Johan Huizinga, 1950’lerde yazdığı Homo-Ludens isimli kitabının kapağına da 1400’lü yıllardaki bir Belçika kenti olan Antwerp’in sokaklarının resmedildiği Pieter Bruege’nin “Child Games” adlı bir yağlıboya tablosunu seçmişti.* Çünkü bu tablo Homo-Ludens isimli kitabı için biçilmiş bir kaftandı. Ludens, Latince oyun oynayan demekti ve tabloda birçok yaş grubundan insan açık havada, sokak aralarında, yollarda uzun eşek oynuyor, koşturup yarışıyor, çelik çomak döndürüyor, tekerlek çeviriyor ve aşık yani zar atıyordu. Bu grupta sadece çocuklar değil tüm yaştan insanlar vardı. Bu resme baktıkça aklıma son birkaç haftadır tüm dünyadaki Pokemon Go çılgınlığıyla sokaklara ellerinde telefonlarla düşen birçok yaş grubundan insan gelmeden edemiyorum. Acaba bu oyunun yaratıcılarının açtığı yolda oyun, Huizinga’nın dediği gibi hak ettiği ciddiyeti görmeye ve önemi kazanmaya mı başlıyor?
Google, 2013 yılının 1 Nisan’ında artık arama sonuç ekranına görsel ve videonun yanı sıra başka bir alternatif olarak koku özelliğini de sunduğunu duyurdu. Tabii ki, kısa sürede bunun 1 Nisan şakası olduğu ortaya çıktı ancak çıkasıya kadar ciddi bir gürültü koparmıştı. Sonraki sene 2014’te de acaba Google 1 Nisan şakası yapacak mı derken o sabah Google sanılanın aksine sadece basit bir iş ilanı çıktı. İş ilanında Google için çok önemli olan Google Maps-Haritalar ekibine yeni ekip üyeleri arandığı yazılmıştı. Ancak detayda bu kişiler bu görevi gerçek hayatta bazı gizli sanal pokemon karakterlerini avlayarak bu haritaları genişletecekti ve title’ları da “Pokemon Eğiticisi” olacaktı.** Bir süre sonra bu iş ilanının 1 Nisan şakası olduğu söylense de o dönemde Google’ın o dönem çok küçük bir davetli grubla oynanan artırılmış gerçeklik oyunu Ingress ‘i oynayanlar bu haberin sadece basit bir şaka olmayabileceğini aslında düşünmüştü.
Pokemon’dan önce Ingress’a bakmak gerekiyor
Google çalışanlarından bir grubun 2010 yılında şirket için start-up’ı olarak kurduğu Niantic Labs adlı Artırılmış Gerçeklik (Augmented Reality-AR) yani gerçek görülen dünyaya ekstra bilgiler eklenerek oluşturulan deneyimlere odaklı küçük bir firmaydı. 2010 yılında tam da Google Glass ile artırılmış gerçeklik konusunda büyük bir devrim yapmaya hazırlanıyordu. Ancak teknolojinin sadece cihazlarla deneyimlenemeyeceğini bilen Google, içerik konusunda da paralelde değişik fikirlerde denemeler yapıyordu, Niantic Labs bunlardan oyun odaklı olan biriydi. Sonradan firmalaşarak Niantic adını alan firma iki sene geçmeden ilk uygulamasını Google’ın o dönemki uygulama mağazası olan Android Store’a “Ingress” ismiyle sessizce ekledi. Sadece özel davetiye ile indirilebilen oyunda gerçek dünyada oynuyordunuz ve fütüristik bir hikâyesi vardı. Pokemon Go’nun tüm oyun tasarımının Ingress üzerine kurulu olmasından ve bazı Ingress oyuncularına göre Pokemon Go şuan oyun kurgusu olarak Ingress’in 5’te biri seviyesinde olmasından Ingress’i daha detaylı tanımak aslında Pokemon Go’nun geleceği yerler hakkında bize bilgiler verecektir.
Ingress’in bilim kurgu filmlerini aratmayacak bir hikâyesi var. Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’ndeki (CERN) bilim insanları uzak bir gelecekte, dünyanın Exotic Matter (XM) denilen bir madde ürettiğini ve bunun bazı kimyasal şekillendiriciler ile birlikte insanların birçok duyusunu etkilediğini söyler. Burada dünya ikiye bölünüyor ve sizin de oyunu oynamak için bu iki farklı ekipten birini seçmeniz gerekmekte. Ekiplerden yeşil renkli olan Enlightened (Aydınlar) bu maddeyi işleyerek kullanarak insanlığın daha da güçlenmesini istiyor, mavi renkli olan ise Resistance (Direnişçiler) ise insanlığın olduğu gibi kalmasını, diğer türlü çok büyük felaketlerin olacağını öngörüyorlar. Seçimi yaptıktan sonra ekipteki diğer oyunu oynayanlarla birlikte yaşadığınız bölgedeki kritik bölgeleri (portalleri) ele geçirmeye çalışıyorsunuz. Yaşadığınız şehrin meydan, okul, kütüphane ve kavşakları portal olabilir. Amaç, onları üçgen içerisine alarak kendi renginizle belirtmek ve kontrol altına almak.
