Skip to main content

Dijital dünyaya yön veren önemli isimlerin ağırlandığı Digital Age Summit’17, yapay zekadan robotlara, otonom araçlardan akıllı teknolojilerin sektörel etkilerine kadar teknolojinin geldiği noktanın insan hayatına olumlu etkilerini ele aldı.

Digital Age tarafından bu yıl 11’incisi düzenlenen Digital Age Summit, ikinci gününde de; FROSMO Kurucu ve CEO’su Mikael Gummerus, Kantar Millward Brown Global Marka Direktörü Duncan Southgate,  Xerox PARC CEO’su Tolga Kurtoğlu, Atom Bank Kurucu Ortak ve CEO’su Mark Mullen, Hello Group Kurucu ve CEO’su Jakob Langemark, MediaMarktSaturn Retail Group CDO’su Martin Wild, TBWA & DAN, Afrika ve Ortadoğu Bölgesi Dijital ve İnovasyon Başkanı Noah Khan gibi önemli isimleri ağırladı.

<<Digital Age Summit’17 programının ilk gün detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.>>

Günün ilk oturumuna startı ‘Mükemmel bir çoklu kanal deneyimi yaratmak mümkün mü?’ sunumuyla FROSMO Kurucu ve CEO’su Mikael Gummerus verdi.

Mükemmel bir çoklu kanal deneyimi yaratmak mümkün mü?

FROSMO Kurucu ve CEO’su Mikael Gummerus, çoklu kanal deneyimi sorunu, kullanıcı deneyiminin püf noktaları ve yeni iş modellerinin oyun bozan sonuçlarını değerlendirerek, tüketiciye dönük iş faaliyetlerinin geleceğini katılımcılarla paylaştı.

Gummerus, sunumunda şu detaylara yer verdi, “Marka ve müşteriler için iki duvar var. İlk duvar perakendeci yani markaların ürünlerini satan kişiler. İkinci duvar, marka ve tüketici arasındaki iletişimi kontrol eden taraflar. Maalesef bu iki duvar durumu sürdürülebilir bir durum değil ve bize gelecekte yardımcı olmayacak. Gelecekte farklı, çoklu kanallar üzerinden 7/24 müşterilerimizle iletişimde olmamız ve bu iletişimin harika bir deneyim sunması lazım. Ayrıca çoklu kanallarda iletişim kurarken her temas noktasında tüketicinin aklını başından almak gerekiyor. Farklı kanallardan gelen bilgileri anlamlandırmak durumundasınız. Bu, 2022’de yapılabildiğinde harika olacak. Geçen yılın sonunda 2.5 milyar akıllı telefon kullanılıyordu şimdi ise 3 milyar dolaylarında. Telefonların artık çok heyecan yaratmamasının nedeni, ihtiyaçlar yani ölçeklenebilir hale gelmeleri. AR, yeni bir cephe oluşturacak çünkü şu anda telefonumuzun ekranına sıkışıp kalmış durumdayız.  Peki AR ile ilgili ne olacak? İnsanlar, özellikle gençler her şeye çok çabuk adapte oluyor. JAVASCRIPT, internetin üçüncü ayağı. Her türlü ekranda ve cihazda çalışıyor. Biz bunu Frosmo olarak şöyle yorumluyoruz… Dijitali yönetirken iki stratejiniz olmalı. CRM bunun başlıca unsuru. ERP Project, DMP Project, DB Project, vs. Sürekli yeni şeyler çıktığı için kullanıcı arayüzlerinizi hızlı bir şekilde geliştirmeniz lazım ve Javascript bunu sağlıyor. İlk husus, UX, kullanıcı deneyimi. UX’e sürekli ince ayarlar yapmanız lazım. Diğer yandan, bir çok şirket bir hizmet modeli sunmak zorunda, müşterileriyle iletişim kurmak zorunda. Üçüncü unsur da münhasırlık; her şeyin kendine özgü olması. Fiyat konusunda rekabet çok zor olacak. Gerçekleşmekte olan bir değişim var çünkü bazı firmalar, müşteri nerede olursa olsun onlarla iletişim kurabiliyor. Özetle, değişim ve gelişim her zamankinden daha hızlı ve bir sonraki devrim geldiğinde bu da çok hızlı gerçekleşecek. Javascript, şu anın ve geleceğin teknolojisi.”

