2017, “İnsan-sistem etkileşimdeki kanal sayısı artıkça, deneyim tasarımına verilen önem de artacaktır” hipotezinin kendini doğrulama fırsatı bulabildiği yıl oldu. Kurucusu olduğum deneyim tasarımı ofisinde “dönüşüm”ün formülünü yukarıdaki basit grafikle aktarıyoruz. [U] yani “insan” deneyim tasarımcısının kahramanını, [design] ise deneyim tasarımcısının, karşılaştığı problemi çözmek için “insana” sunacağı çözümü simgeliyor. Davranışta hedeflenen “dönüşüm”ün, deneyimde yapılacak “tasarım”ın tanımları bizce bu kadar net.
Bu girizgâhın sebebi ise 2017’nin bu formülle açıklanabilecek gelişimlere gebe kalmış bir sene olarak özetlenebilmesi… Yazıyı istatistiklere boğmak istemediğimden, kısaca “UX nedir,” olarak tanımlanabilecek 2016’nın ardından umutla baktığımız 2017, “Bize de UX lazım” yılı olarak kayıtlara geçti dersem, yalan olmaz. Nisan 2017’deki referandum sonuçlanana kadar ayağı frende bekleyen dijital ürün / servis sahipleri, “görece stabil” geçeceği anlaşılan 2017 2. yarı yılı başladığı anda, “yılın dom dom kurşunu” olarak gördükleri “UX”e yatırım yapmaya odaklandılar. Öncelikle, finans (bankacılık ve sigortacılık), (veri hatlarındaki tüketimi coşturan katma değerli servisler ekseninde) telekom ve (tekstil odaklı) e-ticaret ürün / servis deneyimleri başta olmak üzere, yatırımların geriye dönüşleri için kullanıcı ayak izleri ölçümlenmeye başlandı. Hemen sonrasında, “Bu olmadı, yenisini yapalım” yerine “Kullanıcısının sıkıntılarını anlayarak iyileştirelim” stratejisi ortak tercih olarak kabul gördü. UX, “teknolojik bir şey”den “insanı merkeze alan güzel bir şey” algı sınıfına dikey geçiş yaptı. Deneyim tasarım profesyonelleri için “bir şey tasarlamak”tan kurtulamamış olmanın ağırlığının, dayanılmaz olmaktan çıkmaya başladığına işaret eden tüm bu gelişmeler, ardı ardına yayına giren “UX / UI Designer arıyoruz.” iş ilanlarıyla “Bir deneyim tasarımcısının görev tanımı nedir?,” sorusunun da -ne mutlu ki- daha çok tartışılmaya başlandığı bir yıl olmasını sağladı. Bir önceki sene sayısı iki elin parmakları kadar olmayan UX Design Studio’lar farklı uzmanlık alanlarını sivrilterek, sektör ve teknoloji dikeyleri gerçekleştirerek çoğalmaya, UX profesyonellerini önce bir araya getirmeyi sonra da onlardan bir topluluk oluşturmayı hedefleyen faaliyetler yürütmeye başladılar.
Apple’ın Siri’si, Amazon’un Alexa’sı, Google’ın Assistant’ı ve Samsung’ın Bixby’si derken, cebimizdeki sesli asistanların sundukları AI destekli hizmetlerle deneyim tasarımcıları için nur topu gibi yeni bir meydan okuma ortaya çıktı: Sesle etkileşim deneyimini tasarlama… “Ne ara Türkiye’de bu saydıklarına rakip bir sistem kurabilen oldu ki,” diye soranlar için aklıma Arçelik’in “Sihirbaz”ı dışında bir örnek gelmiyor. Dünya genelinde birçok gelişmiş ülkeye parmak ısırtacak seviyede ilerlemiş Türk dijital bankacılık ekosisteminde ise başı çeken 4 büyüklerin mobil bankacılık uygulamalarında mobil işletim sistemlerinin içerisine gömülü sesli komut sistemleri ve akıllı asistanları kullanılmak suretiyle mesafe kat ettikleri aşikâr. Birbirlerinin peşi sıra devreye aldıkları, “sesli etkileşim özellikleri” sayesinde mobil cihazlarla sesli etkileşimin son kullanıcı nezdinde içselleştirilmesinde 2017 yılı içerisinde önemli inisiyatifler aldıklarını görebildik.
