Savaş Önemli: Kırmızı ışık çok özel bir proje, bu bağlamda ödül elbette herkesin aklının bir köşesinde vardı. Peki büyük ödül bekleniyor muydu?
Ender Buruk: Kırmızı Işık projemiz Cannes Lions yolunda birçok ödül aldı aslında. Kristal Elma’da, Felis’te, yurt dışında Stevie Ödülleri’nde farklı kategorilerde ödüller topladı. Dolayısıyla Cannes’da ödül bekliyorduk. Tabii burada ödül alma işi biraz da ajansın nasıl parlattığıyla ilgili, ki çok güzel anlatılmış cidden. Bu ödül Türkiye için, Vodafone için ve Team Red için bir ilk oldu.
Arzu Ünal: Cannes’da ödül almak çok önemli bir şey. Çünkü tüm dünyadan 40 bin projeyle yarışıyorsunuz. Başvurayım belki kazanırım diyen işler gelmiyor buraya. Bu yüzden gerçekten seçilmiş işlerle yarışıyorsunuz. 16 kategorideki jüri dünya çapındaki insanlardan oluşuyor. Bunlardan dolayı kısa listeye bile kalmak çok büyük bir iş bence. Biz ilk gün kısa liste haberini aldık, sonrasında ikinci dalga ile outdoor’daki bronzlarımız, gümüşlerimiz geldi. Son olarak biz gümüş altın arasında bir şey beklerken, Grand Prix geldi. Diğer güzel haber ise Kırmızı Işık jürinin hemfikir olup da, tam puan verdiği bir iş. Jüri Başkanı ödülü verirken bunu gerçekten çok güzel anlattı. Özetle şunları dedi; “Dünya çapında bir kurumun sosyal bir misyon için yola çıkarak hazırladığı bu iş, içinde teknolojiyi barındırıyor ve bu teknolojiyi bir çok medya aracıyla iletişime son derece zeki bir şekilde taşıyor. Biz bu işe şapka çıkarıyoruz”
Sizce Kırmızı Işık’ı bu kadar özel kılan en önemli yanı nedir?
Ender Buruk: Bu ürün Vodafone Vakfı gibi bir sivil toplum kuruluşunun ödülü. Büyük bir teknolojik alt yapısı var bununla birlikte. En önemlisi ise işin iletişimi yapılırken son derece yaratıcı ve yenilikçi bir söylemle yine çok yaratıcı ve yenilikçi mecralarla yapılıyor. Jürinin tam puan vermesi çok güzel ama, bu proje zaten tek bir ödül almadı. Grand Prix dışında farklı jürilerin değerlendirdiği farklı dallarda 3 Bronz, 2 Gümüş ve 1 Altın Aslan daha aldı.
Arzu Ünal: Cannes’da son dönemlerde şunu gözlemlemeye başladık; kategori dediğiniz sınırlar artık çok inceliyor ve her şey birbirine yaklaşıyor. Bu yüzden bu iş yaratıcı data’da ve medya kategorilerinde aynı anda ödül alabiliyor. Bu iş 360’ın ötesinde. Burada bir inovasyon var, bir sosyal iyilik, fayda var. Bu kampanya sadece ihtiyacı olana duyurmanız gereken bir kampanya. Duyurmak ve duyurmamak için iki ayrı çaba harcamak ve ikisini aynı anda yaparken, akıllı teknolojileri arka planda doğru kullanabilmek gerekiyor. Bu nakış gibi işlenmiş bir proje. Bu yüzden çok farklı kategorilerde ödüller alabildi. İletişim sektörünün teknoloji ile nasıl iç içe geçtiğinin çok güzel bir örneği aslında. Burada entegrasyondan öte bir etkileşim var. Kampanya gittiği yerde kimle muhatap olduğuna göre yön değiştirebiliyor. Türkiye’den buna benzer çok iş çıkmıyor, böyle bir işe bir iletişim şirketinin öncelik etmesi Grand Prix kadar önemli bence.
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Ender Buruk
Peki hikâyenin başına dönecek olursak, proje nasıl ortaya çıkıyor?
