Hidrojen enerjisiyle çalışan ilk tren
Hava kirliliği ve iklim değişikliğinin sorumlularından biri de petrol. Ulaşımda petrollü araçların tahtını sallayan temiz seçenekler fazla değil. Biyoyakıtları, kullandığı elektriği yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayan elektrikli araçları hepimiz biliyoruz.
Uzun yıllardır konuşulan ancak çok yavaş yayılan hidrojen enerjisi ise Almanya’da çalışmaya başlayan dünyanın ilk hidrojenli treniyle yeniden gündeme damgasını vurdu. Fransız Alstom firmasının, Cuxhaven ile Buxtehude arasındaki 100 kilometrelik hatta çalışmaya başlayan hidrojenli treni, eski dizel trenin yerini aldı. 2021’e kadar Aşağı Saksonya eyaletinde hidrojenle çalışan 14 tren daha çalışmaya başlayacak. Elektrik motorların özellikle ağır vasıtalarda zorlandığı düşünülürse, hidrojen tam da bu soruna ilaç olabilir.
Japonya’da da hidrojenle çalışan otobüsler var. Taşıtlarda maliyet sorunu yaşayan hidrojen enerjisi kendisine daha uygun bir alan bulmuşa benziyor. Tren hidrojen tankı ve yakıt hücrelerine sahip. Fazla enerji ise lityum bataryalarda depolanıyor. Bu sayede tren 1000 km yol yapabiliyor ve 147 km hıza çıkabiliyor.
Yollar elektrik üretiyor
Dünyanın çevre sorunlarını çözecek yeni fikirlere hiç olmadığı kadar ihtiyacı var. Sadece yeni teknolojiler değil, bu teknolojilerin farklı alanlarda kullanılması da fark yaratabiliyor. Hayatımızın bir parçası olmaya başlayan güneşten elektrik üreten fotovoltaik panellerin yol ve kaldırımlarda kullanılması buna bir örnek.
İki yıl önce Fransa’da hayata geçirilen örnek uygulama bu yıl Gürcistan’dan Çin’e kadar yayıldı. Çin’in Şandong eyaletindeki bölünmüş yolun iki şeridi, bir kilometre boyunca güneş panelleriyle kaplandı. Yılda bir milyon kilovatsaat elektrik üretmesi beklenen paneller, güneş enerjisinin ne kadar yaygın bir alanda kullanılabileceğini gösteriyor. Tarım arazileri yerine, hâlihazırda yapılaşmış alanların yüzeylerinin birer güneş santralına dönebileceği ortada. Bisiklet yolları ve kaldırımlarda da uygulamalar başladı. Üzerlerinde araba olmadığında elektrik üretiminin daha çok olacağı düşünülürse, kaldırımlar ve bisiklet yolları çok daha iyi bir seçenek.
Güneşten elektrik üreten çatı kiremitlerini de söz açılmışken hatırlamakta fayda var. Elektrik üreten kiremitler, güneş enerjisinin kullanım alanlarının yaygınlaştığını gösteren bir başka örnek.
Şoförsüz araçlar
Geçtiğimiz yılın akılda kalan bir başka yeşil teknolojisi de şoförsüz araçlar oldu. Tesla ve Waymo’nun (Google’ın başlattığı proje) kendi kendine giden araçları 2018 yılında çok konuşuldu. Geleceğin teknolojisi denen bu araçları bir anda yollarda görmeye başladık. Herkesi şaşırtan bu hızlı gelişme, trafik kazalarının önüne geçerek birçok insanın hayatını kurtarabilir. Çevreye yararı belki ikinci planda kalsa da yakıt tüketimi, araç sayısının azalması gibi nedenlerle normal bir otomobile göre daha çevreci olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Birçok kişi, kent içinde bir yerden bir yere gitmek için otomobil sahibi olmak yerine bu araçları kullanmaya başlayacak. Otobüs gibi toplu taşıma araçlarından farkı, sizi istediğiniz yere kadar götürmesi. Kullanmak için de büyük bir ihtimalle cep telefonunuza bir uygulama indirip, adresi girmeniz yetecek. Trafik kazalarında her yıl bir milyondan fazla insanın öldüğünü düşünürseniz, bu teknolojini önemini daha iyi görebilirsiniz. Kim bilir, sayıları artarsa ehliyet sınavları da tarihe karışabilir. O da işin bir başka keyifli tarafı.
Özgür Gürbüz, Gazeteci
Yorumlar