İK, dijital dönüşümde öncü olabilir mi?
İş ve özel hayatımızın merkezine yerleşen dijitalleşme kurumsal dünyanın tümüne etki ediyor ve doğal olarak insan kaynakları süreçlerini de etkiliyor. Bugün insan kaynakları dijitalleşen dünyanın tam olarak merkezine yerleşmiş durumda. Elbette bu yeni bir tespit ya da sıcak bir trend değil, aksine son yıllarda göstere göstere “geliyorum” diyen bir değişimin en sağlam halkası. Ancak en nihayetinde dijital çağda taşların artık yerine oturmaya başladığı ve büyük resmin açık seçik ortaya çıkmaya başladığı şu dönemde stratejik açıdan İK’nın dijitalleşmesi ve dijital dönüşümdeki önemi daha net ortaya çıkıyor.
Konuyu biraz daha somutlaştıralım. Malum, hayatımızda bir Y kuşağı ve iş dünyası için eli kulağında olan bir Z kuşağı gerçeği var. Araştırmalara göre 2025 yılında global iş gücünün yüzde 75’ini bu Y kuşağı oluşturacak. Hatta küreselleşen dünyamızda önümüzdeki dört yıl içinde beş kuşağın bir arada çalışması da bekleniyor. 2020 yılında çalışanların yüzde 40’ını serbest meslek çalışanları oluşturacak ve 2,5 milyar insan sosyal ağlarla bağlı olacak. Öte yandan, dijital çağın yeni çalışma düzeninde firmalar arasındaki müşteri kapma yarışına yetenek savaşlarının da dâhil olduğu aşikâr.
Dijital dönüşümün bayrak taşıyıcısı nitelikli iş gücü
Toparlayacak olursak; bugünün aklı başında CEO’larının pazarlama bütçesinden kısıp İK’ya yatırım yaptığı bir çağdayız. Çünkü en büyük gider kalemi nitelikli insan. Bir şirketi dijital dönüşümde istediği yere alıp götürecek de yine nitelikli insan. Öyleyse bu yeni çağda hem içerdeki çalışanı verimli, şirkete bağlı ve mutlu kılmak hem de dışarıdan içeriye en iyi, en yetenekli adayları çekmek İK’nın birincil kutsal görevi olmalı. Bu işteki en güçlü silahı ise dijitalin sihirli anahtarları.
Bu anahtarların belki de önemlisi bugün dijital dünyada en fazla konuşulan konuların başında gelen büyük veri. Pazarlama alanında yoğun olarak kullanılmaya başlanan büyük veriyi analiz etme trendi, tüketicinin ilgi alanlarına uygun çözümleri bulduğu bir ortam oluşturdu. Tüketicilerin markaların pazarlama faaliyetlerinden edindikleri bu alışkanlık, çalıştıkları kurumlarda insan kaynakları alanında da yeni yaklaşım beklentileri doğurdu. Bugün büyük verinin öneminin giderek artması ve veri işleme tekniklerinin gelişmesi, “CRM” bakış açısı ile çalışanlara özel ve kişiselleştirilmiş insan kaynakları uygulamalarının giderek artmasına yol açıyor. Bu bağlamda insan kaynakları departmanlarının ellerinde bulunan çalışan verileriyle şirketlerde dijital dönüşümü başlatacak öncü departman olması kimseyi şaşırtmayacaktır.
İK’nın dönüşümünde tek başlık elbette büyük veri değil. Sosyal medyadan eğitime UX’ten mobile farklı dijital trendleri kendi bünyesinde eriterek kendini yeniden yaratan İK’nın dijitalleşmesi son derece geniş bir konu. Biz de bu ay şirketler açısından giderek önemi artan bu konuyu farklı disiplinlerden yöneticilerin katılımıyla masaya yatırdık ve “Türk iş dünyasında dijital bir İK mümkün müdür?” kapağıyla Ekim sayısında sizlerin karşısına çıktık.
Yorumlar