Ingress; MMORPG (Massively Multiplayer Online Role-Playing Game-Devasa Çok Oyunculu Çevrim İçi Rol Yapma Oyunu) olarak bilinen ve bilgisayar üzerinde çok büyük bir kitlenin tercihi olan oyun türünün gerçek hayatta oynanması tarzında ücretsiz bir oyundu. Gerçek hayatta içlerinde hediyeler olan basit kutuları GPS üzerinden bularak oynanan “Geocaching” isimli oyun ve kitlesi aslında 2007 yılında bu yana tüm dünya üzerinde birbirleri için korunaklı kutuları bulmak üzerine açık havada oyunlar oynamaktaydı Günümüzde de Türkiye’de kutu yerine rozet kullanan “Sakladık” isimli girişim bu fiziksel hayatta oyun oynama kurgusunu özel bir kitleyle devam ettiriyor. ***
Ingress ile Niantic hem artırılmış gerçeklikle ekip görevleri üzerine olan bu oyunla teknik ve güvenlik gibi bir çok konuda tecrübe kazanıyordu. Oyun hali hazırdaki MMORPG oynayanlardan büyük bir ilgi gördü. Dünya çapında 7 milyondan fazla aktif oynayan mevcut.
Bu özel kitleye ulaşmak isteyen birçok firma bu oyunu hemen keşfetti ve daha ilk yılında Hint Water, Vodafone, Motorola, AXA, SoftBank, Mitsubishi UFJ Financial Group ve Lawson gibi firmalarla da iş birliği yapılarak oyun içinde marka konumlandırma ya da oyun dışında bu oyunu oynayanlara iletişimde pazarlama kampanyaları ile Ingress üzerinden çözümler yapmışlar.
Aşağıdaki güncel Ingress’in İstanbul haritasından da görebileceğiniz üzere sanal görevler ve savaşlar ciddi bir oyuncu kitlesini arkasından sürüklemeye devam ediyor.
Pokemon ve Niantic’in yolları nasıl kesişti?
Gel gelelim Pokémon ve Ingress’in yapımcısı Niantic’in yollarının nasıl kesiştiğine. Pokemon’un Japon yaratıcısı Satoshi Tajiri, çocukluğunu Japonya’nın başkenti Tokyo’da geçirdi. Tajiri’nin döneminde bugün olduğu kadar endüstriyel bir yapıya sahip olmayan şehirde geniş doğal alanlar bulunuyordu. Tajiri bu alanlarda oynarken çevresinde gördüğü böceklere merak saldı ve çocukluğunun önemli bir bölümünü böcek koleksiyonculuğu yaparak geçirdi. Daha sonra video oyunlarına merak salan Tajiri’nin neredeyse tüm yaşamı Pokemon oyununu hayata geçirmek için çizilmiş gibiydi. Tajiri 1996 yılında rüyasını gerçekleştirerek çevrede bulunan yaratıkları toplamaya dayalı bir bilgisayar oyunu olan Pokemon’u piyasaya sürdü. Devamında çizgi film, kağıt oyunları, oyuncakları derken Pokemon bir fenomen halini aldı. İlk yayımlandığı tarih olan 1996 yılından günümüzde 20.ci senesini kutlayacağı 2016 yılında yine herkese yeni dijital kanallar üzerinden ulaşmak ve o dönemde özellikle çılgınlık seviyesinde olan Pokemon hayranlığını içselleştiren kitlesine yeniden ulaşmak istiyordu. Pokemon Company CEO’su Tsunekazu Ishihara hali hazırda Japon’ya daki Ingress topluluğu üyesi ve aktif bir oyuncusuydu. 2014 yılındaki 1 Nisan şakası videosunun gördüğü ilgi ile aslında düşündüğü şey kafasında oluşmuştu: Ingress tarzında bir Pokemon oyunu yani Pokemon GO!
2015 yılı ortalarında yapılan bir anlaşmayla Niantic tarafından Ingress üzerinde geliştirilmeye başlanan Pokemon Go, gerçek hayatta mobil cihazlarınızla sanal Pokemon karakterlerini avlama üzerine kurulu bir artırılmış gerçeklik (AG) oyunu olarak geliştirilmeye başlandı. Ingress’teki AR üzerinde oyunlaştırma konularındaki GPS, oyun tasarımı, batarya, performans ve güvenlik gibi konulardaki tecrübesini, Pokemon gibi geniş kitlelerde motivasyon yaratacak bir projede kullanmaya başladı. Nintendo’dan da Pokemon’un gerçek çizgi filminde de senaryo ve karakter çiziminde yer almış kişilerle çalışıldı, hatta soundtrack müziğini de aynı kişiye yaptırıldı. 2015 Eylül ayında oyunu duyurmaya karar veren Niantic ve Pokemon bununla ilgili kısa bir video da hazırlamıştı. ***** Büyük heyecan yaratan videoyu ve ne yazık ki oyunun lansmanını bu oyunun fikir babası Pokemon Company CEO’su Tsunekazu Ishihara bu lansman videosu hazırlanırken vefat ettiği için göremedi. 2016’da ise oyun iç kullanıcı testlerinden sonra hazırdı. Niantic yine tecrübelerine dayanarak Pokemon Go’nun son kullanıcıya da hazır olduğunu Haziran ayında duyurdu ancak parçalı lansman için önce üç ülkede çıkacağını açıkladı.
