Yükselen online alışveriş rekabetinde stok adedi ve fiyat belirleyici olacak
Boğaç Göncü, Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi
Son günlerde hayatımıza hızlı ve sert bir giriş yaparak tüm hayatı ve piyasaları etkileyen ‘koronavirüs’ün etkisiyle öncelikle internet kullanımı ve online alışveriş ciddi şekilde artıyor. Zira kalabalık ortamlardan kaçan kitleler, başta alışveriş merkezleri olmak üzere insan topluluklarının olduğu yerlerden uzak durmaya başladılar bile. Bu durum okulların tatil edilmesi, uzaktan/evden çalışma, sportif, sanatsal ve kültürel etkinliklerin iptal edilmesi veya ertelenmesi gibi eylemlerle hayatı yavaşlatıyor, insanları eve kapatıyor. Bu durum muhtemelen her türlü mal, hizmet ve içerik tüketimini tamamen internete taşıyacak. Paketli yiyecek ve içecekler, hijyenik malzemeler gibi temel tüketim malzemeleri ile film, müzik, spor gibi her türlü içerik, çok daha yoğun şekilde evden, yani internetten sipariş ve/veya tedarik edilecek. Bu durumda internet üzerinden ürün, içerik ve hizmet sunan firmaların trafiklerinin ve satışlarının ciddi şekilde artacağını öngörmek zor değil. Burada belirleyici etkenler; normal şartlarda ürün ve içerik zenginliği, trafiğin büyüklüğü ve kullanıcı deneyimi olacak iken şimdi belki de sadece stok adedi ve fiyat olacak. An itibarı ile tüm e-ticaret oyuncularını ve altyapı servis sağlayıcılarını yine büyük bir sınav bekliyor. Zira daha önceki afetlerde bazı önemli markalar sınıfta kalmış, iletişim, haberleşme ve tedarik konularında ciddi problemler yaşanmıştı.
Online alışverişte fahiş bir fiyatla karşılaşan tüketici ne yapmalı?
Emre Ekmekçi, ETİD Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının açıklanması ile birlikte e-ticaret sitelerine ilgi ciddi bir artış var. Ancak bu ilgi özellikle pazaryeri platformlarında sağlık ve hijyen kategorilerindeki ürünlerin fiyatlarında fahiş artışları da beraberinde getirmiş durumda. Bu noktada pazaryerleri, müşteri memnuniyetini ve devamlılığını ön planda tutuyor. Fahiş fiyatlara, anlık kar etmek isteyen satıcılara karşı mümkün olduğu kadar önlemlerini alıyorlar. Kendi geliştirdikleri yazılımlar ile fahiş fiyat artışı yapıldığı tespit edildiği durumda satıcıların hesabını ve ürünleri satışa kapatarak önüne geçmeye çalışıyorlar. Satıcılara böyle dönemlerde bilgilendirme ve hatırlatmalar da yapılıyor. Olası fahiş fiyatlara müdahale etmek için e-ticaret siteleri bu konuda özel ekipler kurmuş durumda ve anlık olarak müdahale ediyorlar. Peki tüketici online’da fahiş fiyatlarla karşılaştığında ne yapmalı? Öncelikle fahiş fiyat olarak değerlendirdiği durumu doğrudan e-ticaret sitesine bildirmeli. Özel ekipler konuyu anlık takip ediyorlar. Ayrıca, Ticaret Bakanlığımız bu konuda çok titiz davranıyor. Tüketicilerin haklarının korunması ve şikayetlerin hızlı bildirilebilmesi için bir mobil aplikasyon bile geliştirildi. Özellikle hijyen ürünlerinde fahiş fiyat artışlarıyla karşılaşan tüm vatandaşlarımız; HFA-bildirim uygulamasından şikayetlerini anlık olarak iletebilir. Tüketiciler fotoğraf çekip sisteme yükleyebilecekleri HFA (Haksız Fiyat Artışı) aplikasyonu ile kolayca şikayetleri bildirip, haklarını arayabilecekler.
