Dijital Kürsü bölümümüzün bu ayki konuğu Standard Chartered’ın Hong Kong’taki yeni dijital bankasının CEO’su Deniz Güven. Güven, bir buçuk yıl önce başlayan Standart Chartered yolculuğunda bugün kendi deyimiyle; sıfırdan bir bankayı baştan tasarlayabilme hayalin tam ortasında. Deniz Güven ile Hong Kong’daki dijital bankanın hikâyesini ve hedeflerini konuştuk.
Standard Chartered’da neredeyse bir buçuk yılı geride bıraktınız. Şu ana dek yaşadığınız deneyimleri nasıl özetlersiniz?
Öncelikle şunu söyleyebilirim ki, Standard Chartered’a geçişimle beraber sanırım artık dünya ile ilgili birçok farklı gelişmeyi farklı açılardan değerlendirebilir hâle geldim. Singapur ve 30 ülkenin sorumluluğu benim için büyük bir deneyim oldu. Daha önce haritada yerini bulmakta zorlanacağım ülkeleri defalarca ziyaret ettim ve bu zamana kadar hiç karşılaşmadığım müşteri deneyimleri ve beklentileri ile karşılaştım. Zamanımın yüzde 90’ı uçaklar ve otellerde geçti. Eskiden danışman arkadaşlarım söylerdi de, inanamazdım. Gerçekten insan uçakta hangi saatler arası uyuması gerektiğinden, hangi saatlerde çalışması gerektiğine kadar her şeyi planlıyor. Özetle ilk bir buçuk yılda mükemmel bir global tecrübe kazandım.
Hong Kong’da yeni bir sanal banka kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
Geçtiğimiz Ekim ayında çok ilginç bir gelişme yaşandı. Dünyada nadir rastlayabileceğimiz bu gelişme Hong Kong Money Authority (HKMA) tarafından gelmişti. HKMA, yedi eylem maddesinden oluşan manifesto niteliğindeki “Smart Banking” (Akıllı Bankacılık) yol haritasını açıkladı. Hızlıca okuduğumuzda ilgimizi en çok çeken şey ise “Virtual Banking License” diye adlandırılan “Dijital Bankacılık Lisansı” oldu. Bu gerçekten şubesiz bankacılık yapmanıza imkân kılan, kısıtları olmayan bir lisanstı. Bu noktada kendimize şu iki soruyu sorduk: “Eğer bu yeni lisansla beraber pazara yeni oyuncular girerse, biz mevcut bankacılık modelimiz ve değer önermemiz ile pazar payımızı savunabilir miyiz” ve “Aynı şekilde hali hazırdaki bankacılık modelimiz ile bu yeni oyunun için pazar payı kazanabilir miyiz?” Bence bu sorular her organizasyonun kendine her sene düzenli sorması gereken sorular, ama tabii bizim durumumuzda bahsettiğim gelişmeler bunları daha sıkı değerlendirmemizi sağladı. Kendi cevaplarımız maalesef bizi çok mutlu etmedi ve işte o nokta bizim yolculuğa başladığımız nokta oldu.
Bu süreçte sizi en çok zorlayan ne oldu?
Beni en çok zorlayan kısım beklentileri oluşturma noktası oldu. Tahmin edebileceğiniz gibi bu tür bir bankayı kurmak çok çeşitli yatırımlardan oluşuyor. Öncelikle, HKMA tarafından zorunlu tutulan bir likit yatırım gerekiyor. Buna ek olarak lisans bedeli ve tabii ki ötesinde gerçek yatırım kısmı şart. Bu bahsettiklerim herhangi bir kurum için hatırı sayılacak büyüklükte yatırımlar. Tabii ki bunun karşılığında, bankanın en tepesindekilere ne yapmaya çalıştığımızı düzgün anlatmamız gerekiyordu. İşte burası çok önemli; çünkü birçok farklı dijital banka modeli var. Hemen akla bizim Türkiye’de örneklerini çok gördüğümüz, bankanın içinde sadece markayı değiştiren, farklı fiyatlamaya odaklanan modeller geliyor. Benim en büyük amacım bu algıyı düzgün oturtabilmekti ve en çok zorlandığım nokta bu oldu. Herkesin kullandığı popüler kelimeler etrafında dolaşmak yerine, yani “Virtual, Digital, Neo” gibi tabanı olmayan yaklaşımlar yerine, hedefi daha farklı kurgulamaya karar verdik. Bana en çok gelen soru, dijital bir banka kurmanın nasıl bir duygu olduğu. Ama benim herkese cevabım: “Ben dijital bir banka kurmuyorum! Esas amacımız geleceğin operasyon modelini kurmaya çalışmak”. Biz sadece teknoloji ve önyüzleri değiştirmeye değil kültürden yönetim modellerine, finanstan regülatif raporlara kadar yeni ve geleceğin modelini oluşturmaya çalışıyoruz.
CEO’su olduğunuz bu yeni oluşumun hareket planından ve hedeflerinizden bahseder misiniz?
