Skip to main content

Digital Age Summit’17 dijital dünyaya yön veren önemli isimleri ağırladı. İşte etkinliğin ilk gününden notlar…

‘Digital Humanization’ temasıyla, dijital pazarlama dünyasının gündemini belirleyen ve bu yıl onbirinci defa katılımcılarını ağırlayan Digital Age Summit 2017, birinci gününde, Oxford Universitesi, Matematik Profesörü Prof. Dr. Marcus Du Sautoy, Accenture Digital Interactive, Stratejik Tasarım&Oyunlaştırma Danışmanı Jasmin Karataş, WARC, Pazarlama Direktörü Imaad Amed, Carnegie Mellon University, Öğr. Üyesi; nanoGriptech Kurucusu Metin Sitti gibi önemli isimleri ağırladı.

Yapay zekadan robotlara, otonom araçlardan akıllı teknolojilerin sektörel etkilerine kadar teknolojinin geldiği noktanın insan hayatına olumlu etkilerini ele alındığı Digital Age Summit 2017, ilk gününü geride bıraktı. “İnsanileşen” ve “insansılaşan” teknolojiler, farklı sektörlerdeki iş süreçlerine entegrasyonu üzerinden tartışmaya açıldığı etkinliğin startını Oxford Üniversitesi Matematik Profesörü Prof. Dr. Marcus du Sautoy “Algoritmalar: Modern Yaşamın Sırları” sunumuyla verdi.

Algoritmalar: Modern Yaşamın Sırrı

Prof. Dr. Marcus Du Sautoy, sunumunda algoritmaların tarihini, nasıl çalıştıklarını ve modern dünyayı nasıl şekillendirdiklerine yer verdi.

Sautoy sunumunda iyi algoritma için, talimatların tam olarak belirlenmesi, prosedürün iyi bilinmesi, her durumda çalışır ve hızlı olmasının öneminden bahsetti. Sautoy, “Algoritmalar matematikçilerin iyi olduğu noktalar. Farklı endüstriler algoritmalarla birlikte daha verimli hale gelecek. Özünde insan olan endüstriler de değişmeye başladı. Sağlık ve hukuk gibi, özünde insan olan sektörlerde algoritmaların nasıl işleyeceğini araştırıyoruz.” dedi.

Sautoy sözlerine şöyle devam etti. “Son birkaç yılda insan ve dijital etkileşim açısından oyun gerçekten değişti. Dijital dünya 0’dan ve 1’den oluşuyor. Bunun arkasında bir algoritma var. Etkileşimi anlamak için, algoritmayı gerçekten anlamamız lazım. Algoritmalar hayatımızı kolaylaştırabilir ya da onlar tarafından itilip kakılabiliriz. İstediğimiz şeyleri yaptırabilmemiz için bu algoritmaları anlamamız lazım. Algoritmalar hayatımızın kalitesini iyileştirdi. Mesela Google, aradığınızı bulmanızı sağlıyor. Arkasında muazzam bir matematik algoritması yatıyor. Hayattaki en iyi eşi bulmak için bile algoritmalar kullanılıyor. Algoritmaları o kadar çok kullanıyoruz ki, artık beynimizdeki bilgileri buraya aktarmaya başladık. Örneğin Amazon bana hiç duymadığım harika kitapları tavsiye ediyor. Arkasında bunu yapan bir insan yok. Algoritmalar, hissiyat anlamında makineler insanlar gibi davranabilir mi sorusunu yanıtlamaya çalışıyor.”

Geleceği Şekillendirmek

Arçelik, Üretim ve Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Oğuzhan Öztürk, Arçelik’in teknoloji vizyonundan bahsetti.

