Dijital yayıncılıkta çok önemli bir yılı geride bıraktık. Öncesinde uzun yıllar telaffuz edilen fakat bir türlü tam anlamıyla gerçekleşemeyen “içerik kraldır” lafı 2017’de öyle bir gerçekleşti ki; tam olarak karşılığını buldu sanki! Özellikle geçtiğimiz yıl bu uğurda gereksiz yere çok ciddi paralar harcandı, telafisi çok güç imaj problemleri yaşandı. Bunlar son derece normaldi. Zira her geçiş süreci sancılı olur. 2018 bana bu anlamda toparlanacağımız, çok daha güçlü projelerle karşılaşacağımız bir yıl olacak gibi geliyor. En azından artık markaların çoğu ne istediğini daha iyi biliyorlar. Bu bilinçlenme sektörümüz açısında güzel haber, ama gelin bu bu süreçte 2017’de dijital içerik alanında neler feda edildi, ne acılar yaşandı, birlikte bakalım.
Geçtiğimiz yıl boyunca yine dillerden düşmeyen “YouTuber”lar bildiğiniz gibi dijital içerik tüketicilerinin internet kapasitesini en fazla harcadığı ve tabii en çok merak ettiği dijital dünya kahramanları. Özellikle gençler arasında tartışmasız çok büyük etkileri var. Sıkıntılı nokta şurası; büyük kitleleri arkalarından sürükleyen pek çok YouTuber yaş ve tecrübe olarak olarak kendilerini takip edenlerden çok farklı değiller. Hal böyle olunca yaptıkları işin ne kadar önemli olduğunu, insanları olumlu olumsuz ne kadar etkilediklerini kestiremiyorlar. Pek çoğu lise, üniversite çağında olan bu yetenekli gençler hayatla ilgili neredeyse hiç bir tecrübeleri yokken takipçilerine hayat tecrübelerini ve en kötüsü kendi yaşadıkları hayatları göstererek kalabalıkları istemeden de olsa (böyle düşünmek istiyorum) zihnen sakatladılar. Toy içerik üreticilerini kolay paraya alıştıran, sonra da ne isterse yaptıracağını söyleyen tehlikeli bir grup. Kimi eski ajansçı, kimi eski kurumsal dünyada çevre sahibi olan menajerler ve “Multi Channel Network” (MCN) diye adlandırılan YouTube üzerinde yetenek avcıları kılığında bu gençlerimizin ensesine yapıştılar. 2017’de özellikle MCN’lerin kuruluş amacı ve verdikleri hizmetin ekseni tamamen kaydı. Ve gençlerimiz hayatlarında görmedikleri kadar paraya ve şöhrete kavuştukça gözler iyice kararmaya, samimiyet gittikçe kaybolmaya başladı. Kontrolsüzce çıtaların yukarılara taşınması “manyaklık” seviyesinde içeriklerin üretilmesine sebep oldu. Markalar ve onlar için çalışan ajanslar bu dev etkileşimden ekmek yemek, mallarını, hizmetlerini satmak için yeni şöhretlerle iş birlikleri yapmaya başladılar. Öyle bir hücum oldu ki inanılmaz bütçelerle ‘inanılmaz’ (olumsuz anlamda) projeler yapılmaya başlandı. Menajer abiler ablalar, MCN’ler bu içerik üreticilerini inanılmaz sömürmeye başladı. Her gün farklı bir ürünün tanıtımını yapar hale getirdiler. Bu da kaliteyi doğal olarak çok olumsuz etkiledi. Takipçilerin, sevdikleri, hayran oldukları, örnek aldıkları içerik üretiçilerine olan inançlarını ve saygılarını kaybetmesiyle de yorum bölümleri küfür, hakaret gibi olumsuz tepkiler ile dolmaya başladı.
Ailelerinden çok parası olan bu gençlerimizin hayat standartları ve statüleri ise bir anda değişti. Kimi bunu rahatlıkla kaldırdı, kimisi de maalesef kaldıramadı. Resim olarak uzaktan baktığınızda tatlı para, tatlı şöhret gibi görünen bu durum bir süre sonra şuur kaybı problemlerini de yanında getirdi. Özellikle aileler tarafından baktığımızda durumun hiç iç açıcı görünmediğini belirtmek isterim. Çocuğunu bu kadar esir alan adam, kadın kimmiş diye onlarda YouTube’a geldiler. İzlediklerini gördüklerinde gözlerine inanamadılar. Çocuklarının bu tip içerikleri izlemesini ellerinden geldiğince engellemeye çalıştırlar. Tabii bu imkansızdı, içeriğe erişim artık tabletten, cepten herhangi bir yerde bir şekilde mümkün malum.
