Dikkat edilmelidir ki; dünyanın herhangi bir yerinde üretilen veriye erişimin kolaylaşması ile başlayan yıkıcı inovasyon çağı, küreselleşmenin imalat politikalarını yeniden şekillendirmesi ve en önemlisi teknolojinin sıradan çalışanlara bir tehdit oluşturması yeni bir kırılmanın hatlarını netleştiriyor.
Küresel etkileri halen devam eden 2008 krizinden sonra, kendini toparlayamayan ABD ve Kıta Avrupa’sında yaşayanlar, bu büyük travmanın etkisinden kurtulamadan, bugünlerde Ortadoğu kaynaklı bir göçmen sorunu ile karşı karşıya kaldılar.
Kırk yaş üstü, muhafazakâr ve eğitimini “bant üretimi” üzerine almış bir kuşak ile yeni yüzyılın becerilerini edinemeyen ve kendi dijital ekosistemindeki tutucu paylaşımların mahkûmu olmuş gençler topluluğu, yaklaşık on yıldır şekillenen bir “hayatta kalma” mücadelesi sonrası frene basmayı bir çözüm olarak görmeye başladılar.
2007 yılında düzenlenen Davos Zirvesi’nin gündemi “Ahlâklı Kapitalizm” iken, 2016’da gündem “Gelir Adaletsizliği” olmuştu. Anlayacağınız teknolojinin hızla gelişmesi ve refahın sayıca çok daha az bir kitlenin elinde toplanması sorununa daha duyarlı olan sol dünya görüşüne hakim gençlerle, kendi bilgi ve donanım çaresizliğinde işlerini kaybetme riski olan orta yaşlı muhafazakarların dünyayı yeniden şekillendirme koalisyonu ile karşı karşıyayız.
Küreselleşmenin etkilerini, yeni üretim modelleri ile hızlandıran dijitalleşme belki de ilk büyük darboğazını yaşıyor. ABD’de Trump’ın seçilmesini, İngiltere’nin Brexit tercihini ve Le Pen’in Fransa’daki yükselişini bu bağlamda değerlendirebiliriz.
Aynı şekilde, Silikon Vadisi’ndeki şirketlerin Trump’ın göçmen kararını yargıya taşımasını, birer birer dünya toplumlarına bu kararın “Amerikan rüyasından çok uzak olduğunu” açıklamalarını da yine aynı bağlamda dikkate alabiliriz.
Liberal ve teknoloji odaklı kanat, dijitalleşmenin tüm nimetlerinden faydalanarak yeni iş modelleri, yeni üretim teknikleri, paylaşım ekonomisine dayalı farklı çözümleri ve inovasyon temelinde geleceği şekillendirirken, bu ekosistemin dışında kalanlar için herhangi bir çözüm üretilmiyor.
İngiliz muhalefetinin küresel temel gelir önerisi
Bu çözümsüzlük hali, sandığa giderek kendi tercihlerini yansıtan sıradan bilgiye sahip insanların “gerçek olsun ya da olmasın” onlarla ilgili söylemi olan liderden etkilenme ihtimalini artırıyor.
Başka bir dille siyaset yapanlar da var. Örneğin İngiliz muhalefeti, “Global Basic Income” (Küresel Temel Gelir) kavramını gündeme taşımaya çalışıyor. Ne demek Küresel Temel Gelir? Bilgi eksikliği, donanım yetersizliği ve teknolojinin etkisi ile düşen mesai saatlerinden oluşan gelir kaybını dikkate alarak, sıradan bilgiye sahip olanlara verilecek bir asgari ücret tanımı…
Gelirin üretim odağı doğuya kaydıkça, bugünün gelişmiş ülkeleri teknolojik üstünlükle var olma savaşı verirken, bu üstünlükler kendi toplumlarının ayakta kalmasının önünde de engel oluşturabiliyor.
Milyonlarca paylaşım arasından neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırt edemeyen toplumlar daha hızlı inanıyor ve daha hızlı korkuyor. Bu kaygıyı iyi analiz eden siyasal söylemler de bu yüzden daha çabuk karşılık buluyor. Ülkelerin ve toplumların “bireyler” karşısında çaresiz kalacağı bir geleceğe, göç döneminden kalan bir paradoksla beraber, gidiyoruz:
“Frene basanlarla, gaz gelenlerin mücadelesi”
İş artık din, ırk, milliyet, cinsiyet temelinden çıkarak dünya genelinde büyük bir tartışmaya temel oluşturacak şekilde dört kırılma noktasında küreselleşiyor;
1- Yetenekliler / Sıradanlar
(Teknolojik gelişmelere adaptasyon temelinde)
2- Liberaller / Muhafazakarlar
(Özgürlükler, birey ve Kısıtlar, toplum temelinde)
3- Devletler / Küresel Şirketler
(Oy aldıkları seçmene söylemler ve sınırı olmayan ürünler temelinde)
4-Refahın Eliti / Diğerleri
(Refahın paylaşımı ve üretimin şekli temelinde)
Yorumlar