Öztürk, geleceğin belirsiz olduğunu ve bunu artık rakamlarla ifade etmenin zorlaştığından bahsetti. Dünyanın dijital dönüşümünde değişimin neresinde olacağımıza kafa yoruyoruz diyen Öztürk sözlerine şöyle devam etti, “Her ürettiğimiz ürün internete bağlı. Bununla beraber akıllı şehirler, sağlıklı yaşam gibi yeni trendler oluştu. Kontrol edilemeyen iletişim bireyi ve müşterilerimizi değiştirdi. Üretimde kullandığımız sistemlerde artık öğrenen algoritmalar var. Akıllı ya da güçlü değil daha çevik olanlar başarılı oluyorlar. Kendimizin ve tedarikçilerimizin nerede olduğu ölçerek kendimize bir yol haritası çıkarıyoruz. Yeni fabrika kurarken “Biz bu fabrikada ne kadar bilgi üreteceğiz? Nasıl işleyeceğiz? Nasıl saklayacağız?” sorularını sormamız gerekiyor. Dijitalleşme ile elde edilecek değerin yaklaşık %40’ı veri analitiği ile sağlanacak. ”

Y jenerasyonu endüstriyi şekillendirdiğinden bahseden Öztürk, ” Bu değişimi bizim kuşağın yapabileceğine inanmıyorum; bunu Y kuşağı yapacak. Eskiden yaşlılar mentor olurdu; artık gençler bizim mentorumuz.” dedi.

 Dijital Bir Dünyada Oyunlaştırma

Accenture Digital Interactive Stratejik Tasarım ve Oyunlaştırma Danışmanı Jasmin Karatas, oyunlaştırmanın temellerini doğru oturtmak için bilinmesi gerekenleri katılımcılarla paylaştı.

Dijitalin insanoğlunun özüyle bağlantılı olmasının öneminden bahseden Karataş, “Müşterilerimize dijital dönüşümde yardımcı oluyoruz. Her şey yaklaşık 2012’de başladı. Tek bir devrim niteliğindeki oyunla başladı: World of Warcraft. İnsanoğlunun evrimine bakarsanız 5.6 milyon yıldır oyun oynanıyor ama neden? Oyunlaştırmayı şöyle düşünüyoruz: Sadece oyun oynamak zaman kaybıdır. İnsanlar eğlendikleri zaman işlerinden uzak kalıyorlar. Oyunların motive edici yanı, zorlayıcı olmaları. Esasında bütün bunlar bizimle bağlantılı, motivasyon ve davranışlarla ilgili. Bu nedenle bizim motivasyonun ne olduğu ve değiştirmek istediğimiz davranışı belirleyerek oyun tasarlamamız gerekiyor. Bunu da insanların kendisine sormalıyız.  Spotify ve Apple gibi firmalar bunu kullanıyorlar. Beynimize bakacak olursak oyunlar belli hormonel sonuçlara yol açıyor ve davranışınız değişiyor. Bunun sebebi ritüellerimizin olması.  Şu anda dijital bir dünyada yaşıyoruz. İnsanları dinleyerek içgörüye sahip olmalı, çalışanlarınızı daha iyi tanımlamalıyız. Bu da dijital dönüşümde önemli bir konu. Y kuşağını motive edecek bir yöntem bulduk. Sinemaya gitmek bir teşvik mesela ama yeterli değil, sinemaya giderken arkadaşlarını da götürebilmeleri lazım. Yeni jenerasyon kendilerine bir değer sunulmasını, kendilerinin güçlendirilmesini istiyor. Kullanıcıları ve onları neyin motive ettiğini anlamak zorundayız. Bilişim teknolojileri tek bir kavramdan oluşmuyor, onu biz oluşturuyoruz, her zaman içinde insan olması gerekiyor. Sürücü koltuğuna oturan bizleriz.” dedi.

