucaklayan İzmir; üniversiteden mezun olan gençlerin kaçtığı, İstanbul’da çalışmanın güzide yüzüyle tanışınca İzmir’e tekrar geri döndüğü bir şehir. TÜİK verilerine göre geçtiğimiz yıl İstanbul’dan İzmir’e taşınanların sayısı resmi olarak 20.000.
Son dönemde İzmir’e taşınan şirketler bölgede heyecan yaratıyor
İzmir’de şirketleri, serbest bölge ve organize sanayi bölgelerinde yerleşik olan yerli ve yabancı üretim şirketleri, ülke genelinde tanınmış markaları olan İzmir’li holdingler, ve son olarak küçük ve orta ölçekli aile işletmeleri olarak gruplandırmak mümkün.
Ancak son yıllarda üretim dışı sektörlerden de İzmir’e operasyonlarını taşıyan markalar oldu. Bunların başında HSBC ve Yapı Kredi Çağrı Merkezleri, IM, Mitsubishi, Frito Lay, LM Wind Power geliyor.
Allianz Türkiye ise İzmir’e yatırım yapan diğer bir şirket oldu. Allianz Kampüs adında son derece modern ve eğlenceli tasarlanmış yapısı ile Allianz, operasyon merkezini İzmir’e taşıdı.
Allianz Türkiye CEO’su Aylin Somersan Coqui, şirketin operasyonlarını İzmir’e taşıma kararını vermelerinde öncelikli etmenin İzmir’deki kalifiye işgücü olduğunu söylüyor. Diğer taraftan İzmir’in hayat kalitesi, refahı ve çalışanlar için yaratacağı ortamı da önemsedikleri için diğer iller yerine İzmir’de karar kılmışlar.
Kişisel olarak İzmir’e taşınma kararını almak ne kadar kolay bilemiyorum. Ancak Allianz Tower’da çalışan kişilerin %30-35’i gönüllü olarak İzmir’e gitmek istemiş.
Bir reklamcının İzmir’e taşınması daha mı kolaydır?
Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde okuduktan sonra her reklamcı gibi kendini İstanbul’a atan, senelerce global ajanslarda çalışan Elif Kır’ın İzmir’e taşınma hikayesi biraz farklı. İstanbul’daki çalışma hayatını “büyük markalar, marcom ekipleri, PPM’ler, ünlülerle toplantılar, çok havalı işler” diye tanımlayan Elif, aşık olup evlenip İzmir’e taşınanlardan.
Aylin Somersan Coqui de çalışanların İzmir’e taşınma kararı vermelerinde ailevi durumlarının etkili olduğunu söylüyor. Özetle kalbi ilişkiler çoğu zaman kariyerden ağır basabiliyor.
THAAT’S IT! kurucusu ve CSO’su Haluk Sicimoğlu, aktif iş hayatına İstanbul’da devam ederken haftanın iki günü İzmir’e giderek Ekonomi Üniversitesi’nde ders veriyor. Bir reklamcı neden İzmir’e taşınır sorusunu tam olarak şöyle cevaplıyor: “İstanbul, reklamcılar için hayal kırıklığına uğramış romantiklerin şehri artık. Romantik kişiliklerini topluma daha yararlı olacağını düşündükleri işlere kaydırıyorlar. Yaratıcı yeteneklerini sanatsal faaliyetlere yöneltiyorlar. Bunları da doğayla daha içiçe bir ortamda yapmak isterken, metropol yaşamdan da çok uzaklaşmak istemiyorlar. Bir köy yaşantısı değil arzulanan. İnsanlarının mutlu olduğu, medeni bir yaşamı kendine hak gören ve bundan taviz vermeyen insanların olduğu, yaşam enerjisi pozitif bir yerde yaşama arzusu ön plana çıkıyor. İzmir de tam böyle bir yer işte…”
Bana kalırsa reklamcı olmak eskisi kadar havalı değil; reklam ajanslarında çalışmak da bu nedenle tek başına tatmin sağlamıyor. Sektördeki bozulma reklamcıların tamamen sektörden kaçmalarına ve alternatif iş kollarına dağılmalarına sebep oluyor. Haluk Sicimoğlu reklamcılığın 80’li yıllarda da toplumun özlediği değerleri ve hayat tarzını yansıtan bir drama sanatı olduğunu söylüyor. “Daha sonrasında ise üstüste gelen ekonomik krizler tüm sektörlerin içinde en fazla reklam ajanslarını zayıflattı. Ucuz eleman arayışının sonunda kalite düştü ve derinlik azaldı. Uluslararası ajansların profesyonel yönetim anlayışına geçmekte gecikmesi ve kurumsal yapılarını yenileyememeleri, ajans çalışanlarını mutsuz etti. Deneyimli reklamcılar reklamveren tarafına kaydı. Artık ajansların başında kendi ajanslarını yaratıcı yetenekleriyle yöneten usta reklamcılar yerine uluslararası merkez tarafından kendilerine konan hedefleri tutturmaya çalışan profesyonel yöneticiler vardı. Her iki taraftaki yöneticiler risk almaktan kaçmaya başladılar. Bu, sektörün yaratıcı heyecanını söndürürken, her yaştan reklamcıyı da hayatından bezdirdi.”