Dijital platformlar için koronavirüs piyango oldu
Kadir Kaymakçı, Habertürk Yazarı
Koronavirüsün en çok etkilediği sektörlerin başında eğlence sektörü geliyor. Sinemalar, tiyatrolar kapanıyor, konserler iptal ediliyor. 2019’da ‘Mısır tartışması’ yüzünden büyük gişe kaybı yaşayan Yeşilçam şimdi de koronavirüs yüzünden tedirgin. Salgın yüzünde şimdiden dört film gösterimi iptal edildi. Durum dünya için de farklı değil aslında. 2019’da dünya çapında 42,5 milyar dolarla tüm zamanların hasılat rekorunu kıran sinema sektörüne koronavirüsün vereceğin zararın 5 milyar dolar olacağı öngörülüyor. Ancak dijital platformlar için koronavirüs piyango oldu resmen. Eve kapanan insanlar vakitlerinin çoğunu evde Netfilx, Amazon, Disney+ gibi streaming servisleri servislerinde dizi ve filmleri izleyerek geçiriyor. 2019’da tarihte ilk kez 100 milyar doları geçip 101 milyar dolar gelir elde eden sinema ve TV sektöründe bu rekorun asıl nedeni streaming servislerinin başarısı. Gelirin 42,5 milyar doları sinemadan gelirken dijital platformların sektöre getirisi 58,8 milyar dolar. ABD’de yetişkinlerin yüzde 75’inin film ya da dizileri dijital platformlarda izlediği düşünüldüğünde, insanların koronavirüs yüzünden eve kapandığı şu günlerde, dijital platformlarla sinema salonları arasındaki gelir makasının 2020’de daha da açılacağını öngörmek kahinlik olmaz sanırım.
Temassız ödemeler hijyenik olması açısından çok önemli
Dr. Soner Canko, BKM Genel Müdürü
Geçtiğimiz günlerde Dünya Sağlık Örgütü yetkililerinin önemli bir açıklaması yer aldı. Yetkililer, kâğıt ve bozuk paralardan yayılabilecek bakteri ve virüslere karşı tedbirlerin alınması gerektiğini söyleyerek; parayla temasın ardından ellerin yıkanması ve mümkünse ödemelerin temassız yapılması konusunda uyarıyorlardı. BKM olarak bizim de her fırsatta ifade ettiğimiz gibi temassız ödemeler, hızlı ve güvenli olmasının yanı sıra hijyenik olmasıyla da oldukça önemli. Biz de bu konuyla ilgili farkındalık yaratmak için çalışıyoruz. Neden temassız diyoruz? Çünkü alışverişlerinizde kullandığınız nakit paralar elden ele geçerek virüs ve bakterilerin yayılma riskini artırıyor. Oysa ki temassız kartınızı kasa görevlisine vermek zorunda kalmıyorsunuz. Yani kartınız elden ele dolaşmıyor. Neyse ki ülkemizde temassız ödeme konusunda olumlu gelişmeler yaşanıyor. Temassız ödemelerin her geçen gün arttığını görüyoruz. Temassız ödeme adedi son dört yılda 20 katına çıkarak Şubat 2020 itibarıyla yıllık 596 milyon adet oldu. Ayrıca Şubat 2020’de temassız kredi kartı adedi 39 milyona ulaşırken, banka kartı adedi ise 36 milyona yükseldi. Bugün gelinen noktada günde 2,5 milyondan fazla temassız işlem yapılıyor. Tüm dünyayı saran bir virüs problemini yaşadığımız şu dönemde sağlığını düşünen herkesin ödemelerini temassız kartlarıyla yapmaları büyük önem taşıyor. Öte yandan bu durumun temassız ödemelerin yanı sıra internet üzerinde alışverişlerin ve ödemelerin de artmasına sebep olabileceğini düşünüyoruz.
