İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 22 Eylül – 4 Kasım tarihleri arasında düzenlenen 4. İstanbul Tasarım Bienali‘nin ana teması Okullar Okulu olarak belirlendi. Ana temaya paralel olarak açıklanan sekiz ana tema ise şöyle: Ölçüler ve Haritalar, Zaman ve Dikkat, Akdeniz ve Göç, Felaketler ve Depremler, Yiyecekler ve Gelenekler, Örüntü ve Ritim, Para ve Sermaye ve Parçalar ve Cepler. Bu temaların için dijitale dokunanları paylaşıyoruz:
Ölçüler ve Haritalar
Dijital teknolojilerin yarattığı hipergerçekçilik her yere nüfuz eder hâle geldi. Yine de artık haritanın arazi demek olmadığının her zamankinden daha fazla farkındayız. İstanbul’daki zengin tarihi harita ve ölçüm aletleri arşivlerini başlangıç noktası kabul ederek, çağdaş kentsel mekândaki etkilerin ve tepkilerin yürüme ve performans gibi öznel deneyimlerle, takip ve “büyük veri” türü her şeyi gören teknolojilerle ve artırılmış gerçeklik gibi dijital arayüzler aracılığıyla tekrar incelenmesi ve yeniden değerlendirilmesi mümkün. Gözle görülebilen ve görülemeyen uzamsal bilginin öğrenmedeki rolü nedir? Tasarım bizi çevremizdekilere nasıl bağlar ve onlarla kurduğumuz bağlantıyı nasıl koparır?
Örüntü ve Ritim
Matematikten müziğe, genetikten programcılığa, tekstilden piksellere kadar çok çeşitli tekrarlama mekanizmaları insanlığın en iddialı kazanımlarını yaratmamızı ve öğrenmemizi sağladılar. Buna rağmen çoğunlukla estetiğin aşağı bir biçimi ve öğrenmenin pek makbul olmayan bir yöntemi muamelesi görüyorlar. Doğal çevrimler ve üretim yeteneğine sahip algoritmalardan nefes kesen çekiciliğe ve kamusal kamuflaja kadar uzanan bu tema, örüntü ve ritimlerin teknik, eğitimsel ve sosyal açılardan önemini, öğrenme ve tasarımdaki kullanım biçimlerini konu edinecek. Bir şeyleri yeniden ve yeniden yapmak ne zaman marifetimizi, ne zaman takılıp kalmış olduğumuzu gösterir?
Para ve Sermaye
Kriptoparaların ve geç-kapitalizmin hâkim olduğu günümüzde nakit ve onun elden ele geçişi gittikçe daha da nüans kazanıyor ve merkezsizleşiyor. Bu da geleneksel güç hiyerarşilerinin dağılmasına sebep oluyor. Bu bütünüyle insan icadı olan ticaret biçimini nasıl öğrendik ve blockchain gibi, daha önce hiç görmediğimiz kadar incelikli yenilikleri nasıl öğreneceğiz? Diğer yandan bu, var olan ekonomik sistemi tamamen bir kenara atıp alternatif sistemler ve şirketler tasarlamak için bir fırsat da olabilir. Sayısal, fiziksel, hakiki ve hayali parayı ve sermayeyi yeniden öğrenirken, neyin değerli olduğu ve satılabileceği sorusu da geliyor akla: Bu bienal, kendimiz, gezegenimiz?
Parçalar ve Cepler
Gerek eski tip kentsel cepler, gerekse son teknoloji ürünü inovasyon istasyonları, uzmanlıklarıyla tarih boyunca çok önemli ilerlemeler ve keşifler doğurdu. Özellikle maker, hacker ve açık kaynak toplulukları, hızlı-yanılma geribildirim döngüleriyle son yıllarda inovasyona büyük katkıda bulundular. Dijital teknoloji; amatörlerle profesyoneller, uzmanlarla kitlesel kaynak bağışları, ihtisaslaşma ve disiplinlerarasılık, mükemmeliyet ve hatalar, çözümler ve evrimleşmeler arasında karşılıklı yeni öğrenme dinamiklerinin gelişmesini sağladı. Tasarım, öğrenmek ve öğrendiğini unutabilmek için eski ile yeni, teknolojik ile kentsel, parça ile cep arasında ihtiyaç duyulan bağlantıyı ve çapraz tozlaşmayı nasıl kolaylaştırabilir? Bu tema, özellikle geçmiş bienallerin katılımcılarını önceki sunumlarını tekrar düşünmeye ve daha da ileri taşımaya davet ediyor.
İstanbul Tasarım Bienali kapsamında dijitale dair çeşitli etkinlikler de gerçekleştiriliyor. Bu etkinlikler şöyle:
Kolektif Haritalama Atölyesi (9-10 Ekim, Yapı Kredi Kültür Sanat, Loca)
Yürütücülüğünü Sera Tolgay ve Daniel Swakman’ın yaptığı bu atölyede deneysel veri toplama ve görselleştirme yöntemlerini kullanarak haritaların şehirlerin gelişmesine nasıl katkıda bulunulacağı sorgulanıyor. Saha çalışmaları, uydu verileri, tarihsel arşivler gibi pek çok mekânsal bilgi kaynağı haritalar yolu ile bir araya getiriliyor. Atölyede ayrıca sahada var olan koşullar ve resmî haritalarda yer almayan kamusal mekânlar ve kullanımlar belgelenecek. Meydanların nasıl yaya dostu mekânlar olabileceği, yeşil alanların bostanlar örneğinde olduğu gibi alternatif kullanımlara açık olabileceği ve kıyıların halka nasıl daha açık hâle getirebileceği tartışılacak.
İstanbul Göç Haritası (5,6,7,9 Ekim, Arter)
Bu atölye ile öğrencilerin kendi ürettikleri bir İstanbul maketi üzerinde dijital araçları kullanarak kentin göç haritasını çıkarmaları bekleniyor. Öğrenciler göçmenlerin kentsel yaşantısını anlatan video ve resim gibi verileri maket üzerine QR kodlarla yerleştirecek. Ziyaretçiler ise cep telefonu ve tablet gibi araçlarla bu içeriği görüntüleyebilecek.
Bienal sergileri bu yıl Akbank Sanat, Yapı Kredi Kültür Sanat, Pera Müzesi, Arter, SALT Galata ve Studio-X Istanbul’da gerçekleştiriliyor. Etkinliğin küratörü ise Jan Boelen.
Yorumlar