2000’li yıllara kadar ödeme yapabilmek için kâğıt para, çek, senet ve kredi kartı gibi ödeme araçları kullanılırken artık internet ve mobil teknolojilerinin gelişmesiyle bu teknolojileri kullanan yeni ödeme sistemleri ortaya çıktı. Bugün sanal POS ve elektronik para gibi 90 kadar farklı ödeme sisteminden bahsediliyor ve çeşitli kaynaklara göre bu sayının önümüzdeki beş yılda 150 farklı türe ulaşacağı öngörülüyor.
Elektronik para, daha basit açıklamasıyla internet üzerinden para transferini mümkün kılan ödeme sistemlerine verilen isim. Diğer bir deyimle elektronik para fiziksel olarak mevcut olmayıp aksine elektronik şekilde ve bir para değerine sahip olan dijital veri aslında. Ülkemizde kısa süre öncesine kadar herhangi bir mevzuat yürürlükte değildi ve elektronik para sektörü düzenlenmemişti. Yeni ödeme sistemlerinin yaygınlaşması ile birlikte, ülkenin para kaynaklarının ve tüketicilerin mağdur olmalarının engellenmesi için düzenlemeler yapıldı ve lisans yoluyla güvenli firmaların tanımlanması mümkün oldu.
6493 sayılı kanun hangi ihtiyaçlara karşılık eriyor?
Yasa, çalışmalarını Türkiye’de devam ettiren ödeme kuruluşları ve elektronik para kuruluşlarının yetkilendirilmesi ve faaliyetleri ile ödeme hizmetleri ve elektronik para ihracına ilişkin usul ve esasları düzenleyen şartları kapsıyor. Kanunun getirdiği en önemli düzenleme, Türk tüketicilerini elektronik para ve ödeme sistemlerine karşı koruma altına alması. Bunu da, firmaların lisans almasını sağlayarak yürütüyor.
Kanun tüketiciye nasıl bir koruma sunuyor?
Kanuna göre elektronik para lisans verilen firmalar bazı koşulları yerine getirmekle sorumlu. Bunları kısaca şöyle sıralamak mümkün:
Firmaların örgüt yapısı, malî durumu, ortakları geçmişleri, faaliyet alanları ve risk yönetim sistemleri kontrol ediliyor. Bunun yanı sıra ödeme sistemleri kuruluşlarının yapabilecekleri işlemler tanımlanıyor. Diğer bir husus ise şirketin bilgi sistemlerinin denetim altında tutulması. Bunun için ise işlem gerçekleştirecek şirketlerin sunucularının Türkiye sınırları içinde olması gerekiyor. Böylece sıkıntılı işlemlerde ve tüketicilerin hukuk yoluna başvurması durumunda, meseleler daha rahat ve hızlı sonuca kavuşturulabiliyor.
Tüketiciye sunulan diğer bir koruma ise Koruma Hesabı ile geliyor. Bu hesap, elektronik para kuruluşlarının elektronik para ihraç edilmesi karşılığında aldıkları ve alındığı günü izleyen işgünü sonuna kadar fona çevrilmeyen tutarları, bu fonların tutulması amacıyla açılan hesaplara aktarmaları zorunlu tutuyor. Böylece tüketicinin parası alıcıya ulaşıncaya kadar güvenlik altına alınmış oluyor.
Yeni ödeme sistemlerinin yaygınlaşmasıyla para kaynaklarının ve tüketicilerin mağdur olmalarının engellenmesi için düzenlemeler yapıldı ve lisans yoluyla güvenli firmaların tanımlanması mümkün oldu. Bu amaçla 6493 no’lu kanun ve ilgili mevzuat yürürlüğe girdi. Bunun ardından da ülkemizde elektronik para ihracı lisansına sahip şirketler kurulmaya başlandı. Turk Elektronik Para da bu şirketlerden ve Turk Elektronik Para Yönetim Kurulu Başkanı Emin Can Yılmaz’dan çalışmalarına ilişkin bilgi aldık
6493 no’lu kanun ödeme dünyasını nasıl değiştirecek? Neler bekliyorsunuz?
Sektörde önceden bir regülasyon yoktu, artık bir regülasyona tabiyiz. Öncelikle bilgi güvenliği ve paranın korunması çok önemli. Ayrıca tüketicinin korunması da kanunla düzenlenmiş oluyor. Şu aşamada şirketler başvuru lisans alma düzeyindeler. Henüz bu nedenle kanunun yaptırımı ortaya çıkmadı. Biz de yatırımlarımız sonucunda lisansımızı aldık. Biz konuda farkındalık yaratıp mevzuat tarafına vurgu yapmak istiyoruz.
Kanun daha çok hangi ihtiyaca cevap veriyor? Biraz açabilir misiniz?
Tabii ki. Kanun şu alanda düzenleme getiriyor: Bir kere elektronik para ihracı, kaydî bir para yaratmayı koruma altına alıyor. Şöyle bir örnekle açıklayayım: Bizim “Param” adında elektronik para çözümümüz var. Bize üye kuruluşlarda daha uygun koşullarda alışveriş yapmanızı sağlıyoruz. Örneğin kartınıza 100 TL yüklediğinizde bu paranın korunması şart. Siz bu parayı harcamadıysanız biz bunu Merkez Bankası’nda saklamakla sorumluyuz. Bu noktada e-ticaretin düzenlediğini de belirteyim. Şöyle açayım: Kredi kartıyla yapılan işlemlerde sanal POS’unu kendisi kuran şirketlerin harcamayacağı rakamlar var.
