İçerik pazarlaması alanında kafalar karışık. Fenomenlerin Influencer’ların markalarla işbirlikleri sürüyor, öte yandan hem markalar hem de içerik üreticileri için sunulan gelir paylaşım modelleri yeterli gelmiyor.
Geleceğin bize neler getireceği, nelerin evirileceği ve nelerin yok olacağı, hem pazarlamacıların hem de işletme sahiplerinin bu değişimlere nasıl ayak uyduracağı büyük bir merak konusu.
Bu yazımda, geçtiğimiz yıl bu alanda yapılan çalışmaları ve değişimi özetlerken, ileride ne gibi gelişmelerin yaşanabileceğine ve alternatif mecralara değindim.
İçerik pazarlamasında ne gibi gelişmelerin yaşanacağını tahmin etmek, önlem almak konusunda bir nebze de olsa katkı sağlıyor. Yakın dönemde her pazarlama türünde büyük değişimler yaşandı ve bir dizi yenilikler hayatımıza girdi. İçerik konusunda da bu böyle. Algoritma değişikliklerine bağlı zorunluluklar içeriklerimizi baştan ele almamızı zorunlu kılarken, içerik uzunlukları konusunda düşünmemizi mecbur kıldı.
Metin içeriğine odaklanan blog yazarlarını Google zaten küstürmüştü.
Bu sebeple bir grup Medium’a yöneldi, ancak umduğunu bulamadı. İçerikleri SEO odaklı oluşturmak yeni algoritmalar sebebiyle bir zorunluluk dendi, kısa içerikler oluşturanlara ise uzun içerikler oluşturmaları tavsiye edildi. Üretici tarafında memnuniyetsizlik sosyal medya ayağında da yoğun bir şekilde sürüyor
YouTube’dan kazanç zorlaşıyor
Platformdaki influencer’ların, fenomenlerin düzenli olarak etkileyici videolar oluşturması sebebiyle YouTube seneler içinde içeriklerin toplandığı bir merkez olarak gelişmeye devam ediyor. Her ne kadar Türkiye’deki kullanıcılar için biriken gelirler umulanın altında kalsa bile, genel olarak içerik üreticileri YouTube’dan bir şekilde kazanç elde edebiliyor. Geçtiğimiz aydan itibaren gelen yeni kıstaslarla içerik üreticileri için YouTube üzerinden kazanç elde etmenin eskisine göre zorlaştığını da belirletelim. Buna göre artık yeni kanalların reklam alabilmek için bin aboneye ve son 12 ay içerisinde 4 bin saat izlenme süresine sahip olması gerekiyor. Daha önce, bir kanalın YouTube İş Ortağı Programı’na dahil olabilmesi için toplam 10 bin görüntülemeye ulaşması gerekiyordu.
Twitter’ın Vine’ı kapatmasıyla ve bu sosyal ağın en aktif içerik üreticileriyle bir ortaklık kurma fırsatını kaçırmasıyla beraber, bütün büyük sosyal medya platformları 2017 senesi içerisinde kendi influencer programlarını, “tıpkı YouTube’da olduğu gibi” daha iyi biçimlendirmeye çalışacaklarını açıkladı.
Hemen herkes Facebook ile Twitter’ın etkileyici içerik oluşturan kişilerle partnerlik anlaşması yaparak bundan faydalanmaya başlayacağı düşüncesindeydi. Bu ortaklıkta içerik oluşturucularına gösterim başına ya da diğer etkileşim oranlarına göre ödeme yapılabilir ve yaratıcı içerik üreten kişilerin bu platformlarda daha aktif içerik üretmelerini sağlanabilirdi.
Tüm bu beklentiler sürerlerken geçtiğimiz yıl Facebook nezdinde iki cılız atak geldi.