Ümmiye Koçak hikâyesini Digital Age Summit’te anlattı

Yönetmen Ümmiye Koçak ve Türk Telekom Pazarlama İletişimi Direktörü Gelincik Onan “Sen Yeter ki Hayal @” sunumuyla yer aldı. 8 yaşında hayal kurmaya başlayan, 13 yaşında ise ilk öyküsünü yazan Koçak hikayesini şöyle anlattı, “Tiyatro oyunları yazıyorum, yönetiyorum. Kadınların sesini çok kitleye ulaştırmak için mücadele ediyorum. Bizim köye bir tiyatro geldi. Köydekilerin anlattıklarını gece hayal gücümle süsleyerek yazıyordum ama onların haberi yoktu. Köye gelen tiyatroyu izlerken çocukların adı kendi adı mı onu merak ederdim. Rol adları olduğunu öğrendiğimde sabaha kadar uyumadım. Ayşe’nin Fatma’yla kavgasını başkasıymış gibi anlatayım, ben böyle tiyatro kurarsam annesi, görümcesi, vs. görür yanlışlarını düzeltir dedim, o zamandan beri tiyatro yapıyorum. Hayal kurmak ayrı bir şey, hayalperestlik ayrı bir şey. Önce kendini tanıyıp, ne yapabileceğinin farkında olmak lazım. Biz yaşadığımız, nefes aldığımız sürece hayallerimizin peşinden koşmalıyız çünkü hayatta dağın arkasında dağ var.” dedi.

Ronaldo ile oynadığı reklam filmiyle ilgili olarak, “ Ronaldo’yu yardımseverliğinden dolayı çok beğeniyordum. Gerçekten samimiydik; o anne gibi sevdi beni. O bana anne, ben ona evlat sevgisiyle yaklaştım. Biz gözlerimizle anlaştık orada. O beni, ben de onu anlamıyorum, sadece sıkı sıkı sarılıyoruz.”

Akıllı Minyatür Robotlar ve Tıbbi Uygulamalar

Carnegie Mellon University, Öğr. Üyesi; nanoGriptech Kurucusu Metin Sitti  Prof. Dr. Metin Sitti,  gelişmiş ve yumuşak malzemeler kullanılarak üretilen küçük ölçekli minyatür robotların, sağlık ve biyomühendislik alanlarında ve hastalıkların muayenesinde yüksek etkili uygulama alanlarından bahsetti. Minyatür robotlar, küçük ortamlara ve ölçeklere doğrudan erişebilmek gibi benzersiz bir özelliği olan bir teknoloji. Bir yandan, ufak boyutları ve küçük ölçekteki fizik ve dinamik kurallarına uygun doğaları sayesinde çevik ve portatif olan bu robotlar diğer yandan, toplu bir şekilde büyük miktarlarda üretilebiliyor ve ucuza mal edilebiliyorlar. Sitti, milimetrik robotlarla ilgili bölümde böcekler, yarasalar ve kertenkelelerden ilham alarak tasarlanmış yeni nesil, tırmanabilen, uçabilen, sıçrayabilen-süzülebilen, su üzerinde hareket edebilen robotlardan bahsetti. Mikro ölçekteki robotlarla ilgili bölümde ise bakterilere bağlanarak veya dışsal manyetik alanlar sayesinde hareket eden, kanserli hücrelerin hedefli tedavisi ve doku mühendisliği gibi uygulama alanları olan mikrobotlar tanıtıldı.

Sitti, tıpla ilgili küçük robotlardan şöyle bahsetti. ” Tıbbi robotlar çok önemli bir alan olarak son 20 yıldır atağa geçti. Tıpçılar ve mühendisler bir araya gelip, insanların operasyonları sırasındaki riski azaltalım, operasyonları daha rahat geçirsin insanlar ve hatta daha çabuk iyileşsinler dedi. Son 20 yıldır en büyük başarı sizi kesmeden ameliyat yapan sistem. Doktorun bilgileri şu anki teknolojide tamamen robot tarafından alınamaz. Şu anda doktorun yerine geçecek değil, doktora yardımcı olacak robotlar yapıyoruz. Şu ana kadar 300 milyondan fazla operasyon bu robotlarla yapıldı. İçinize radyoaktif veren ve/veya kemik delen robotlar geliştirdik. Önemli kriterler robotun süreyi, riski azaltması. Bir sürü bölgeye doktorlar şu anda ulaşamıyorlar veya ulaşırlarsa da size zarar verebiliyorlar; bizim amacımız bu zararları azaltmak.

