Türkiye’deki seçim adedi giderek artıyor. Çeşitli gerekçelerle (Genel seçim, yerel seçim, cumhurbaşkanlığı seçimi, referandum) 2010-2018 arasında şu ana dek 7 kere oy kullandık. 2011 ve 2015’te üç genel seçim, 2014’te bir yerel seçim, 2010 ve 2017’de iki referandum, 2014’te bir Cumhurbaşkanlığı seçimi. Şimdi cumhurbaşkanlığı ve milletvekili için 8. ve 9. seçimlerimizi yapacağız. 2019’daki yerel seçimlerle birlikte 10 yıllık zaman diliminde 11 kez seçim yapmış olacağız. Eğer beklenmedik başka seçimler çıkmazsa karşımıza.
Dönem | Seçim Adedi | Yapılan Seçimler |
1970 – 1980 | 4 | 2 genel, 2 yerel seçim |
1980 – 1990 | 7 | 2 genel, 2 yerel seçim, 3 referandum |
1990 – 2000 | 5 | 3 genel, 2 yerel seçim |
2000 – 2010 | 5 | 2 genel, 2 yerel seçim, 1 referandum |
2010 – 2018 | 10 | 4 genel, 1 yerel seçim, 1 Cumhurbaşkanlığı Seçimi, 2 referandum |
Psikolog Barry Schwartz meşhur TED konuşmasında şu cümlenin sorgulanması adına muazzam örnekler veriyor:
“İnsanlar ne kadar fazla seçeneğe sahip olurlarsa, daha fazla özgürlüğe sahip olurlar ve daha fazla özgürlüğe sahip olduklarında daha fazla refaha sahip olurlar.” (Konuşmayı buradan izleyebilirsiniz.)
Gerçekten de sürekli yeni bir tercih yapmak modern insanı özgürleştiren bir durum mudur yoksa onu farklı bir zorunluluğa ve bağımlılığa mı iter sorunsalı çok geçerli. Modern hayat bize sürekli daha fazla seçenek sunuyor. Yakın geçmişe kadar kader ya da zorunluluk olan bir sürü konu şimdi özgür irademiz.
Binlerce yıl boyunca aile mesleğini sürdürmek dışında pek seçeneği yoktu insanlığın, şimdi hangi alanda çalışmak istersek çalışabiliriz. Nesillerce aynı şehirde hatta aynı köyde yaşanırdı, şimdi dünyanın her köşesine göçmek mümkün. Ürünlerin tek bir çeşidi, arabanın tek bir rengi, kıyafetin tek bir modeli vardı. Şimdi sonsuz seçenek önümüzde. Stok bitmiyor, renk alternatifi tükenmiyor. Dilediğin şekilde senin için tasarlar, kişiselleştiririz. Yeter ki, sen neyle mutlu olacağını seç.
Siyasetle başladık, siyasetle devam edelim. Siyasî liderler dahi, düne kadar tek taraflı seslenirdi kalabalıklara. Gerçek olamayacak kadar güzel vaatlerle oy toplamaya çalışırlardı. Şimdi bu yetmiyor, seçmen sahicilik istiyor. Siyasiler de dijital platformlar aracılığıyla seçmenleri dinliyor. Siyasilerin kendi vizyonları doğrultusunda sunduğu vaatlerden ötesini istiyor seçmenler.
Seçenek sunmak, kişiselleştirmek, renklendirmek; geçtiğimiz 20-30 yıla damgasını vuran dünyaya birçok rengi getiren kavramlardı. Ancak daha çok seçenek artık, daha çok özgürlük değil daha çok karmaşa getirmeye başladı. Müşteriler, kullanıcılar sürekli tercih yapmaktan yoruldu. Teknolojik çağa damgasını vuran Apple, Google gibi markaların en büyük vaadi yalın, sade ama eşsiz bir deneyim.
Rutin işlerin çoğunu artık bilgisayarlar ve yapay zekâlı sistemler hallediyor bizim için. Dört işlemi yapan hesap makineleri ya da yazmayı hızlandıran daktilo devrinin aşalı çok oldu. Makineler bizim için hesaplıyor, düzenliyor, raporluyor, anlıyor, anlatıyor, çiziyor, organize ediyor. Basit işleri dijital iş arkadaşlarımıza verdik, bize ise karar vermesi kaldı. Gün içinde ne giyeceğimize, hangi restorandan hangi yemeği sipariş edeceğimize, yemeğin üstünde hangi ücretsiz sosu istediğimize, sunumda hangi fontu kullanacağımıza, hangi yaratıcı stratejiye odaklanacağımıza, hangi hafta yıllık izin alacağımıza, eve hangi yoldan gidersek daha çabuk varacağımıza hatta bu güzergâhı hangi navigasyon uygulamasına sorarsak daha hassas bir yanıt alacağımıza karar vermek zorundayız. Günümüz bir karar ve tercih silsilesiyle geçiyor. Bu telaş ve karmaşanın içinde karşımıza çıkan her yeni tercih sapağı bizi özgürleştirmekten çok bir kısır döngüye sokuyor.
Özü çoğulculuk, demokrasi ve renk demek olan seçim, adedi arttıkça karmaşa, stres ve çaresizliğe dönüşebiliyor. Daha çok özgürlük ve daha çok yalınlık dileğiyle…
Yorumlar