Reklamdan bezen reklamcılara alternatif iş kolları…
“Reklam camiasından yaka silktim, İzmir’e taşınıyorum ben” diyenler için ilk aklımıza gelen cafe mi açsak oldu.
Haluk Sicimoğlu diyor ki “İzmir zaten çok kaliteli mekanlarla dolu. Hem çok medeni, hem de çok rahat mekanlar bunlar. Klişe konseptlerden de sıkılmışlık var. Bunun yanında yeni konseptlere de ilgi gösterilip gösterilmeyeceğinden emin değilim.”
“Peki biz ne yapacağız?” diye düşünürken WordsSmith İzmir Grup Direktörü Tarık Beceren, muhteşem bir konuya parmak basıyor: İzmir’de ıslak hamburger konusunda eksiklik var.
İzmir’de pazarlama ve sosyal medya pozisyonları henüz yeni…
Adecco İzmir Şubesi’ne göre İzmir’de işverenlerin çoğunlukla aradığı pozisyonlar muhasebe, finans, ithalat-ihracat, satış ve üretim üzerine kurulu. Yeni çağın dinamikleriyle birlikteyse pazarlama ve sosyal medya pozisyonları da açılmaya başlamış.
Yani zemin henüz taze, ancak gelişme potansiyeli var. Ajans dünyasına bakacak olursak Tarık Beceren, İzmir reklam ajansları için zor bir şehir olduğunu düşünüyor. Merkezi İstanbul olan bir ajansın İzmir’de ofisinin olması ve oradaki markalara hizmet veriyor olması fikrini ise destekliyor. Ancak bir şartla: İzmir bütçelerine yakın çalışmanız gerekiyor.
“İzmir’de yazılı brief yok, keşke buraya da gelseymiş!” sözleriyle İzmir’deki sektörel durumu özetleyen Elif, “şu an İstanbul’da kalsaydım 12 ülkede gösterilecek olan bir reklam filmiyle uğraşıyor olurdum. İzmir’de ise bir baklavacı için menü hazırlıyorum.” diyor. Ancak halinden oldukça memnun. Şehre o kadar alışmış ki Çeşme’yi İstanbullular’a bırakacak kadar yerlisi olmuş. En çok kullandığı vasıta ise bisiklet.
Acil sosyal medya ajansı ve dijital nomadlar aranıyor!
İzmir’de irili ufaklı birçok geleneksel ajans bulmak mümkün. İzmirli markaların bir kısmı İstanbul ajansları ile çalışmayı tercih etseler de bir süre sonra tekrar İzmir ajanslarına dönmeyi tercih ediyorlarmış. Veya İstanbul ajansları ile kampanya, çizgi üstü işler ve medya satın alma işlerini çalışıyorlar.
Ancak şehir için yeni olan şey sosyal medya ajansları. Reklamcılığa İzmir’de devam eden Elif Kır, konvansiyonel ajansların köklü geçmişine nazaran İzmir’de dijital iletişim çok yeni yeni geliştiğini söylüyor: “Yazılım tarafında ulusal ölçekte iş yapan ajanslar var. Ama sosyal medya hesap ve içerik yönetimi konusunda uzmanlaşmış, bu mecraların dinamizmine hakim bir ajans henüz İzmir’de yok. Sosyal medya yepyeni bir uzmanlık alanı. İzmir’de nitelikli insanlarla yapılacak bir yatırım çok iş getirebilir.”
İzmir’de ne yapacağımızı da bulduğumuza göre yolumuz açık olsun…
Yorumlar