Yeni bir nesil için yeni bir pazarlama: AdReaction X,Y,Z Kuşağı

Kantar Millward Brown Global Marka Direktörü Duncan Southgate, Türkiye’den ve dünyadan verilerle Milenyum kuşağı ve Z kuşağı pazarlama yaklaşımlarını değerlendirerek, hangi tür yaratıcı yaklaşımların yeni kuşaklarla bağ kurmak konusunda daha etkili olduğunu katılımcılarla paylaştı.

Southgate, pazarlamanın yeni tüketiciler için ne kadar değişmesi gerektiği konusunda yaptıkları araştırmalarda 3 basamak olduğundan bahsetti.

  1. Kurulum: Pazarlamayı yeni baştan inşa etmemiz gerekiyor mu?
  2. Medya: Hangi reklam formatları daha önemli?
  3. Yaratıcı öğrenim noktaları

Değişime ayak uydurmanız gerekiyor.

X Nesli: 35-49 yaşları arasındaki kişiler

Y Nesli: 20-34 yaş

Z Nesli: 19 yaş ve altı

Bu insanlar farklı farklı dünyalarda yetişti. 80’lerde büyüyenler için, örneğin, TV ve PC’ler yeniydi.  Z Nesli, eski nesillere kıyasla çok daha kutuplaşmış bir dünyada büyüdü. Araştırmamız, 39 ülkeyi kapsadı. X, Y ve Z nesli sonuçları kıyaslandı. Öğrendiğimiz ilk şeylerden biri, Z neslinin bir zorluk olduğu. İş yapış şekilleri eskisi gibi devam edemez çünkü Z neslinin bazı şeylerden kaçınma eğilimi var. Genelde Z ve Y jenerasyonu, reklam bloklama teknolojisini daha fazla kullanıyor. Türkiye’de, mobil video formatları gençlerin en çok tercih ettiği reklam formatlarından. Ancak video reklamları sevmiyorlar çünkü bir şey yaparken, başka bir şeyin bunun arasına girmesini sevmiyorlar.

Hangi türde içerikler hangi nesillere ilham verebilir, hitap edebilir?

Gen X, hayatlarını kolaylaştıracak şeyler istiyor. Y ve X ise kendilerine uygun, nitelikli şeyler istiyor. Z jenerasyonu, Snapchat’teki gibi sponsorlu lensleri, filtreleri çok seviyor. Kampanyalarla etkileşim kurabilmeleri için bu nesillere farklı seçenekler verilmeli. Z nesli, içinde eğlence unsuru olan reklamlara daha olumlu bakıyor. Diğer nesiller için eğlence unsuru o kadar önde değil. Türkiye için mizahın kullanıldığı reklam örneği: Emrah’ın acılı tavuk McDonald’s reklamı. 25-30 yıl önce markanın reklamın neresinde olduğu önemli değil derdik ama artık akıllıca bir şekilde marka erkenden ortaya çıkıyor.

Kitleniz ne kadar gençse, o kadar oyuncaklı, etkileşimli işler yapmak ilgi çekiyor. Müzik ve tasarım her zaman kitleye hitap ediyor. Son olarak da tüm nesillere hitap etmek istiyorsanız itici güçlerini yaş gruplarının ötesinde.”