İşte şimdi işin en hastalıklı bölümüne geçebiliriz
Milyonlarca abonesi olan, milyonlarca lira para kazanan bu yeni dünya yıldızlarıyla ilgili çocukların ve gençler en nihayetinde çok önemli bir detayı fark ettiler. Deli gibi izledikleri, yorumlar yaptıkları adamın, kızın, kadının kendilerinden hiç bir farklı yoktu! Çok sıradan bir aileden geliyorlardı, özel yetenekleri yoktu, yakışıklı ya da güzel değillerdi. Bunun üzerine kendilerine şu soruyu sordular; “Bu adam ya da kadınbunu yapabiliyorsa, ben neden yapmıyorum?” Böylece okumak zorunda da kalmam, aile dırdırınla uğraşmama ise hiç gerek yok artık. Üstelik çok daha zengin ve eğlenceli bir hayatım olacak. Bu durumu kime sorsanız tercihi çok net bu olur. Ancak kazın ayağı öyle değil maalesef. Türkiye’de nereden baksanız 20 milyon civarında YouTube izleyicisi var. Bunların yarısından çoğu yukarıda bahsettiğim yalan dünyanın etkisi altına girdi. Bunu bana gelen maillerden, sokakta karşılaştığım takipçilerimden ve en önemlisi anne babalardan gelen yorumlardan biliyorum. Okulu bırakmaya kalkıp, elinde avucunda ne varsa borç harç kamera almaya çalışanlardan tutun da, fark edilmek için abuk sabuk içerikler üreterek kendilerini rezil edenlere, ne ararsanız türlü türlü rezillikler olmaya başladı. Annesinden babasından gizli saçma sapan video çeken çocuklar için tehdit gerçekten çok büyük.
Gençler boşuna okuduklarını düşünmeye başladılar
Ben üniversitelere konuşma yapmaya çok sık gidiyorum. Orada da en çok bu tip sorular geliyor. Gençlerin bir kısmı boşuna okuduğunu düşünmeye başlamış durumda. Bu hastalıklı halden onları çıkarmak için elimden geldiğince konuşuyorum, durumu anlatıyorum ama çok büyük bir kesime dokunmak pek de mümkün değil. Üstelik yine üniversite seviyesinde gençlere bunu anlatmak biraz daha kolay. Daha küçükler için ne yapabiliriz bunu çözmemiz lazım. Herkes ünlü olacak diye bir dünya yok. Zaten herkesin fenomen olduğu bir dünya hayal ettiğinizde resmin saçmalığını görmek hiç de zor değil. Türkiye’de sadece YouTube içeriği ile hayatını geçindiren YouTuber sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Onların da ne kadar süreyle bu işi yapabilecekleri tartışma konusu.
İleride utanacağınız “dijital izler” bırakmayın
Sonuç olarak 2018 yılında biraz bu yaşananlarla ilgili hesaplaşmaların yapılacağını, geçmişte yapılan bu hataların tekrarlarının olmayacağını ve daha sağlam dijital içerik üreticilerinin olacağını tahmin ediyorum. Mevcut içerik üreticilerinin bazıları için bir kaç tespit söyleyebilirim. İçerik üretmekte zorlandığınız her halinizden belli oluyor. Çıtayı o kadar yukarı çıkarttınız şimdi indiremiyor, köşeye sıkışmış hissediyorsunuz. Normal. Öncelikle bilgi, birikim, tecrübeler ve geçmişiniz sizin içerik kalitenizi belirler. Çok tecrübeli olmamanız, eğitimi önemsememeniz, günü yaşamanız, para hırsınız, aşırı hızlı gelen şöhretle kazandığınız gaz bulutu ve egonuz sizin kendi kendinizi köşeye sıkıştırmanıza sebep oluyor. Menajer abiler, ablalar sizin işiniz bittiği gün arkasını dönüp gidecekler. Hayat sizin için o gün başlayacak. Bu duruma düşmemek için elinizden gelen tüm çabayı sarf edin. Ne kadar dolu ve donanımlı olursanız o kadar ayakta kalma şansınız olacak. İçerik kalitenizi yükseltin. İleride utanacağınız “dijital izler” bırakmayın. Sizinde yaşınız ilerliyor, daha ne kadar 5-15 yaşın izleyeceği içerikler üretebilirsiniz? Sizinle birlikte kanallarınızın da yaş alması gerekiyor ki sürekliliği sağlayabilin.
Timur Akkurt
Yorumlar