Şirket kurulumunu geçtiğimiz Ağustos ayında tamamladık. Henüz banka değiliz ama lisansı aldığımız noktada artık bir bankayız diyebileceğiz. Hedeflerimizi aşamalara böldük. Bu işte en önemli nokta insan. Eğer gerçek bir ekip kuramazsanız, sıfırdan bir banka kurmak sadece beyhude bir hayal. Ve unutmayın, sıfırdan ekip kurmak başlı başına bir iş. Tabii ki ikinci hedef, lisansı alabilmek. Açıkçası benim daha önceden tam lisans başvurusu deneyimim yoktu ve oturduk ekiple tek tek tüm parçaları inceledik. Değer önermesi, iş planı, finansallar, risk, çıkış planlarına kadar geniş bir ana plan yaptık. Ekip gece gündüz çalıştı ve bildiğiniz gibi Ağustos’un son haftasında başvuruyu yaptık. 200 sayfalık ve tam bir kitap niteliğinde olan başvuru sanırım bu süreçte beni en çok zorlayan ama bir o kadar da öğretici olan kısım oldu. Üçüncü en önemli hedef ise gelecek sene yeni bankamızı müşterilerimizle buluşturabilmek.
Bankanın teknolojisini sıfırdan kurmaktan bahsetmiştiniz. Bu tam olarak nasıl oluyor?
Günümüz bankacılığında artık ağır ve yavaş temel bankacılık sistemlerine ihtiyaç duymuyorsunuz. Akıllı bir ürün motoru, onu bağlayacağınız bir hesap sistemi ve ötesinde hazine/nakit yönetimi yapacağınız sistemleri artık butik çözümlerle kurmak çok daha kolay. Bunun ötesinde HKMA’nın bu işi bulutta yönetmemize izin vermesi de bizim için çok büyük bir kazanç oldu. Kurduğumuz tüm yapılar mikro servisler ve API’lar ile tüm ön yüzlerle konuşacak.
Yeni dijital bankanızda kaç kişilik bir ekibiniz var? Standard Chartered’daki müşteri deneyimi ve dijital taraftaki sorumluluğunuz ayrıca sürecek mi?
Şu an 29 kişilik bir ekibimiz var ama hızla büyüyoruz. Hedef, bu yıl sonunda 60 kişiye ulaşmak. Tabii ki, bu sayıya yazılımcılarımız da dâhil. Büyük bir ihtimalle operatif olduğunda bu sayı 100-110 civarında olacak. İşte bu sayılar ne kadar büyük bir değişimle karşı karşıya olduğumuzun en büyük göstergelerinden biri. Bankanın organizasyon yapısını da daha farklı kuruyoruz. CTO, CSPO (Chief Service and Product Officer), CCO (Chief Customer Officier) rolleri bizim için çok önemli. Maalesef regülatif sebeplerden dolayı diğer rollerimi bu ay içerisinde bırakmam gerekiyor.
Standard Chartered’ın üç kıtadaki büyüme planlarından bahseder misiniz?
Altını önemle çizdiğim gibi amacımız; geleceğin operasyon ve iş modellerini inşa etmek ve bunu yaparken ilk durağımız Hong Kong olacak. Kurduğumuz platform ve yapı tamamıyla taşınabilir, yani yarın bir gün eğer Avrupa’da çalıştırmak istersek tek yapmamız gereken müşteri ihtiyaçlarını kontrol edip, ürün ve servisleri yeniden yapılandırmak olacak.Amacımız sadece Hong Kong’da kalmak değil, geleceğin 50 milyon müşterisini nerede bulacağımıza konsantre olmak.
Şu an çok önemli bir bankanın dijitalleşme sürecine liderlik ediyorsunuz. Hayaliniz bu muydu? Ya da değilse nedir?
Ben Hüsnü Özyeğin gibi bir bankacının sıfırdan banka kurma hikayeleriyle büyümüş bir bankacıyım. O hikâyeyi onlarca kez farklı ağızlardan dinleme şansım oldu ki, benim için inanılmaz bir hikâyedir. Hep sormuşumdur kendime: “Acaba böyle bir şeyi sıfırdan kurmak nasip olur mu,” diye. Sakın yanlış anlaşılmasın, Hüsnü Bey’in yaptığı ile karşılaştırmak mümkün bile olmaz; tüm o sistemleri sıfırdan kurmak, markayı yaratmak vs. çok zor bir iş. Şu an yaptığım işin içinde her şeyi sıfırdan kurmak var ki, bunu aynı zamanda yerel faktörlerle buluşturmaya çalışıyorum. Yakında açıklayacağımız markamızın testlerinin sadece müşteri testlerini değil Feng Shui testini de kapsıyor olması sanırım size farklılığını ifade edecektir.
En büyük hayalim sıfırdan bir bankayı baştan tasarlayabilmekti, sanırım o hayalimin tam ortasındayım. Umarım, gelecek sene markayı size canlı olarak gösterme şansını yakalarım.
Yorumlar