Bu bizim tarzımız. En son teknolojik gereçlere sahip olmayı dijitalleşmenin ve hatta kalkınmanın birinci unsuru olarak kabul ediyoruz. Eğer Icore7, süper hafif, demonte edilebilir dokunmatik ekranlı bilgisayarımız yanımızdaysa, son çıkan Galaxy telefonun kendisi cebimizde ve süper saati de kolumuzda takılıysa, TV’mize ve internete bağlı bir de PS4’ümüz varsa tamamız arkadaş! Dijitaliz yani. Aynı mantıkla mesela gir ihaleye, al birkaç milyon adet tablet ve birkaç yüz bin tane de akıllı tahta, dağıt güzelce okullara, öğretmenleri de topla birkaç saat anlat nereye basınca açılıyor bunlar diye işlem tamam. Doğrudan bilgi toplumusun. Peki, sizce bu işler bu kadar basit olabilir mi? Tüm ülkelerden toplam 400 bin öğrencinin katıldığı dünyanın en kapsamlı eğitim araştırması olan OECD 2013 Eğitim Raporu’na göre Türkiye ortaöğretim kalitesi bakımında 65 ülkeden ancak 44’üncü olabildi. Mesela Vietnam bizim üstümüzde. 125 bin civarında öğretmen açığı olan, 190 bin derslik açığı bulunan, okullarında laboratuvar ve kütüphanelerini tamamlayamamış bir ülkenin tabletle eğitimi öncelikli yatırım alanı olarak belirlemesi ne kadar anlamlı? Daha telefonunu, su parasını karşılayamayan, soğukta kaloriferi, sobası yanmayan, elektriği olmayan okula diyelim ki kurduk sistemleri, verdik tabletleri. Öğretmeni ne kadar bilir ki dijitali? Bizim ‘öğret, pratik yaptır ve soru cevaplandır’ stili ezberci eğitim anlayışımız tabletle buluşsa ne olur, buluşmasa ne olur? Eskiden tahtaya yazarak eğitimi anlatan hoca şimdi PowerPoint’ten sunsa veya öğrencilerimiz kendilerine anlatılan şeyleri ezberleyerek sınavda sorulduğunda kâğıt yerine artık tablete yazsa buradan ne çıkar?
Dijital eğitimde öncelik öğretmenin eğitiminde
Bir defa dijitalleşmede önemli olan birinci faktör bu yeni dünya düzeninin öğretmenlere belki birkaç yıllık özel bir ihtisas programıyla öğretilmesi, anlayış ve felsefe değişikliğinin yapılması (mind-shifting), buna uygun olarak önce pedagojik yapının iyileştirilmesi, okullardaki diğer teknik altyapıların düzeltilmesi ve sonra bu tip altyapılara geçilmesinin sağlanması. Harcamalar teknolojik altyapıdan evvel öğretmenlerin eğitimine ve pedagojik sistemin iyileştirilmesine yapılmalı. Bill Gates, kendisiyle yapılan bir mülakatta (A Conversation With Bill Gates About Future of Higher Education. The Chronicle of Higher Education, 25 Haziran 2012) teknoloji kullanılarak, eğitimin dönüştürülmeye çalışılmasına dayalı modelin ‘gerçekten kötü bir sicilinin olduğunu’ açıkça ifade etti ve eğitimde edönüşüm atağının önce eğitim sisteminin kendisinden başlaması gerektiğinin altını çizdi. Öğrenci başarısının yüzde 50’sinin öğrencinin genetik potansiyeli ve öz yaşantılarına, yüzde 30’unun öğretmen niteliğine, ortalama yüzde 7’sinin aile niteliklerine, yüzde 7’sinin akran grubuna ve yüzde 1’inin ise teknolojik donanıma bağlı olduğu düşünülürse en büyük yatırımın niçin en küçük etkiye sahip değişkene yapıldığı şaşırtıcı. Türkiye’de FATİH projesi devam etmelidir. Ancak tablet ve tahta dağıtım etabıyla değil öğretmenlerin ve pedagojik sistemin dijital anlayış ve felsefeyle şekillendirilmesi etabıyla. Yoksa alır koyarsınız bilgisi olmayan köye televizyonu, kimi dağa çıkarır çalışsın diye, kimi içini açar bakmak için, kimileri de adını anlamaz ‘Vizontele’ der ve bir de üzerine olan biten her türlü olumsuzluğu bu Vizontele’ye yorarak sonunda götürür gömer toprağa.
Yorumlar