Yapay zekada yeni ufuklar

Silikon Vadisi’nin önde gelen AR-GE laboratuvarlarından biri olan Xerox PARC’ın Genel Müdürlüğüne atanan Dr. Tolga Kurtoğlu, ‘Yapay zekada yeni ufuklar’ başlıklı sunumuyla Digital Age Summit sahnesindeydi…

Kurtoğlu sunumunda, “Veri, giderek artıyor ve azalmayacak. AI algoritmaları daha zeki hale gelecek ve bilgisayar işlemleri yapabilecek. Biz oturacağız, her şeyi algoritmalar yapacak. Böyle bir dünya mümkün; her şeyi algoritmalar yapacak ve biz oturarak maaşımızı almaya devam edeceğiz. İmalat, ziraat, taşımacılık ve depoculuk, AI’daki gelişmeler nedeniyle iş kaybına uğrayabilir. Bir de gerçekten ne için otomasyon yapıldığına bakılması gerekiyor. Bazı sektörlerde insan gücüyle gerçekleşen faaliyetlerin AI ile yapılması çok kolay. Örneğin, sürücüsüz arabalar. Bu mümkün, ama bu arabanın İstanbul’da gitmesi çok zor olabilir çünkü onu kuralsız bir ortamın içine sokmuş oluyorsunuz. Sisli bir yolda gitmesi de zor olabilir. AI’ın gördüğü noktaların, istatistiklerin, hep bir noktada olması lazım ve bu da gerçek dünyayı yansıtmayabilir. Bence, AI ne kadar gelişirse gelişsin otomasyonu ne kadar yapabileceğinizin her zaman bir sınırı vardır. Gelecekte makineler insanların yerini almayacak, bu sadece bazı sektörlerde mümkün. Yapay zekanın geleceği, insan-makine etkileşimiyle ilgili olacak.Yapmanız gereken ilk şeylerden biri AI sistemlerini açıklanabilir kılmak. AI, insanlara neden seçtiği çözümü tercih ettiğini anlatabilmeli. Bu da insanla bilgisayar arasındaki güveni sağlayacak şey. PARC, kurulduğu günden beri AI’yı içinde barındırıyor. Nihai hedefimiz, insan-makine işbirliği. AI’ın insan zekası seviyesine ulaşması da bazı araştırmacıların hedefi.” dedi.

Bankacılıkta oyunbozan iş modelleri

Atom Bank Kurucu Ortak ve CEO’su Mark Mullen, dijitalleşen dünyada bankacılık ve bankacılık çevresindeki yeni iş modelleri hakkında bilgiler verdi. Şu an İngiltere’de uygulanan dijital bankacılık modelinin diğer ülkelerde de başarılı olup olamayacağının sorularına kendi hikayesiyle cevap veren Mullen sunumunda bahsettiği konular şöyle oldu;

“Her şey kriz yönetimi ve rekabet olarak adlandırılırsa bunun bir anlamı kalmaz. Bizim için Atom’da en önemli sözcük: AVANTAJ. Yaptığımız işin en önemli kısmı yarattığımız dijital model. Atom 4,5 yıllık bir şirket. Atom bir banka olarak çıktı ama bir tesadüf değildi. Bazı yeni çıkmış şirketler var ve onlar bankalarla rekabet etmeye, bankaları yok etmeye ve/veya onları yeniden şekillendirmeye odaklandı. Stratejinizin ne olduğunu bilmiyorsanız, neyin önemli olduğunu, ne gibi kararlar alacağınızı bilemezsiniz. Herkes strateji lafını gelişigüzel kullanıyor ancak ne olduğu hakkında hemfikir olan yok. Stratejinin 3 unsuru: hedef, kapsam, avantaj. Hedefinizin ne olduğunu bilmezseniz yol haritası çizemezsiniz. İyi bir strateji, içerdiği çok fazla şeyden fazlasını dışarıda bırakır. Dijital bankacılık gençlere göre diye düşünüyorsanız, size bir haberim var; Müşterilerimiz her kitleden. İyi bir banka dediğimizde, genç insanlar, yaşlı insanlar, büyük-küçük krediler gibi her şeyi barındırır. Bizim için üçüncü ve en önemli unsur başarıya ulaşmak için nasıl bir avantaj sunabileceğimiz. Banka olmanın çekirdeğinde kaldıraç etkisine dayanan önemli bir fikir vardır.

