Skip to main content

İş dünyasının en bunaltıcı alışkanlıklarından biri, bir kelimeyi alıp, defalarca tekrarlayıp içini boşaltmak. İnovasyon da o kelimelerden biri.

sov yaptiran inovasyon

Ülkede, her şirket yöneticisinin istisnasız yegâne amacı inovasyon. Peki, ülke olarak inovasyon çıktıları açısından ne seviyedeyiz? İşte, bu bir hayli tartışmalı.

Çoğu yönetici, inovasyonu en kaba tabirle “yeni şeyler” olarak görüyor. Onları çok da suçlayamayız. Yabancı bir terim olarak hayatımıza girmiş bu kelime TDK tarafından “yenileşim” olarak dilimize çevrilmiş.

İşin kötüsü, OECD yaptığı, uluslararası kabul gören tanımı da şu;

Production or adoption, assimilation, and exploitation of a value-added novelty in economic and social spheres; renewal and enlargement of products, services, and markets; development of new methods of production; and establishment of new management systems. It is both a process and an outcome”.

Gördüğünüz gibi onların da kafası karışık. Bir sürü süslü kelime sıralanmış ama cümle sonunda kafamızda net bir şey belirmiyor, maalesef.

Hal böyle olunca, önümüze hedef olarak koyduğumuz şeyi daha net bir şekilde anlamamışken “inovasyon yapmak” çok da kolay olmuyor.

Bir itiraf; Yıl 2008. 4play olarak, Turkcell ile yaptığımız iş ortaklığı sonucu TonlaKazan servisini geliştiriyoruz. İşler çok iyi gidiyor ve bu servis, içinde “innovative” kelimesinin de geçtiği birçok ulusal ve uluslararası ödül alıyor. Ben ise “inovasyon” kelimesini daha yeni yeni duyuyorum ve her duyduğumda çok iyi biliyormuş gibi davranıyorum. Aynen diğer terimleri duyduğum zaman yaptığım gibi.

O zamanlar, bize genç girişimciler olarak baktıkları için iş ve teknik terimlerle ilgili cehaletimizi olağan karşılıyorlar. Oysa bizim terim ezberlemeye vaktimiz yok ki. Refik’le (Refik Çağlayan) birlikte tek düşündüğümüz “Nasıl değer yaratırız?”. Hem birlikte çalıştığımız Turkcell’e hem abonelerine ve firmamıza. Gece gündüz bununla yatıp, bununla kalkıyoruz…

Yani, yıllardır bu kelimeye maruz kalmış, içinde yaşamış ve üzerine onlarca servis üretmiş biri olarak diyorum ki, bu kelimenin tanımını bilmiyor olmak çok da dert değil. Çünkü işin özü kelimeler, kavramlar, süslü trendler değil. İnovasyonun özü ve belki de olması gereken tanımı şu: “Fikri değere dönüştürmek”

Özetle inovasyon; aklımızda soyut olarak duran yeni bir iş fikrini, insanlar için aktif değer yaratan hale dönüştürmek.

Bunu başarmak için ne yapmak gerekiyor? Bunu da mümkün olduğunca sade bir şekilde vermek istiyorum.

1. İNOVASYON TİPİNİ/HEDEFİNİ SEÇ

  • 3 tip inovasyon vardır: Süreç, iş modeli ve sektör inovasyonu.
  • Süreç inovasyonu, mevcut işleyişi geliştirir
  • İş modeli inovasyonu, yeni ve verimli ticari ilişkiler yaratır
  • Sektör inovasyonu, sektörün dengelerini alt üst eder ya da yeni bir pazar oluşturur

2. BOL FİKİR ÜRET

  • Bulunacak fikrin kriterlerini belirle, uçan araba fikirleriyle uğraşma, hedefine odaklan.
  • Fikir bulmak için, henüz çözülmemiş, gerçek bir müşteri probleminden yola çık.
  • Üzerine biraz düşününce, fikirlerin yüzde 90’ının ışığı söner, çok seçeneğin olsun.
  • Fikir sahiplerini onurlandır, ödüllendir ki devamı gelsin

3. SİSTEMATİK BİR SÜREÇ OLUŞTUR

  • Süreç olmadan yola çıkarsan, elinde bir sürü fikirle neyi, nasıl, ne zaman yapacağını bilemezsin.
  • Sağlam fikirleri seçecek bir kurul oluştur, kriterleri ve hedefi adı gibi bilsin.
  • Fikri gerçeğe dönüştürecek nitelikli ekibi kur ve mutlaka başına bir lider koy.
  • Lidere bir bütçe ve bir takvim ver. Onu sonuç alması için motive et.

Lütfen artık bir firma daha çıkıp, kimin ne işine yarayacağına bakmadan, sadece firmayı son trendleri yakalamış ve “inovatif” gösteriyor diye, “AI, AR, VR, 3D printing, gamification, chatbot, big data, internet of things, bitcoin, blockchain, Apple Watch, Google Glass’la inovasyon yaptık” demesin. Hem zaman hem de para kaybı.

Şova gerek yok. Inovasyon yakışıklı, parıldayan bir şey olmak zorunda değil. Değer yaratsın yeter.

Bugün, hepimizin, her gün kullandığı, içinde oldukları sektörleri darma duman eden WhatsApp, YouTube ya da Yemeksepeti ışıltılı, seksi, kimsenin anlamadığı trendi kelimeleri kullanarak ortaya çıkmadı.  Farkları, insanların yaka silktiği gerçek problemlere çare olabilmekti.