Ender Buruk: Bizim Türkiye Vodafone Vakfı diye 2007 yılında kurduğumuz bir sivil toplum kurumumuz var. Amacı klasik bir vakıf olarak farklı konularda sosyal gelişime destek olmak. Bunun en önemli konularından biri Önce Kadın Programı. Programın amacı kadınların ekonomik ve sosyal hayata katılımını, özünde güçlenmesini sağlamak. Biz yaptığımız araştırmalarda şunu görüyoruz, mobil teknolojileri farklı alanlarda kullanarak 2020 yılına kadar 9 milyon kadının hayatında iyileşme sağlayabiliriz. Bu gerçekleşirse yaklaşık 6,6 milyar Türkiye ekonomisine katkısı olabilir. Bu katılımla Türkiye küresel güç olabilir. Kadının güçlenmesi konusunda güvenlik çok önemli bir konu. Araştırmalar hepimizi üzecek sonuçlar ortaya koyuyor. Bir araştırma Türkiye’deki kadınların yüzde 35’inin eşlerinden şiddet gördüğünü ortaya koyuyor. Bu yüzde 35’inin yarısı bunu dile getiremiyor. Başka bir araştırmaya göre Türkiye’deki kadınların üçte biri yakın çevresindeki erkeklerden şiddet görüyor. Yüzde 14’ü de uzaktaki erkeklerden şiddet görüyor. Bütün bunları alt alta kadınlar konusunda koyunca önce güvenliği sağlamak gerektiğini anlıyorsunuz. Bizim bu konuya iki şekilde destek olma şansımız var: Dijital teknolojiler ve iletişim. Güvenlik konusunda ne yapabiliriz diye düşünmeye başlayınca da önce dijital teknolojileri nasıl kullanabiliriz diye baktık.
Bu aşamada projenin işlevi konusunda yol haritanızdaki fikirler nelerdi?
Ender Buruk: Öncelikle bu konunun gizli kalması gerekiyordu, sadece kadınlar bilmeli, onlara şiddet uygulayan erkekler bilmemeliydi. Çok hızlı ulaşması gerekliydi. Aynı anda birçok yere emniyete, jandarmaya vs haber vermesi gerekliydi. Kadınların bu uygulama ile çevresindeki insanlara komşusuna, arkadaşına bilgi verebilmesi gerekiyordu. Bu birkaç kriterden yola çıkarak bizim Ar-Ge firmamız Oksijen’le birlikte bu ürünü geliştirdik. 25 Ekim 2014’te bunun lansmanını yaptık. Tüm Türkiye’yi yasa boğan Özgecan olayından sonra ise kullanımı çok fazla arttı. Şu anda 275 bin indirilme sayısına ulaştı. Kırmızı Işık ile dijital teknolojileri kullanarak çok önemli bir sosyal soruna çözüm yaratma imkanı bulduk.
Bu ödüle Vodafone Global’den nasıl tepkiler geldi?
Ender Buruk: Çok güzel tepkiler geldi. Şöyle ki; biz ödül töreninde Gökhan Bey’le Lizbon’daydık. Ama gelişmeleri sürekli ekipteki diğer arkadaşlarımızdan alıyorduk. Haber geldikçe biz de global ekiple paylaştık. Benim bildiğim kadarıyla Vodafone Grubu’nun ilk Grand Prix’si.
Y&R Team Red İstanbul Ajans Başkanı Arzu Ünal
Bu işin teknoloji kısmı kadar iletişim kısmı da çok önemliydi. İşin iletişim kurgusunu da dinleyebilir miyiz?
Arzu Ünal: Az önce belirttiğim gibi bu işi bir yandan duyururken diğer yandan duymaması gerekenlere de duyurmamak gerekiyordu. Biz de şöyle bir yol izledik. Biliyorsunuz internette video sitelerinde kadınlara özel; saçtan makyaja hazırlanan videolar son dönemde çok popüler. Bunlar erkeklerin hiç izlemeyeceği içerikler. Biz mesajlarımızı video içerikler içine gizledik. Yine de izleme ihtimallerine karşı videoları olabildiğince uzun tuttuk. Bu videolardan o kadar çor var ki, ayrışması için mesajlarımızı içeren videoları çekenleri kadın programlarına çıkardık. Bununla ilgili posterler yaptık. Mesajlarımızı iç çamaşırı etiketlerinden ağda bantlarının içine kadar kadınlarla ilgili özel yerlere gizledik.
Bu işi kurgulayan ekipte kaç kadın vardı?
Arzu Ünal: Aslında çok ilginç, proje ekibinde sadece bir kadın var. O da kreatif direktörümüz. Erkeklerin yoğunlukta olduğu bir ekipten bahsediyoruz. Bu çok emek isteyen bir kampanya, her bir mecra ile tek tek iletişime geçip, anlaşıp, mecraya özel bir kurguyla hayata geçirmeniz gerekiyor. Bu kadar hassas bir konuyu çıkıp TV’de anlatamazsanız, ancak Kırmızı Işık gibi zekice bir kampanya ile gizliliği koruyarak kurgulayabilirsiniz. Şu anda bize düşen bu kampanyanın yeni bir versiyonunu çalışmak. Yaptık bitti gibi düşünmemek lazım. Bundan sonraki birçok kampanya da dijital dönüşümden faydalanıp, tüketiciyle daha fazla etkileşim içinde olacak, bitmeyecek ve ihtiyaca göre değişerek, dönüşerek yeniden hayatımıza girecek. Dijital dönüşüm iletişimi de reklamcılığı da dönüştürecek.
Yorumlar