Bizi seçecek yeterli müşteri olduğunu iddia ediyoruz. İlle de şube olsun diyenler bizim kitlemiz değil. Biz bugün basit olmakla gurur duyuyoruz. Biz her karar alma düzeyinde merkezileşmeye, basitleşmeye, tek hatta odaklanmaya odaklandık. Bence, hiçbir dijital müşteri beklentisi öngörülemez. Taahhüt edeceğimiz her şey anında kopyalanacaktır. İnovasyonun kendisi de bizim modelimizin sürdürülebilir olmasını sağlıyor. Ben bankacılığı sonsuza dek değiştirmek, daha verimli hale getirmek istiyorum. Şu anda bankalar verimsiz. Müşterilerin sizi dikkate alması için gerçekten büyük fark yaratmanız lazım. Bizim amacımız, farklı bir iş modelinin mümkün olduğunu kanıtlamak.” dedi.

Derin içgörülerle teknolojiyi insanileştirmek 

Hello Group Kurucu ve CEO’su Jakob Langemark, teknolojiyi ve dijital ürün ve hizmetleri insanileştirmek, inovasyon sürecini sürdürülebilir sonuçlar üretecek şekilde örgütlemek için derinlemesine içgörünün nasıl kullanıldığı hakkında bilgiler paylaştı.

Langemark sunumunda şu detaylara yer verdi, “Hello Grup, bir stratejik tasarım şirketi. Son 10 yıllık süre içerisinde konuşma paradigmasından, yapma paradigmasına geçiş oldu. Dijital ürünler, hizmetler ve iş fikirleri oluşturmaya, tasarlamaya çalışıyoruz. İnsanları harekete geçirecek ürünler geliştirmeye odaklanıyoruz. Giderek zorlaşan, güçleşen bir sektördeyiz. Bunun nedenlerinden biri, teknolojinin katlanarak artan bir hızla büyümesi. Ürün ve hizmetlere baktığımızda tüketicilerin seçeneklerinin daha fazla olduğunu görüyoruz ve bu da artmaya devam edecek. Bu nedenle beklentiler de artıyor; bir kategoride aldığınız hizmet kalitesini, başka bir kategoride de bekliyorsunuz. Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir ve değişim hiçbir zaman da bu kadar hızlı olmamıştı. Bundan sonra da yavaşlamayacak. Burada sadece cihazlardan da değil, hayatı değiştiren teknolojilerden bahsediyoruz. Olan biten bir şey daha var; her şey giderek artan şekilde bilgi işleme yoluna gidiyor. Bu, oluşturduğumuz her şeyin vadesinin kısa olduğu ve bizim de her şeyi daha hızlı yapmamız gerektiği anlamına geliyor. Bu nedenle sürekli BETA durumundayız. Bütün bu konuştuklarımızla başa çıkabilmek için neler yapabiliriz? Değişmeyen şeylerle bağımızı korumak ve değişmeyen şey de biziz: insanlar. Bu sayede ürün, hizmet ve tasarımlar daha uzun süreli olabilir. Bütün bu değişimin ve hızın ortasında değişmeyen tek şey insanları anlamlandırabilmek. İnsanların dile getirmediği gereksinimlere cevap vererek kendinizi farklılaştırabilirsiniz.”

Teknoloji ile Sosyal Girişimcilik Paneli

Patica Kurucu Ortağı Canan Atalay moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Teknoloji ile Sosyal Girişimcilik’ panelinin konukları RobinCode.org Kurucu ve Başkanı Gözde Erbaz, Women in Games Türkiye Kurucusu ve Oyunder Yönetim Kurulu Üyesi Simay Dinç, Social MakerLab, Kurucu ve Sosyal Girişimci Özge Özmen, Givin, Kurucu Ortak ve Sosyal Girişimci Başak Süer’di. Panelde dijitalin geliştiği, oluşan ekosistemde yeni trendlerin oluşmaya başladığı bir dönem olması itibariyle dijital kanallarda ilerleyen sosyal girişimcilik konusu değerlendirildi.