Online seyahat siteleri için ciddi bir kayıp söz konusu
Sarp ÖZKAR, Travel PR Ajansı Başkanı
Bugün sadece bir belirsizlik değil, aynı zamanda bir yerden bir yere giderken acaba koronavirüs bana da bir şekilde bulaşır mı düşüncesi, WHO’nun koronavirüsü pandemi ilan etmesi ile çok daha güçlü bir düşünce halini aldı. Resmi makamlardan vatandaşlarımızı korumak için haklı olarak yapılan, mecburiyetiniz yoksa yurt dışına çıkmayın, ülkemize gelecek turistler için otellerin sezonunu Nisan sonu itibariyle başlatmasını temin edeceğiz açıklaması durumun vehametini anlatma açısından güçlü cümlelerdi. Oysa ki otellerimizde sezon 15 Mart itibariyle hareketlenirdi, bu da otelcilik sektörünün iyimser tablo olması halinde 45 gün gibi bir kaybı olacak, tabi virüsün ortadan kalkma belirsizliği daha fazla uzamazsa! Bunlar da insanlarda bir yerden bir yere gitmek yerine, daha çok yakın çevrede zaman geçirme ve önlem alma isteği uyandırdı. Şu an sektördeki paydaşlar, garantili almış oldukları yerleri partnerleri ile görüşüp cezasız geri vermek derdinde. Özellikle yurt dışı turlarında yüzde 80’lere varan bir daralma söz konusu. Bu da online seyahat ve bilet siteleri için de çok ciddi bir kayıp demek. Çin, İtalya ve Kore gibi ülkelere gitme durumu tamamen durma noktasında, yurt dışı seyahatlerinde de virüsün henüz ciddi kayıplar yaşatmadığı destinasyonlar tercih ediliyor. Bununla birlikte şimdilik yurt içi seyahatler, yurt dışı kadar etkilenmedi ancak yurt içi seyahatlerde de yüzde 30’lara varan bir azalmadan bahsedebiliriz. Yurt içinde seyahate gidecek olanlardan kurumsal şirketlerde çalışanlar, firmalarının yasağı nedeniyle uçağa binmek yerine, seyahatlerine kendi otomobilleri ile çıktığını görmekteyiz.
Uzaktan eğitimde önemli olan bütünleşik bir deneyim tasarlayıp sunmak
Umut Aydın, Knowledge Experts CEO’su
Bu yılın başında ortaya çıkarak birdenbire hayatın akışını değiştiren koronavirüs sosyal yaşamdan iş hayatına kadar pek çok noktada radikal önlemler alınmasını gerektirdi. Bu alanlardan biri de hem öğrenciler hem de çalışanlar için eğitim. Günümüzde geleneksel uzaktan eğitim araçlarının büyük kısmı bir içerik dağıtım platformu olarak kullanılıyor. Bu da geleneksel eğitimin yalnızca video formatıyla aktarılması yolunu öncelikli tercih haline getiriyor. Tam bu noktada kullanıcı (öğrenci) ile bağlılık sorunlarının temeli oluşuyor. Gerçek zamanlı iletişim, sosyal özellikler ve çok yönlü etkileşim gibi fonksiyonlar öğrencilerin içerik bazlı konvansiyonel uzaktan eğitim yöntemlerinden farklı olarak, sürekli ortak öğrenmeyi mümkün kılıyor. Eğitim ve öğrenme verimliliğindeki artış tümüyle bu alanlar kapsandığında başlıyor.Sağlanan platformların gerek geleneksel eğitimi tamamlayıcı gerek uzaktan eğitime imkân verecek niteliklerde olması gerekiyor. İş hayatında yaygın olarak kullanılan Microsoft Teams ve Slack gibi gerçek zamanlı iletişim, Yammer ve Facebook Workplace gibi kurumsal sosyal ağ platformları bizlere eş zamanlı ortak çalışma ve bilgi paylaşımının verimliliğe olan dramatik etkisini öğretmişken, yeni neslin de eğitiminde benzer yöntemleri kullanmanın önem arz ettiği kanaatindeyim. Gerek yaygın ve çeşitli açık kaynak platformlar, gerek yaygınlaşan SaaS uygulamaları eğitim kurumlarının bu ihtiyaçlarını çok düşük maliyetlerle çözebilmeleri için her türlü imkânı sağlıyor.
Yorumlar