Akıllı ev sistemlerine en büyük yatırımı gerçekleştiren Arçelik’in, 2017 içerisinde beyaz eşyadan sonra ev elektroniği özelinde de insanı merkeze alan, birbirine uyumlu ve daima bağlantılı ürünler geliştirme stratejisi ile zengin ürün ve marka gamı ile penetre edebildikleri hane sayısı dikkate alındığında, Türk tüketicisinin “hane içerisindeki dijital deneyime adaptasyon evriminde” gözle görülür bir sıçrama yaşattığını iddia edebiliriz.
2017 içerisinde chatbot’lar sayesinde ünlenen “Conversational UI”, yani “Sohbet eder gibi çalışan dijital deneyim”, sistem girdisini butonlara tıklamak ve form girdi alanlarını doldurmak, dijital içerik tüketimi de sayfaları scroll etmek ile video izlemekten ibaret gören zümrede “Evreka!” etkisi yarattı. Aynı, ilk çıktığı günlerde “olduğundan daha da akıllı olduğu sanılan” Smart TV’lerde olduğu gibi “ederinden yükseklere konumlandırılan” chatbot’lar, bu tip, etkileşim oranı yüksek, bağlam-neden-sonuç ilişkisi karışık süreç tasarımlarında deneyim tasarımcılarının rolünün ne kadar önemli olduğunun anlaşılabilmesi adına sektöre güzel asistler yaptı. “Bizde de chatbot var.” temalı bol sıfırlı yatırımlar, oldukça yüksek adette “trend yelkencisini” kurban ettirdiler.
Yeni eklenen etkileşim kanalları bir yana, masaüstü, mobil uygulamalar, Netflix’in pazara girişiyle dönüşen OTT deneyimi, reklam gelirlerinin her geçen gün azalmasıyla dönüşmek zorunda kalan internet medyası ve ona bağlı hızla evrilen içerik odaklı iş modelleri sayesinde UX, belki de hiç olmadığı kadar aranan bir yetkinlik olmaya başladı.
2017 bir yandan da rüştünü iyice ispatlayan e-girişimcilik ürünü dijital ürün ve servis odaklı gelir modeli henüz stabil olmayan hızlı büyüme odaklı yeni oluşumlar ve onların özel sermaye tarafından teşvik edilişlerine sahne oldu.
Kuluçka ve hızlandırma programları ile onların popüler etkinlik formatları hackathon’lar sayesinde MVP ile iş fikri doğrulama, hipotez geliştirme ve (design thinking) müşteri odaklı iteratif tasarım gibi yıllardır UX Design metodolojisi içerisinde yer alan yöntemler e-girişimcilik alanında kullanılmaya başlandı. Bir yandan deneyim tasarımı ofisleri için yeni bir persona ortaya çıkarken, diğer bir yandan girişimlerin yatırıma geri dönüş oranlarını hesaplama hiss-i kable’l-vukudan (altıncı hise) çok daha ileri hesaplama yöntemlerine sahip oldu.
2017 süresince, Türkiye’de henüz sadece kavramsal olarak tartışılır ve teoriden pratiğe inmekte zorlanıyor olsalar da VR (Virtual Reality), AR (Augmented Reality) ve IoT (Internet of Things-Nesnelerin interneti) terimleri de dünyadaki teknoloji devlerinin ürünleştirme ataklarıyla güncel UX sohbetlerinde temas edilir ve “Yatırım yapılacaklar listesine aday” listesine girmeye hak kazanır oldular. Bu gelişme UX profesyonelleri için onlarca SDK indirme, teknolojiye özel bilgi mimarisi, içerik stratejisi, arabirim tasarım yöntemleri geliştirmeyi de 2018 için ödev kıldı.
Tüm bu gelişmelerin ışığında, UX namına 2018’den umutlu olduğumu belirtmemin Polyannacılık olmayacağını düşünüyorum. Ölçümlenebilir, insanı merkeze alan, test odaklı tasarımın karar vericiler nezdinde kabul görmesine çok yakınız. “Kaç wireframe tasarlamamız lazım,” veya “Kaç kişiye test yapmamız lazım,” ya da “Bu ay hedefimiz 10 A/B Testi yapmak. Bu mümkün mü,” gibi taktik sorularda boğulmak yerine “Mevcut ve yatırım yapacağımız yeni dijital kanallardaki kullanıcı deneyimlerini temel bir stratejiye oturtmak için ne yapmamız gerekiyor,” sorusuna yanıt aramaya odaklanacağımız bir yol olması dileğiyle…
Yorumlar