Gözle görülemeyecek kadar küçük robotlar geliştiriyoruz. Kişisel hayalim, ileride hepimizin içinde gezen robotlar olacak. Ve bu robotlar hastalık oluşma evresindeyken size haber verecek. İleride bu robotlar tedavi de yapacak. Amacımız daha da küçük robotlar yapmak çünkü damarlar ve beyine gitmeniz için daha da küçülmek gerekiyor. Bu konuda da robotlar geliştiriyoruz. Örneğin yumuşak robotlar, içinizdeki sıvı bölgelerde yüzebiliyor, içinizde her yere ulaşabiliyor.”

Dark Social sosyal medya pazarlamasının dönüşümünde hangi rolü oynuyor?

Sosyal medyada harcanan ortalama süreler dünya çapında uzarken, kullanıcılar gittikçe kapalı, kişisel ve markalar tarafından takip edilemeyen sosyal medya platformlarına kayıyor. Bu durumun iki anlamı olabilir. Bir yandan markaların karşısında gittikçe büyüyen bir fırsat haline gelen, henüz hiç kullanamadıkları bir sosyal muhabbet alanı var. Diğer yandan bu alanın varlığı, sosyal medyanın etkisini doğru bir şekilde değerlendirmeyi zorlaştırıyor.

WARC Pazarlama Direktörü Imaad Ahmed ve Deloitte Digital Sosyal Medya Danışmanı Monica Hu  “Dark Social” adı verilen bu karanlık alanı katılımcılarla paylaştı.

Imaad Ahmed konuşmasında, “İnternetin ölçülemeyen yüzü (dark social) internetin takip edilemeyen noktalarında gerçekleşen konuşmalar, mesajlaşma uygulamaları (WhatsApp, Messenger, Instagram vb), e-posta ve benzeri “gizli” yerler. WARC ve Deloitte olarak her yıl trend raporlarına bakıp önümüzdeki yıl için tahminlerde bulunuyoruz. İnternetin ölçülemeyen erişimi çok yüksek, sadece Messenger’da her ay aktif olan 800 milyon kullanıcı var. Penetrasyonu da aynı şekilde çok etkili – sosyal paylaşımın %84’ü ölçülemeyen sosyal medyada gerçekleşiyor. Buna rağmen pazarlamacıların yatırımlarının %90’ı açık platformlarda gerçekleşiyor. İnternetin ölçülemeyen tarafını yok sayarak hem ulaşabileceğiniz kadar çok kişiye ulaşamıyorsunuz, hem de istediğiniz şekilde ulaşamıyorsunuz. Burada insanlar daha dürüstler, açık platformlarda ise daha kontrollüler, ne de olsa açık olunca bir risk faktörü oluyor. Artık müşterilere doğrudan ulaşabilmek için dark social’ı göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Paylaşılanların %84’ünün dark social olurken pazarlama bütçesinin %90’ının açık platformlar için olması temel sorun. Markalar bu yüzden kayıp sağlıyor. Peki ne yapmak lazım? Dark social’ı daha yakından takip etmek, alternatif paylaşımları teşvik etmek, karanlık sosyal medya uzmanlarıyla çalışmak gerekiyor. ” dedi.

Monica Hu,  Mesejlaşma uygulamalarının artık mesajlaşmanın ötesine geçtiğinden bahsederek, “Örneğin, Asya’da çok popüler olan WeChat uygulaması. İnsanlar buradan hem konuşabiliyor, hem ödeme yapabiliyor aynı zamanda yemek sipariş edebiliyor… Dolayısıyla işletmeler de bunun içinde. Müşterilerle doğrudan konuşabiliyorlar. Artık hedefimiz daha fazla insanın uygulamayı indirmesi değil, o uygulamaları her şey için kullanmaları. Bu çok büyük bir fırsat. Bunu yakalamak için markalar müşterilerine odaklanmalı ve  teknolojilerden faydalanmalı.” dedi.

Fake News

Serdar Kuzuloğlu moderatörlüğünde gerçekleşen “Fake News” panelinin konukları Gazeteci ve teyit.org Kurucusu Mehmet Atakan Foça, Journo, Yazı İşleri Müdürü ve Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sarphan Uzunoğlu, Yalansavar Yazarı ve Developi Genel Müdürü Serdar Başeğmez’di.