İşlerimizi tasarlarken artık dünyanın iyiliği için işimizi nasıl büyütebiliriz ve sürdürülebilir kılabiliriz konusunda çalışıyoruz diyerek söze başlayan Canan Atalay moderatörlüğünde konuklar kendi hikayelerini paylaştı;

Gözde Erbaz: “Benim çocuğum şanslı ama şanslı olmayanlar da var. Bu doğrultuda Robincode’u kurduk. Her çocuk birlikte eğitim alsın diyoruz. Eşit eğitim fırsatı verildiğinde sadece teknoloji kullanan değil, teknoloji üreten bireylere dönüşebilecekler. Güç birliği yapmamız gerek çünkü yarının geleceğinde biz kendi insan kaynağımızı geliştirmek zorundayız.”

Simay Dinç: “Oyun sektörüne giriş yaptığımdan beri erkeklerin dominant olduğu bir sektör olduğunu gördüm. Women in Games Türkiye, bu tespitten yola çıktı. Amacımız oyuncuları bir araya getirmek. Mobil telefonlarımız, bizim yapay çocuklarımız. Oyun endüstrisi, kültürden daha bile eski. Sosyal girişimci olarak Türkiye’de yargılanıyorsunuz; sana ne faydası var, neden para harcıyorsun diyorlar. Kendi kültürümüzden aldığımız değerleri teknolojiye entegre etmeye çalışıyoruz.”

Özge Özmen: “Çocuklara kodalama öğreten kurumda işe başladım. Social Maker Lab’de şu an sanal gerçeklik, artırılmış gerçekliği sorun çözmek için kullanıyoruz. Yeni teknolojilerin daha fazla yerde kullanılmasını, daha fazla sorunu çözmesini istedik.”

Başak Süer: “Teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde neden sosyal faydaya katılımın daha iyi bir yolu olmasın diye yola çıktık. Givin ile yapılan satışın direkt bağış olarak gönderilebildiği bir uygulama yarattık. Sosyal girişimciliğin en zor yanlarından biri çok yeni bir kavram olması. Dünyaya baktığımızda da giderek bu tarafa gidildiğini görüyoruz. Kurumların kendi gelecekleri, başarıları için sosyal fayda sağlayan işlere bir şekilde destek vermesi çok önemli hale geliyor.”

Online Perakendede Veribilimi Kullanım Alanları

HepsiBurada, Veri Bilimi Grup Başkanı İsmail Parsa, Online perakendede veri biliminin kullanım alanları konusununu gündeme getirdi.  Parsa sunumunda şu konulara yer verdi;

“Perakendede veri biliminin 4 farklı alanı var. Müşteriler, satıcılar, ürünler ve ops. Çok küçük ekiplerle çalışmayı tercih ediyorum bu nedenle çok fazla kaynağım yok. Deneyim, veri biliminin en önemli alanı. Hedefleme, yeniden hedefleme işliyor ancak belli bir şekilde harekete geçen, belli sayıda müşteriniz var. Davranışlar, makine öğrenimi modelleriyle öğreniliyor. Bu sayede pazarlama hedeflerimiz için kitlelerimizi geliştirebiliyoruz. Davranış hedeflemenin yanı sıra kestirimci (predictive) hedefleme de yapmak gerekiyor. Kullanıcıların en fazla satın alma eylemi gösterdiği içerikler hangileri, buna bakmak gerekiyor. Makine öğrenme modellerini kullandığınızda kestirimci hedeflemede davranışsal hedeflemeye göre daha başarılı sonuçlar elde edebiliyorsunuz. Satın alma eğiliminden de bahsetmemiz gerekiyor. Kanal eğilimi ve müşterilerin o kanalla olan ilişkisi son derece önemli çünkü müşteriler birbirine benzemiyor.  Kampanyalar için müşteri bulmak verimli değil. Kampanyayı müşteri düzeyinde ele almak gerekiyor. Müşterinin yatkınlığına baktığımız zaman ne yapacaklarını tahmin edebiliyoruz. Eğilimleri bilirseniz, bütçenizi bu tarafa kaydırabilirsiniz. Veri bilimi aslında verinin bilgiye, bilginin pazarlamaya ve satışa dönüştürülme sanatıdır. Biz bütün bunları platform olmadan yapamayız, temelde, müşterilerin tercih süreçlerini izliyoruz. Bütün sonuçlarımız buna dayanıyor.”

