Gezi Parkı protestolarını neredeyse hasıraltı ettiği için ana akım TV haber kanallarına ve de gazetelerin çoğuna yönelik tepki internette oldukça yoğun şekilde dile getirildi, artık bir penguen belgeseli bize uzun süre farklı çağrışımlar yapacak gibi!
Medya bugün toplumsal hayatta önemli bir yere sahip. “4. Kuvvet” ifadesinin kökeni 18. yüzyılda başka bir tanımdan gelse de, modern toplumda yasama, yürütme, yargı kuvvetleri kadar medyanın da etkili olabileceğine gönderme yapmak için belki de yanlış şekilde kullanılıyor. Fakat temel kuvvetlerde bireysel ifade haklarımızı korumaya, tercihlerimizi belli etmeye çalışırken, medya tarafında Gezi’ye gelene kadar daha özensiz olmamız da bu nedenle kabul edilemez.
“Günümüz Türkiye’sinde de kuvvetler ayrılığı kaldı mı,” diye tartışılırken, medyanın da ayrı ve nesnel bir kuvvet olması ancak bu özellikleri sergileyen medya temsilcilerinin arkasında durulursa mümkün olur. Digital Age okurlarının ciddi oranda medya tüketicisi ve benzer gelir, eğitim seviyesindekilere göre daha fazla online haber tükettiğini düşünürsek, okurlar olarak her birimizin önce iğneyi kendine batırma fırsatı olabilir bu son penguen belgeselleri.
Zira benzer durumlarda kayıtsız kalınmamasının getirilerini 2011’de “İnternet’ime Dokunma” protestolarıyla görmüştük, yüz binlerce kişi farklı şehirlerde sadece ‘online’ olmadıklarını, sokakta fiziken de varlıklarını göstermiş ve zorunlu filtre kullanımı uygulaması ertelenmişti.
İnternet medyası ne kadar özgür?
Penguen belgeselini eleştiriyoruz, ama haber almak için yine aynı üç TV kanalının ve günlük gazetelerin internet sitelerine giriyoruz. Oradaki fotoğraf galerileri, magazin haberleri, aslında Türkiye’nin içi ağlarken ne kadar yerinde diye sorgulanmalı mı, yoksa galerilere tıklamama özgürlüğümüzü sadece bu dönemde değil uzun yıllara yayarak mesajı verebilecek ciddiyet ve sabrımız var mı?
Bence tıklamama özgürlüğü yeterli olacağı aşama geride kaldı. Son yıllarda gazete ve televizyonlar üstünde habercilik açısından yoğunlaşan baskının oluşturduğu iddia edilen otokontrol, otosansür hatta sansür söz konusu ise, bunun internet bacağının olmayacağı düşünülemez. Çevrenizde internet haberciliğinde çalışanlar varsa haberleri ile ilgili hukuki takip olup olmadığını, haber hakkında uyarılar gelip gelmediğini sorabilirsiniz. Türkiye’nin en saygın haber sitelerinin başındaki yöneticilerin yaptıkları haberlerle ilgili birkaç saat içinde savcılığa çağrılışını bizzat yaşadım ki, böylesi gelişmeler aslında internette de tartışılmış ama pek de ilgi çekmemişti.
Eşyanın tabiatı gereği, hangi yönden uygulanan kuvvet daha ağır basıyorsa eşya da ona göre şekil alır. Aksi yönde bir destek olmadıkça da bir yana doğru eğildikçe eğilmek, ağır basmak durumunda kalır.
Türkiye tarihine geçecek olaylar yaşanırken sadece sosyal paylaşım ağlarına bağlı kalmak zorunda kalıyorsak, bunda gerek gazete, TV gerek bilgisayar başında olsun biz medya tüketicilerinin talepleri ve bu taleplerini dile getirişinin zayıf olduğunu da öne sürebiliriz. Nesnel yayın yaparlarsa ne kazanacaklarını, aksi olursa ne kaybedeceklerini gösterebiliyor, bu duruşunuzda kararlı kalabiliyor musunuz?
Taleplerinizi, ister özgür medya, ister İstanbul’un merkezinde kolayca ulaşılan bir park olsun; hak ettiğinizi, sahip olmak ve korumak istediğinizi göstermezseniz, elde etmekte zorlanacağınız bir döneme doğru gitmemek için daha duyarlı davranılması gereken bir dönemdeyiz.
Yorumlar