Dijitalleşme, son yılların en önemli gündem maddelerinin başında geliyor. Hem bireyleri hem kurumları etkilemesi açısından son derece kritik olan dijitalleşmeyi konuşurken resmin bütününe baktığımızda ise görmemiz gereken aslında bu meselenin anlık bir dönüşümden ibaret olmadığı. Aksine tam olarak bahsettiğimiz bir değişim süreci. Bireylerle son sürat devam eden bu dijital değişim süreci, son dönemde kurumlarda da iyiden iyiye öne çıkmaya başladı. Kalıplaşmış iş modellerine karşı geliştirilen yıkıcı iş modelleri bir yana, dijitalleşme geleneksel şirketlerde de kalıpları yıkmaya hazırlanıyor. Örneğin ABD’de Fortune 500 şirketlerinin ülke GSYİH’sinden aldığı payın yüzde 71,9 olması çok dikkat çekici. Gartner’ın Nisan 2015 tarihli araştırma sonuçlarına göre, CEO’ların ciroları içinde dijital katkıdan kaynaklanan bölümle ilgili beklentileri, 2016 için yüzde 31 ve 2019 için yüzde 41. Bu oran 2014’te yüzde 22’ydi. Değişimin en hızlı yaşandığı alan ise tartışmasız mobilite. Türkiye’de yapılan bir CIO araştırması, mobilde stratejisi olanların oranını yüzde 50, strateji oluşturmayı planlayanların oranını yüzde 44 ve strateji oluşturma planı olmayanların oranını yüzde 6 olarak veriyor.
Mobilite stratejisi olan şirketlerin oranının iki yıl içinde, yüzde 94’e ulaşması bekleniyor. Kurumların dijitalleşme sürecinde teknoloji şirketlerinin, özellikle de mobil odaklı teknoloji şirketlerinin çok önemli bir yeri var. Söz konusu büyük teknoloji şirketlerinin amacı; sundukları teknolojilerin üstünde koşacak katma değerli servisler ile müşterilerine ulaşmak. Kurumlar ise dijital değişim trendi çerçevesinde dijital değişimin gerekliliği noktasında her marka gibi pay almak istiyor. Biz de dijital değişimin en önemli ayağı olan “çözüm ortakları” ile birlikte çalışabilme ve bir ekosistem yaratabilme konusunu masaya yatırmak üzere Samsung ve farklı alanlardaki iş ortaklarıyla bir araya geldik.
Yorumlar