Serdar Kuzuloğlu panele sahte haberlere ilişkin verdiği örnekle başladı. Sahte haber aslında çok uzun zamandır hayatımızda olan bir kavram. 90’larda bile internet üzerinden oldukça hızlı yayıldığını gördük, sahte haberler o zamanlarda bile birkaç dakika içinde silinmelerine rağmen ana haber bültenlerine kadar yayılabiliyordu. Belki en akılda kalıcı örneği sakallı bebek! Tamamen yalan olmasına rağmen pek çok kişi inandı ve paylaştı.

Panelde bahsedilen konular şunlar oldu;

Sahte haber (fake news) nedir? Doğru olamayan diğer haberlerden farkı ne? Sahte haberler kutuplaşmanın yüksek olduğu ülkelerde daha çok görülüyor. Çünkü bu tarz ülkelerde tarafsız haberler çok okunmuyor. Bu durumda basın kurumları ve gazeteciler okunmak için, tutunabilmek için sahte haberler üretmeye başlıyor. Sahte haberler doğru olmayan veya doğrulanma ihtimali olmayan haberler. Aynı zamanda arkasında kötü niyet olan haberler. İnsanları belli bir şekilde düşündürmek için tasarlanmışlar. Çünkü başka türlü dinlenemiyorsunuz. Sarı gazetecilik veya boyalı basın gibi sırf reaksiyon almak için yapılan haberlerden biraz farklı. Eskiden sahte haberler parodi için yazılabiliyordu, artık tamamen art niyetli. Yanıltıcı haber ise kelime, fotoğraf, başlık vs. kullanımı ile doğru olan bir haberi çarpıtmak. Sansasyonel haber de aynı şekilde. Sahte haberin ise hiç doğruluğu yok. Türkiye’de yalan/sahte haber kurumsallaştı, nedeni de trafik ve reklam. Sahte haberler çok paylaşılıyor. Sosyal medya da bunu çok etkiliyor tabii. Türkiye’de insanlar gerçeğe ulaşamadıkları için her gördüklerini paylaşıyorlar. Aynı zamanda insanlar kendi politik görüşleri ve önyargılarıyla uyuşan sahte haberleri incelemeden paylaşıyor. Çünkü inanmak istiyorlar. Suriyeliler hakkında paylaşılan haberler gibi. Aynı zamanda içerik hırsızlığı da çok oluyor. Fakat bunun önüne geçemiyoruz. İnsanların orijinal içerik üreteceklerine güvenmek gerekiyor.

Marka Güvenliği

Bilgi Grubu Başkanı ve Ciner Medya Dijital Yayınlar Genel Müdürü Mahmut Kurşun’un moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Marka Güvenliği’ panelinin konukları BPN Istanbul CEO’su Nüzhet Algüneş, Google Türkiye Ülke Direktörü Bülent Hiçsönmez, Facebook Türkiye Ülke Direktörü Derya Matraş’dı.


Marka güvenliği nedir sorusuna Nüzhet Algüneş, “Marka güvenliği; bir markanın medya arzı üzerinde maruz kalabileceği her türlü risk için yönetilmesi alanı. Bir markanın üzerindeki her türlü riski kapsıyor. Brand safety, medya üzerinde hep var olan bir konu. Dijitalleşmeyle birlikte daha çok gündeme geliyor. Çünkü programatikle birlikte on binlerce siteye aynı anda reklam verdiğimiz zaman kontrol zorlaşıyor. Bu aslında sadece dijitalle ilgili değil, medya var olduğundan beri olan bir konuydu.”dedi.

Dijitalin çok konuşulmasının sebebi her adımın ölçümlenmesi mi acaba?

Bülent Hiçsömez, esas en büyük değişiklik dijitalde ciddi bir büyüklükten, veri üretiminden ve tüketiminden bahsediyoruz. Bu, sektörün var oluşundan beri ortada olan ve çözmeye çalıştığımız, her geçen gün daha iyiye gittiğimiz bir sorun. Şubat-Mart olaylarından sonra 3 kademeli önlemler alındı.