Pokemon Go, Candy Crash’ın rekorunu geride bıraktı
Avustralya,Yeni Zelanda ve ABD. Niantic‘in bile beklemediği kadar ilgi gören oyun, diğer ülke marketlerinde olmamasına rağmen çeşitli yöntemlerle o ülkelerde de indirilmeye ve oynanmaya başlandı. Candy Crash’a ait tüm zamanların en kısa sürede en çok cihaz (20 milyon) ulaşma rekorunu kırması pek sürpriz olmadı. O zaman daha Hollanda’da yayımlanmamasına rağmen 2 milyona yakın kişi oyunu indirip oynamaya başladı. Asıl Pokemon’un tüm haklarını barındıran Nintendo firmasının değeri sadece bir haftada 9 milyar dolar arttı.
Pokemon Go oyununun aslında halen devam eden hayata geçme hikâyesi (Türkiye’de de bu satırları yazarken resmi olarak başlamamıştı) birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. ABD’de bazı çocuk hastaneleri hastalarının tedavi süreçlerinde kullandığı gibi iyi örneklerin yanında bir göl kenarında nadir görünen ve sulak bir yerde yaşayan Pokemon canavarını avlamak için uğraşırken gölün içinde bir cesete rastlayan bir kız çocuğu haberi oyun üzerine dikkatleri topladı. Birkaç gün sonra da İngiltere’de bir parkta gördüğü pokemon için otobanda durup koşan bir kız çocuğuna araba çarpması sonucu ağır yaralanması bu oyunu oynarken gerçek dünyadan tamamen kopmamak için ne gibi iyileştirmeler yapılabilir tartışmalarını beraberinde getirdi. Niantic, otoban ya da riskli olabilecek yerlere Pokemon yapmasa da bu gibi örnekler kullanım arttıkça daha da çoğalacak gibi. Ülkemizde de ana haberlere kadar yansıyan camilerin – yurtdışında da kiliseler gibi kutsal mekânlar da olduğu gibi- PokeStop yani oyun için gerekli malzemelerin mesela pokemon avlamak için gerekli olan pokeball gibi ekipmanların alındığı yerler olarak tanımlanmış. Aslında sadece kutsal mekânlar değil müzeler, kütüphaneler, meydanlar, okulla ve parklar PokeStop olarak tanımlanmış. Çünkü oyuncular bu mekânlarda birlikte sosyalleşebilir ve ortak görevleri de planlayabilirler diye düşünülmüş Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı bu oyunun yasaklanması talebini açıkça iletti. Ama yasal olarak oyun daha Türkiye’de yoktu.
Adımsayarlar, Pokemon Go ile adımlarda artış olduğunu raporluyor
Bir grup özellikle oyuncuların kapalı bir odada saatlerce oyun oynamak yerine dışarı çıkartan ve diğer oyuncularla sosyalleşen ve etrafındaki mekânlarda zaman geçirme şansı yaratan bu oyunlaştırma uygulamasını çok önemli olduğunu düşünmekteler. Oyunlaştırma 2011 yılında tanımlanmaya başlanmış, oyun tasarımlarının gerçek hayata bir hedef doğrultusunda uyarlanması olarak sadeleştirebileceğimiz yaklaşımdır. Foursquare, yeni ismiyle Swarm bu trendin en popüleridir. Swarm ile gerçek hayatta gezdiğiniz mekânlarda check-in olarak puan alarak bir liderlik tablosu gibi oyun tasarımı üzerinden arkadaşlarınızla yarışıyorsunuz. Pokemon Go’yu da bazı blog’lar Pokemon yumurtalarının yetiştirmenin yolu yürümekten geçtiği için sağlık uygulaması olarak bile konumlandırmışlar. Çünkü Fitbit ve Jawbone gibi adımsayar uygulamalar Pokemon Go yayımlandıktan sonra hiçbir zaman gerçekleşmemiş seviyede kullanıcıların adımlarında artış olduğunu raporluyor.
Bazı oyunlaştırma uzmanları oyun kurgusunun çok fazla ödül ve dışsal motivasyon üzerine kurulu olmasından etkisinin uzun sürmeyeceğini forumlarda paylaşsa da, özellikle içselleştirilmiş bir hikâyenin gücü ve John Hanke’nin verdiği bir röportajda söylediği gibi eklenecek ‘takım seçme’ ve ‘pokemon paylaşma’ gibi sosyal oyun mekanikleri hikâyeyle birlikte daha uzun süre oyunun kendisininden söz ettireceği benzer.
Devamı Eylül Digital Age sayısında…
Ercan Altuğ Yılmaz – Eğitimci / Oyunlaştırma kitabı yazarı
Yorumlar