Yeni düzenlemeden sonra çokuluslu firmaların durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle bu firmalar da bizim yaptığımız gibi lisans almak zorundalar. Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu (BDDK) için ortakların yapısı lisans konusunda çok önemli. Bir örnek vereyim: Yunan bankası Alpha Bank, Türkiye’de ABank’ı satın almaya talip oldu. Her iki taraf da el sıkıştı. MİT Müsteşarlığı bu noktada devreye girdi ve Alpha Bank yönetim kurulu üyelerinden birinin geçmişte istihbarat kurumlarında çalıştığını ortaya çıkardı. Bunun sonucunda satış gerçekleşmedi. Çokuluslu şirketlerin yönetimlerinde yabancılar olduğu için lisans için yapılan araştırmalar daha uzun sürüyor. Çokuluslu şirketler için lisans aşamasında şöyle bir zorluk olabilir: Kanun elektronik para işi yapan şirketlerin sunucularının Türkiye’de bulunması zorunluluğu getiriyor. Bizim sunucularımız Ankara’da, yedekleme tarafımızı ise İstanbul’da bulunduruyoruz.
Çözümlerinizden biri Barokart. Bu kart tam olarak ne işe yarıyor?
Kısaca bu işin hikâyesini anlatayım: Biz 2004’te Ankara Barosu’nun internet sayfasını yapmıştık. Ankara Adliyesi’ne gittiğimizde şöyle bir şeyle karşılaştık: Burası çok kasvetli ve karanlık bir yer. İnsanların hizmet alacakları belirli noktalar belirlenmiş, fotokopi odası ya da dosyayı satın alınan yerler gibi. Bu noktaların önündeki kuyruklar da çok uzun. Biz aslında internet sayfası yapmayı gelmiştik, böyle bir şeyi görünce şaşırdık. Hemen incelemeye başladık. Örneğin, 5 kuruşluk fotokopi çektirmek isteyenler 5 TL veriyor ve üstünü bekliyor. Böylece kuyruk uzayıp gidiyor. Biz bu sorunun mikro ödemeyle çözümlenebileceğini düşündük ve Ankara Barosu’na bir teklif götürdük. Baro da uygun gördü ve bu işe başladık. Fakat burada da şöyle bir şeyle karşılaştık. Başlarda kimse anlamadı, insanlar sormaya başladı, “Fotokopi kartla da 5 kuruş, para verince de 5 kuruş. Bana ne faydası var olacak?” Çözüm ise şuydu: Kartla ödediğinizde para üstü beklemek gibi bir külfeti yok. Bunun ardından kapı geçiş sistemlerine geçişle güvenlik önlemleri arttı ve kartlı geçişler başladı. Sonra insanların taşıdığı kart sayısı arttı. Bunun ardından bu sistemi diğer barolara da yaydık, bütün barolar sistemi sevdi. Türkiye Barolar Birliği de bu sisteme geçiş yaptı. Şu an bütün avukatların cebinde Avukatlar Kanunu’nun 9. maddesine göre taşımak zorunda oldukları kart yerine geçti ve akıllı bir kart oldu. Çipli ve temassız işlemler de yapılabiliyor. Avukatlar üye işyerlerimizde harcamalar yapabiliyor, harcadıkça hem üye işyerleri hem de avukatlar kazanıyor. Tabii, biz de komisyonumuzu alıyoruz. Komisyonu kullanıcıdan değil üye işyerinden alıyoruz.
Başka sektörler için de Barokart benzeri çözümler üzerinde çalışıyor musunuz?
Tabii ki, başka sektörler için de benzer çözümlerimiz olacak. Burada siyasetin ve seçimin girdiği noktalarda yönetim kurulları mekanizmalarına anlatıyoruz. Burada da, kurumlar teknolojik başarıdan çok siyasî başarıyı göz önünde bulunduruyor. Elbette, biz bu noktaya karışamayız. Lisansımızı aldıktan sonra müşteri kitlemizin artacağını düşünüyoruz.
İleride halka açılma gibi planlarınız var mı?
Şirketimizi kesinlikle halka açma planımız var. Ana sözleşmemize göre yüzde 40’lık hissemizi halka açacağız. Finansal yapımız büyüdükçe ihtiyaçlarımız artacak. Dolayısıyla desteğe de ihtiyacımız olacak. Bununla ilgili danışmanlık alacağız, şirket reytingimize bakılacak. Tabii, 2016-2017 şirket defter değerleri de önemli.
Peki, finansal ihtiyaçlar için yabancı yatırımcı almayı düşünüyor musunuz?
Bu noktada kanunun getirdiği sıkıntılar var. Şöyle açıklayayım: Şirket hisselerinin yüzde 9,99 ve üzerine sahip olmak isteyen yerli veya yabancı yatırımcıların BDDK’ya bildirilmesi ve BDDK’nın bunu araştırması gerekiyor. Gerekli onaydan sonra buna izin verebiliyoruz. Dolayısıyla böyle bir yatırımcı grup geldiğinde yüzde 10’un altında hisse alması gerekiyor. Tabii ki, biz, bize yol gösterecek yatırımcı almak isteriz.
“Param” ürününüz hakkında bilgi alabilir miyiz? “Param” ne işe yarıyor?
Param’ın Türkiye’nin ilk izin alınmış elektronik para ihracı olduğunu söyleyebilirim. Bu çözüm, meslek örgütlerinden ziyade son kullanıcılara sunacağımız bir hizmet. Hem Param’la ödeyen kullanıcılara hem de üye işyerlerine kazandırmak istiyoruz. Mümkün olduğunca çok kişiye ulaşıp fayda sağlamayı amaçlıyoruz. Bu kartla ödeme yapanlardan hiçbir ekstra ücret talep etmeyeceğiz. Param’la büyümek istiyoruz.
Yorumlar