Facebook’ta markalı içerik
Facebook bu konuda iki adım attı ve “Markalı İçerik” politikasını genişlettiğini duyurdu. Facebook, hali hazırda doğrulanmış Facebook sayfalarına ve profillere “markalı içerik” yayınlama izni veriyordu. Nisan 2017’de ise bu politikasını daha da basitleştirdiğini duyurdu. Facebook, getirdiği yeni düzenleme ile “video içinde yer alan logo, filigran ve grafik paylaşımlarını mümkün kıldı.
Öte yandan Facebook üzerinde markalı içerik fırsatlarından faydalanan ve henüz doğrulanmamış pek çok içerik üreticisi mevcut. Bu hesaplar markalı içerik üretmeye uygun değil. Facebook, bu çalışmayı bir standart içine yerleştirme konusunda ise hala ilerleme kaydedemedi.
Instagram’da markalı içerik
Facebook’un ikinci adımı ise Instagram üzerinden geldi ve Kasım 2017’de “Markalı İçerik Aracı (Paid Partnership)”nı kullanıma sundu. İşletme hesabı sahibi tüm kullanıcıların dâhil olabildiği bu özellik, içerik üreticilerin bir markayla iş ortaklığı yaptıkları bilgisini daha net bir şekilde sunabilmelerine olanak tanıdı ve istatistikî verileri marka ile paylaşma imkânı sağladı.
Facebook empati yoksunu ve bencil bulunuyor
Facebook’tan gelen bu iki hamle elbette beklentileri karşılamadı. Platform olarak sponsorlu içerik karşısında şeffaflık getirme çabaları takdire şayan. Öte yandan büyük etki yaratmalarına rağmen hâlâ bir gelir modeli oluşturamayan ve organik içeriğe sahip içerik üreticileri için “markalı içerik” çalışmaları ile genel bir çözüm üretebilmiş değiller. Facebook bu konuda empati yoksunu ve çok bencil bulunuyor. Kullanıcıyı düşündüğünü söyleyerek içeriklere “sponsorlu” ibaresini eklemeyi zorunlu kılıyor, öte yandan değerli bir şey yarattığınızda bunu kendisine bir gelir modeli yaratmak için kullanıyor. Siz ise ürettiğiniz içerik ne kadar etkileşim alırsa alsın, bundan bir kazanç elde edemiyorsunuz.
Tüm bunların dışında Twitter, Instagram ve Facebook üzerinden canlı yayın, tekil paylaşım, Stories üzerinden paylaşım dizisi gibi çalışmalar yapan ve bu çalışmaları “markalı içerik” olarak kategorilendirmeyen fenomen ve influencer’lar da var. Yapılan çalışmanın bedeli ise marka ve içerik üreticisi arasında kalıyor. İçerik üreticisinin sunduğu veya sunamadığı temel performans göstergeleri de (KPI) da öyle. Yaratılan etkinin yansımasının gerçekliği ise uzun zamandır konuşulan bir konu. Çünkü tüm dünyada sahtelik-sahtecilik almış başını gidiyor.
Facebook ve Instagram içerik üreticilerini teşvik için bir çaba göstermiyor, kullanıcılar üzerinden elde ettiği geliri kimseyle paylaşmıyor.
Platform tarafında içerik üreticilerine ödül veya havuç yok, herkes ücretsiz çalışanlar konumunda. İçerik üreticileri markaların dikkatini çekebilmek için sahte takipçi, beğeni, yorum ve izleme satın alıyor. Bu sahte tetikleyicilerin etkisiyle Instagram’da öne çıkanlarda ve önerilenler bölümünde çıkmak daha kolay oluyor. Sahtecilik öyle benimsenmiş durumda ki, organik etkileşim alan kullanıcılar ve markalar da işin kolayına kaçıp bu akıma hızla uyum sağlıyor. Buna göz yuman ve zaman zaman göstermelik hesap silen, algoritma değişiklikleri ile markaları köşeye sıkıştıran ise Facebook’tan başkası değil.
Yorumlar