- Yediği yemeğin fotoğrafını çekenler olacaktır. Oldukça lezzetli yemekleri görüp de “burası neresi” sorusunu soramayacağım.
- Her beş dakikada bir “Telefonumu kaybettim” diye paniğe kapılıp, ceplerimi kontrol edeceğim.
- Harika bir fikrim olacak ve yazmaya vakit bulamayacağım.
- “ÇOK ACİL” diye bir e-mail alacağım ki bu kez gerçekten acil olacak. Ancak bu e-mail‘i aldığımda da her şey çok geç olacak.
- İnternette insanlara danışamayacağım için bir sürü hata yapacağım.
- Kötü senaryoların gerçekleşme ihtimalleri artacak. Evime hırsız girebilir, ailemin başına bir şey gelebilir de benim haberim olmayabilir gibi.
- Dünya gündemine ilişkin yorum yapamayacağım.
- Facebook’tan bir partiye davet edileceğim ancak haberim olmayacak.
- Hayatımın en az bir saniyesini herkesin hayatının benimkinden daha iyi olduğunu düşünerek geçireceğim.
- Birileriyle göz teması kuracağım.
- Etrafımda olup biten şeylerin farkında olacağım ve yürürken yere bakıp da düşme tehlikesi yaşamayacağım.
- Erkek arkadaşımın fotoğraflarını paylaşamayacağım. Birlikte olduğumuzu kanıtlayamadığımız gibi insanlar sadece öyle olduğunu sanacaklar. Ama bu durum, aynı zamanda ayrı olduğumuzu da gösterebilir.
- Yanıtlamak istemediğim mesajları görmezden gelmeye çalışmak artık anlamsızlaşacak.
- Yemek yerken yanında bir şeyler okumak yerine ne yediğimi düşünmeye daha fazla vaktim olacak.
- Havanın nasıl olacağını öğrenmek neredeyse imkânsız hale gelecek.
- Böyle bir zamanda hayatım son bulduğunda son tweet’i atamayacağım.
Kaynak: New Yorker
Fotoğraf: Shutter Stock
Yorumlar