Perakende 4.0 

SAP Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Bülent Karal moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Perakende 4.0’ panelinin konukları, Vispera Bilgi Teknolojileri A.Ş. Kurucu Ortağı Prof. Dr. Aytül Erçil, Wirecard CEO’su Alper Akcan, Shell & Turcas Perakende Satışlar Genel Müdür Yardımcısı Burçin Toktamış’dı. Önümüzdeki 10 yıl perakendecilerin kişiselleştirmeye daha çok önem verecek diyen  Bülent Karal moderatörlüğünde konuklar Perkande 4.0 hakkında değerlendirmelerini paylaştı.

 

Burçin Toktamış: “Değişimi biz de bugünden etkilemek istiyoruz. Shell, Endüstri 2, 3, 4’ü gördü. Akaryakıt ihtiyaçları ileride düşebilir ancak insan ihtiyaçları sürekli şekillenir ve siz bu ihtiyaçlara cevap verebilirsiniz. Bugün tüketiciler artık pek çok sektörde mobil ödeme imkanlarından faydalanıyorlar. Günde 1 milyon işlem hacmi var ve günde yapılan mobil ödeme 80ler 100ler civarında. Bugünden yarına hazırlanmamız, korkularımızı bir kenara bırakarak cesur davranmamız gerekiyor. Sürücüsüz araçlardan bahsettik ama o araçlar da insan taşıyacak. Mola verdikleri noktalarda olmak isteriz Shell olarak. Aracın ön konsolundan onay vererek ödeme yapılabilecek araçlarda.”

Alper Akcan: “Ödeme sistemleri, yeni nesil perakende sistemlerinde daha farklı roller üstlenmeye başladı. Sadece online’da iş yapan perakendeciler varken, geleneksel perakendecilerin de online’a geçiş yapmasını sağladı. Ödeme firmaları, eskiden sadece sepet büyüklüğüyle alakalıydı.  Anlamlandırılabilen bu büyük veri çok fazla fırsat getiriyor. Globale açıldığınız zaman farklı ülkelerin ödeme şekillerini işinize entegre etmediğinizde ne kadar pazarlama yaparsanız yapın, kaç kişiye ulaşırsanız ulaşın, satış yapamazsınız. Nesnelerin interneti, ürünlerin raftan alındığını anlayan teknolojiler, stokta azalan ürünlerin merkeze anında bildirilmesi gibi teknolojiler olacak gelecek 10 yılda. Bunların hepsinde kişiselleştirme  yapılmış olması önem taşıyor.”

Prof. Dr. Aytül Erçil: “Çok düşük kar marjıyla çalışan bir sektör olduğu için perakendecilikte operasyon verimliliği çok önemli. Out of stock, dünyada yılda 2 milyon dolar kayba neden oluyor, ürün lafta yoksa satılamıyor. Hangi ürünün, hangi ürünle rafa dizildiğine de çok fazla para harcanıyor ancak kontrol edilmediği için bu da kayba yol açıyor. Tamamen veri tabanlı mekanizmalar oluşuyor bu nedenle geleceğin süper elemanları veri analistleri olacak. Otomatikleştirilemeyecek bazı şeylerde, ki bunlardan biri de veri analizi, insan yetisi çok önemli olacak. Teknolojiler, donanımdan çok yazılım ağırlıklı olacak. Verilerin görselleştirilmesi öne çıkacak. Donanım tarafında da gelişmelerin olması gerekiyor. Farklı firmaların geliştirdiği sistemlerin birbirine entegre olması lazım. İnsan Kaynakları değişecek; üniversitede öğrendiklerimiz hemen eskiyor, coursera gibi oluşumlar ön planda olacak. ”