  • Kurallar daha sıkılaştırıldı. Reklam alanı alabilecek içeriğin alanı daraltıldı.
  • Yapay Zekaya çok daha fazla yer verilmeye başlandı, çok daha fazla kontrol mekanizması geldi.
  • Reklamverene kontrol verildi ve kampanya default’u çok daha kısıtlı bir yere çekildi. Reklamveren istiyorsa bunu genişletebiliyor.

Fake news’e Facabook’un bakış açısı nasıl sorusuna Derya Matraş, Sahte haberler konusunda bunun kaynağı nedir ona bakmak lazım. Bundan on sene öncesine kadar üretilen datayı biz bugün bir günde üretiyoruz. Bu da beraberinde bilgi kirliliği getiriyor. Sadece dijital değil, fiziksel dünyada da bu geçerli. Sahte haberler Facebook’un en büyük öncelikleri arasında. Üç şeye dayanıyoruz: Topluluğumuzun, 2 milyar insanın uygunsuz bulduğu şeyleri rapor etmesi, yapay zeka ve milyonlarca içeriği kontrol eden insanlar. Sahte haber konusunda belirli araçlar geliştirmeye ve kullanıcıları eğitmeye başladık. Çok ciddi bir data hacminden bahsediyoruz, hiç kimse ben mükemmel olacağım sözünü veremez. 2 milyar insanın olduğu bir yerde hiç kötü aktör olmayacağının sözünü veremiyoruz ama bu bize sunulduğu sürece (raporlama) harekete geçiyoruz.

Nüzhet Algüneş ise şunları söyledi, “Bir şeyler konuşuluyor ama biz buna hazır mıyız? Eğer bizim dijital müdürümüz var, bütün dijital işleri o hallediyor diyorsanız geridesiniz. Bunu herkesin içselleştirmesi gerekiyor. İçgörüyü kreatif ajanslara verdiğimiz bir dünyadayız artık. Böyle bir data zenginliği pazarlama dünyasında hiç olmadı. Brand safety şu, 20 yıllık şoförseniz kaza yapma ihtimaliniz daha düşüktür ama ehliyeti yeni aldıysanız aracı duvara doğru da götürebilirsiniz. Yeni profillerin kazandırılması ve yeni data okuma sistemlerinin devreye alınması şart gibi gözüküyor.”

 MMA Türkiye 2016 Mobil Reklam Harcama Araştırma Raporu Verileri

Mobil pazarlamanın ve ilgili teknolojilerin gelişimine öncülük eden MMA (Mobil Pazarlama Birliği) Türkiye üyeleri, Onursal Başkan Vokan Biçer moderatörlüğünde,  Nielsen Türkiye, Genel Müdür ve MMA Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Tolon, Araştırma & Ölçümleme Komitesi Eşbaşkanı Burak Yılmaz, MMA Türkiye 2016 mobil reklam harcama araştırma raporu verilerini Digital Age Summit sahnesinde paylaştı.

2016 mobil reklam harcama araştırma raporuna göre, geçen yıl mobil pazarlama yatırımları 122 milyon TL oldu. Bu arada şunu not etmekte fayda var: Veriler Demirören, Doğuş, Genart, Medyanet, Mobilike, Move ve Onedio networklerinden log metodu ile derlendi. Diğer bir noktaysa temsil edilen mecralar üzerinde premium ve programatik odaklı alımları kapsadığını vurgulamak gerekiyor. MMA Türkiye’nin raporunda format noktasında video ve display olarak iki ana kategoriye yer veriliyor. Raporda satış kanalının gelir ve reklam harcamasını dağılımı da açıklanıyor ve programatik için 32,9 ve premium taraf için 89,1 milyon TL harcandığı ifade ediliyor. Çalışmadaki geçen yıl ayrıca 22,3 milyar reklam gösterimi yapıldığı da aktarılıyor.

Digital Age Summit 2017’nin ilk gününde etkinlik sonrası, katılımcılar Wirecard  ve Türk Telekom’un hazırladığı Happy Hour’da eğlendi.