Ad Hoc’un bu ayki konusu insanlığın en derin telaşlarından biri gençlik. Bedende, toplumda ve toplumun hissiyatında değişime uğrayan yaş kavramını ve gençliğin bugüne yansımalarını ele alan yeni sayı, yeni bir soruyla karşımıza çıkıyor: Gençlik, sonsuz mu yoksa kayıp mı?
Bir kısır döngü
Yüzyıllarca kimileri yetişkin olmanın peşinde koştu kimileri ise koşamamanın acısını yaşadı durdu, genç günlerine özlemle. Birileri sürekli genç hissetmek istedi ve birileri gençliğini bile yaşayamadı. Tüm bunlara rağmen genç kalmanın sırrı hâlâ piramitlerden çok tartışılıyor. Peki hiçbir kalıba sığmayan gençlik, kendi dünyasında özgür ve güzel kalabilmek için nelere karşı direniyor? Duyguların metalaşması, ilişkilerin genç hali, gençlik iksirinin arayışı ve kültürel dönüşümler… Zamanın kısır döngüsünde bugün kim genç kim yaşlı bilebiliyor muyuz? Ya da kim, neyi, nasıl hissediyor? Tüm bu sorulara cevap arayan Ad Hoc, yeni sayısında genç kalabilmek için açılan yaralara ve gençliğin sarılamayan yaralarına yeni bir pencere açıyor.
İstanbul’un soğuk yüzü
Kış ve beraberinde getirdiği soğuk havalar kendini hissettirmeye başladı bile. İstanbul’un soğuk yüzüne, evsizlere ve evsizliğin toplumdaki farklı hallerine dönüp yeniden bakmanın zamanı da geldi haliyle. Hükümet dışı kaynaklardan edinilen bilgilerle Türkiye’de yaklaşık 70 bin, sadece İstanbul’da ise 7 bin evsizin yaşadığını biliyoruz. Ama bu sayıların ardında neler olduğunu ne kadar bilebiliriz? Açıklamalardan arta kalanlar ve bakarken huzursuzluk duyduğumuz kirli öyküler… Örtünün ucundan tutup kaldırmaya ve İstanbul’a bir de soğuk yüzünden bakmaya ne kadar cesaretimiz var?
Bir ‘yumuşak güç’ ögesi olarak dizilerimiz
Pek çok ülke uluslararası festivaller ve spor etkinlikleriyle gücünü ortaya koyuyor olsa da Türkiye’de durum biraz farklı. Fark yaratma potansiyeline sahip olan şey ise zaman zaman uzunluğu ve kendini tekrar eden dramlarıyla eleştirdiğimiz dizilerimiz. Yumuşak güç ögesi olarak ele alınan Türk dizileri, ihracat hacmiyle ABD’nin ardında ikinci sırada yer alıyor ve 150 ülkeden pek çok evin kapısını çalarak dünyanın dikkatini çekmeyi başarıyor.
2069 öngörüleri
Bundan 50 yıl önce iki bilgisayar birbiriyle iletişim kurmayı başardı. Arpanet ağının mümkün kıldığı bu gelişmelerin yarım asırlık ömrünü geride bırakırken siyasetten topluma, endüstriyel gelişimden psikolojiye kadar yaşamımıza getirdiği tüm olumlu ve olumsuz gelişmeler ise ortada. Peki, internetin bir sonraki 50 yılı nelere gebe olacak dersiniz?
Ve dahası…
Ad Hoc, her ay olduğu gibi bu ay da hakikatlerin altını doldurmaya devam ediyor. Araştırmalarla desteklenen ‘hakikaten’ köşesinde bu ay, plastikler var. Bir zamanlar hayatımızı kolaylaştıran plastiklerin artık büyük bir tahrip gücüne sahip olduğunu biliyoruz. Peki 100 yılı aşkın süredir var olan plastik, farkına varılan tehlikesiyle insanlığın algısını ne derece değiştirebildi dersiniz?
Plastik demişken… Küresel iklim krizinin yankıları bitmek bilmiyor. Tartışmalar ve etkiler giderek artıyor; kentin geleceğini kurtarmaya çalışmak da kitle turizmine ‘dur’ demek de yetmiyor. Peki, kültürel mirasın korunması için neler gerekli? İklim krizini ve ekosistemin değer kayıplarını ekonomiden turizme, sosyal normlardan sosyal medyaya kadar pek çok açıdan incelemeliyiz. İtalya’ya oradan Venedik’e uzanan Ad Hoc, kültürel mirasın korunmasını ele alırken; Fransa’ya ve daha sonra Tayland ve Nepal’e uzanan birkaç örnekle kitle turizminin etkilerine de dikkat çekiyor.
Deneyim telaşı, anı yakalama ve mahremiyet sorunlarını göz ardı edenler bir yana verilerin gücünden korkanlara da bakmak gerek. Önlemlere rağmen artan intihar vakaları, kayıp geleceklerden çıkma çabaları ve alternatifsiz dünyada kendine yer arayanlarla birlikte yeni dünyanın kaygılarına dikkat çeken yeni sayı; güncel yaklaşımları keşfedeceğiniz daha pek çok konuyla sizi bekliyor.
Yorumlar