Geç Başlangıçtan Dijital Liderliğe

MediaMarktSaturn Retail Group CDO’su Martin Wild konuşmasına dijitalleşme, hızını her gün artırıyor ve biz de bu hıza ayak uydurmak zorundayız dedi. Wild konuşmasına şöyle devam etti, “İnternetin gelmesiyle birlikte artık bize dinozor demeye başladılar. Belki internet gelir gider dedik ama iş böyle olmadı. Tüketicilerin hangi kanalı neden seçtiğine bakmalıyız. Online ve offline dünyaların en iyi yönlerini bir araya getiriyoruz. Dijitalleşme, hızını her gün artırıyor ve biz de bu hıza ayak uydurmak zorundayız. Müşteri deneyimini dijital teknolojileri kullanarak daha da kişiselleştiriyoruz. İş operasyonlarını zaman kazandıracak, maliyet tasarrufu yapacak ve müşteriyi memnun edecek şekilde optimize edilmesi, değiştirilmesi. Yeni iş modellerine de bakmalıyız. Şu an baktığımız trendler: mobil, nesnelerin interneti, VR ve AR, robotik, makine öğrenimi. Bütün bunlara ek olarak “kişiselleştirme” de önemli çünkü dijital dijital olarak kalamaz; bir etkisi olmalı. Perakende çok kişiselleşecek. Yeni fikirlerle sürekli deneyler yapmak zorundayız. Müşteriler dükkana geldiklerinde dijital olarak aradıkları ürünü bulmalarına da yardım etmek istiyoruz. Kişiselleştirme söz konusu olduğunda hizmet kısmı olmazsa olmaz.”

Datanın yaratıcı kullanımı

TBWA & DAN, Afrika ve Ortadoğu Bölgesi Dijital ve İnovasyon Başkanı Noah Khan, değişim şirketi olarak dijital veriyi, içgörüyü nasıl kullandıklarından bahsetti.  “Yıllar önce ödeme platformlarında mobil içerik üretiyordum. 14 sene önce 50 Cent pazara girdi ve o zaman bizim için veri demek veritabanına veri sokmak demekti. Bu şarkı çıktığında şunu gördüm: 50cent siparişi verenler aynı zamanda Eminem ve Dr. Dre siparişi de veriyorlardı. Bunları düzgün bir içgörüye dönüştürebilirsem insanlara doğru anda doğru içeriği verebileceğimi gördüm.

Verileri topluyoruz ve bunları ders almak için kullanıyoruz.  Justin Timberlake’i bir kampanya için kullandığımızda öncesinde verileri analiz ederek seçim yaptık. Veriyi optimizasyon süreçlerinde kullanıyoruz. İnsanlar, Nike’ın Pegasus ayakkabısını beğenmedi. Amazon’daki puanlarına ve yorumlara baktık. Bir nedenden dolayı Pegasus’un yarım numara büyük olduğunu gördük ve bunu Nike’a ilettik. Ürün halihazırda piyasada olsa bile optimizasyon ile sorunları çözmeye başlayabilirsiniz. Etrafımızda sürekli zengin ve açık bir veri var. Önemli olan doğru olanları alıp onlarla çalışmak. Sizi bir adım ileriye götürecek veriyi bulmanız gerek. Verileri dijitale veya sosyale entegre ettiğimiz zaman erişim ve etkileşimin 10 kat arttığını gördük. Optimizasyon son derece önemli, gerçek dünyada oluşturduğumuz her şey kültürle rekabet içinde. ”

Data bize ne söylüyor?

TBWA\Istanbul, Stratejiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Toygun Yılmazer moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Data bize neler söylüyor’ panelinin konukları eBrandValue Kurucusu Tolga Akçura, Twentify CEO İlker İnanç, REENGEN CEO’su Burak Sefer ve Alegra Digital COO’su Can Gürcan’dı.  Paneli aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz…

 

Digital Age Summit 2017’nin bitiminde katılımcılar Türk Telekom’un hazırladığı partide eğlendi.